AK Parti 31 Mart seçimlerinde yaşadığı başarısızlığın ardından, epey bir süredir milletle arasında giderek zayıflayan gönül bağlarını yeniden tamir etmek için güçlü bir değişim adımı atacağı yönünde mesajlar vermişti.
‘Hatalarını düzeltme’ mottosuyla başlayan bu yeni adım aslında hem teşkilatlar düzeyinde hem de AK Parti’ye gönül veren seçmenlerde yeni bir heyecan yaratmıştı.
Ama bu değişim niyetinin ömrü çok kısa sürdü ve son yıllarda artık ezberlediğimiz, o halka tepeden bakan, hatta hiç dikkate almayan AK Parti’ye dönüşüverdi birden… Peki buna şaşırdık mı? Kesinlikle hayır…
Zira MHP ile özde oluşturduğu derin ittifakın ilk günlerinden bu yana kullandığı abartılı bir milliyetçilik sosu yüzünden AK Parti, milletin sesine ve taleplerine değil, yabancısı olduğu değerlere itibar eden bir parti haline geldi.
Bu yüzden de 31 Mart’ta sandıkta ortaya çıkan ikinci parti olma halini giderek kalıcı hale getirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Nitekim son günlerde yapılan kamuoyu araştırmaları da AK Parti’nin, CHP’yi 6-7 puan geriden takip eden durumun kalıcı hale gelmeye başladığını gösteriyor.
Elbette bugün seçim olmayacak, dolayısıyla yarın ne olacağını bilemeyiz. Ama AK Parti’de bu görüntüyü değiştirecek bir irade de ortalarda gözükmüyor. Şu aşamadaki icraatlarına bakınca sanki AK Parti’nin kendisine gönül verenlere “Ben artık sizin bildiğiniz o AK Parti parti değilim, sakın bana oy vermeyin” der gibi bir hali var…
Bu ifadeyi abartılı bulanlar olabilir ama son günlerde iktidarın uygulamalarına daha yakından bakıldığında, bu cümlelerin bile AK Parti’nin giderek yalnızlaşan halini tarif etmekte yetersiz kaldığı görülecektir.
Hiç uzağa gitmeye gerek yok, İnstagram’ın kapatılması ve ülkenin en yüksek yargı organı olana Anayasa Mahkeme’si kararlarının sansürlenmesi Türkiye’nin nasıl utandıran bir fotoğraf karesine hapsedildiğini ve de bizzat AK Parti’nin nasıl bir acziyet içinde olduğunu göstermeye yetecektir.
Belki AK Parti yaşanan vahametin henüz farkında değil ama bu hadise 50 milyon insanı doğrudan etkilemektedir. Zira verilere göre, şu anda Türkiye’de yaklaşık 50 milyon İnstagram kullanıcısı var. Bu sosyal mecrayı kullananların önemli bir bölümü gençlerden oluşuyor. Sadece gençler değil elbette, pek çok insan instagram üzerinden satışlar yapıyorlar, özellikle ev kadınları kendi küçük bütçeleriyle ürettikleri ürünleri yine buradan pazarlıyorlar. İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, Instagram yasağı yüzünden sadece 3 günde, Roketsan’ın 1 yılda yaptığı ihracattan fazla para kaybettiğini söyledi.
Bu arada, sosyal medyayı yasaklayan ülkeler arasında Kuzey Kore ve Çin başı çekerken; bu ülkeleri İran, Rusya, Bangladeş, Suudi Arabistan takip ediyor. Biz de artık bu ligde yer alıyoruz.
Maalesef son dönemde garip bir ‘yasakçılık hevesi’ne kapılan AK Parti, instagram yasağı ile milyonların hayatını doğrudan etkileyen çok tehlikeli bir icraata imza atmış bulunuyor. ‘Kendi ayağına kurşun sıkmak’ tabiriyle örtüşen bundan daha iyi bir örnek olamaz herhalde…
Denebilir ki “Wikipedia’yı neredeyse iki yıl yasakladık ne oldu ki işte yine iktidardayız.” Evet doğrudur ne Wikipedia’nın ne de İnstagram’ın yasaklanması bir partiye iktidar kaybettirmez. Ama unutmayalım ekonomik krizin dayanılmaz hale geldiği, yoksulluğun insanların belini büktüğü bir Türkiye’de özgürlüklerin önünün her gün yeni yasaklarla kapatılması ve de sansür uygulamaları iktidara olan ‘güvensizliği’ daha da derinleştirir.
İşte tam da şimdi böyle bir dönemi yaşıyoruz… AK Parti özellikle 2019 seçimlerinden bu yana seçmenin sandıkta verdiği hiçbir mesajı ciddiye almadığı için, bugün itibariyle Türkiye’nin ikinci partisi haline gelmiş bulunuyor.
Eğer AK Parti Wikipedia yasağının, gençlerle zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkilerinin daha da zayıfladığını görebilseydi, belki instagramı kapatmayı aklından bile geçirmezdi.
Ama basiret bir kere bağlanmayagörsün, gözler görmez, kulaklar duymaz oluyor… Oysa yıllarca AK Parti’ye gönül vermiş insanlar bile yolsuzluk algısından, hukuksuzluklardan, adaletsizliklerden çok yoruldu.
Mülakat ayıbı yüzünden gelecek hayallerini kaybeden genç insanlar çok ama çok yoruldu…
Her kemer sıkma politikasında ekmeği biraz daha küçülen, vergilerle beli bükülen dar gelirli milyonlar, hesapsız kaynakların aktarıldığı, vergi muafiyeti ve sayısız vergi aflarına mazhar olan imtiyazlı müteahhitlerden de çok yoruldu…
Eğer AK Parti hiçbir eleştiriyi, hatta kendi teşkilatlarında içten içe büyüyen sessiz itirazları dikkate almadan bu yanlış istikamette yürümeye devam ederse, korkarım kendi eliyle kendi hikayesinin sonunu yazacak.