İktidar yargıyı Demokles’in kılıcı yaptı, sallandırıyor…

Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi dün köşesinde 2028 seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olmak için “yanıp tutuşan” İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun aday olması halinde de koltuğunu Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş’a bırakacağını yazdı.

Selvi siyaset kulislerine hakim iyi bir Ankara gazetecisi. Yeni Şafak’taki yazılarını daha çok beğenirdim, iktidara yakın bir gazetede yazmasına rağmen objektifliğini daha iyi koruyordu. Şimdilerde iktidara çok yakın bir eşikte duruyor. Yazdıklarının kamuoyunda “Beştepe’nin fikri” gibi algılanmasının nedeni de bu. Selvi de böyle algılanmasından rahatsızlık duymuyor, tekzip de etmiyor.

Bütün bunların altını çizmemin sebebi, Selvi’nin dünkü yazısında benim asıl dikkatimi “2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası İmamoğlu’nun kafasında Demokles’in kılıcı gibi sallanıp duruyor” cümlesi oldu.

Bu cümleyi benim yazmamla Abdülkadir Selvi’nin yazması aynı şey değil. Benimkisi durum tespiti olur, ortaya çıkan fotoğrafı yazmak olur ama Abdülkadir Selvi yazdığında “Beştepe’yle yakınlığı” bilindiği için özel bir siyasi anlam taşır. Hatta iktidarın stratejisinin, anlayışının ifadesi olur. Malumun ilanı olur; siyasi yasak kararını İmamoğlu’nun kafasında bilerek ve keyifle Demokles’in kılıcı gibi salladıklarını, hukuku sopa gibi kullandıklarını gösterir.

***

Evet, 2023 cumhurbaşkanlığı seçimleri döneminde de Ekrem İmamoğlu kamuoyu araştırmalarına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en güçlü rakibiydi. Eğer “2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası İmamoğlu’nun kafasında Demokles’in kılıcı gibi” sallanmasaydı, İstinaf Mahkemesi dosyayı ha bugün ha yarın onar mı belirsizliği bulunmasaydı, yargı iktidarın bu derece kontrolünde olmasaydı Ekrem İmamoğlu 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkabilirdi. Ekrem İmamoğlu’nun rakip olması Erdoğan’ı çok daha zor durumda bırakırdı.

***

Ülkemizin saygın hukukçuları Ekrem İmamoğlu’na açılan “Ahmak Davası”nın hukuki değil, siyasi olduğunu belirtti. Kaldık ki iktidar bu davanın hukuki bir dava olduğuna kendi tabanını bile inandıramadı.

Yargılama süreci de “ahmak davasının” siyasi yasak amacıyla açıldığını gösterdi,

HSK, 5 duruşmaya giren Hakim Hüseyin Zengin’in “istenilen kararı vermeyeceği görülünce” yaz kararnamesiyle dosyadan aldı, Samsun’a sürdü.

Barış Terkoğlu 7 Kasım 2022 tarihli köşesinde hakim Zengin’in yakın dostlarına yaptığı şu sitemi aktarmıştı: “Hükümete destek veriyorum, hatta eşim hükümetin desteklediği 2 No’lu Baro’da çalışıyor. Ben hakimim tarafsızlığımı korumak zorundayım. Bazı savcılar aracılığı ile İmamoğlu’na iki yıldan fazla ceza vererek, onu siyasi yasaklı hale getirmem istendi. Böyle bir cezanın adaletsiz olacağını gördüm, asgari sınırdan ceza verip hükmün açıklamasını ertelemenin en doğrusu olacağına hükmedeceğimi paylaştığım adliyeyi yöneten bir isim durumu bildirdi, atamamı yaptırdı.”

6’ıncı celsede davayı devralan hakim Mehdi Komşul yeniden duruşma açmadı, celseyi kaldığı yerden devam ettirdi, iktidarın istediği ‘siyasi yasak kararını’ verdi.

İktidar 2023 seçimlerini bir şekilde atlattı. Şimdi önümüzde yine seçimler var ve Ekrem İmamoğlu hala Erdoğan’ın karşısındaki en dişli rakip.

***

Dosya İstinaf Mahkemesi’nin önünde duruyor, iktidar 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını İstinaf ve Yargıtay eliyle İmamoğlu’nun kafasında Demokles’in kılıcı gibi sallandırıyor.

HSK İstinaf’da gerekli yol temizliğini de yaptı, dosyaya bakan mahkeme başkanı tıpkı hakim Zengin gibi davranacağı, kararı onayıp geçmek yerine ‘duruşma’ açacağı anlaşılınca Hakimler ve Savcılar Kurulu 25 Ağustos 2023 tarihli kararname ile üç üyeli heyetin başkanını ve bir üyesini görevden aldı, dava ‘emin ellere’ teslim edildi.

Zaten iktidar Osman Kavala, Can Atalay, Selahattin Demirtaş gibi davalarda ve FETÖ davalarında da özel olarak ilgilendiği dosyalar konusunda hiç çekingen davranmıyor, kozlarını açık açık oynuyor.

Nitekim yargı tarihinde hiç olmadığı kadar siyasallaştığı için siyasi hassasiyet olan davalarda bütün gözler iktidara ‘tavrı ne olacak’ diyerek çevriliyor, bu tür davalarda ‘hukuki durum” ne olur sorusundan önce siyasetin tavrı ne olur sorusu soruluyor.

İktidar “2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını İmamoğlu’nun kafasında Demokles’in kılıcı gibi” sallandırıyor.

***

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’a Abdülkadir Selvi’nin yazısını, yazısındaki “2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası İmamoğlu’nun kafasında Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor, CB adaylığı tehlikede” ifadeleri nasıl değerlendirdiğini sordum. Davanın açıkça bir siyasi kumpas girişimi olduğunu ifade eden Günaydın’ın değerlendirmesi şöyle oldu, paylaşıyorum:

“Ahmak Davası, açıkça bir siyasi kumpas girişimidir. İlk derece mahkemesinde, ancak hakim değiştirildikten sonra bir karar çıkarılabilmiştir.

Değişen hakimin duruşmalardaki tavrı ve tutumu, hafızalarda canlılığını korumaktadır.Kurallara ve teamüllere aykırı olarak tayini çıkarılan ve böylelikle davadan el çektirilen hakim, bazı gazetecilere verdiği beyanatlarda iki hususu vurgulamıştır:

1- Mahkumiyet kararı vermem için tarafıma baskı uygulandı.

2- Mahkumiyet kararı vermem halinde istinaf sürecinin de ayarlandığı ve dosyanın bozulmayacağı söylendi.”

İddiaların vahim boyutta olduğunu, İstinaf sürecinde de hukuk dışı müdahaleler olacağına dair açıktan işaretler olduğunu, bu iddiaları ‘re’esen soruşturması gereken HSK’nın yapılan başvuruları da aylarca beklettikten sonra reddettiğini ifade eden Günaydın’ın sözleri şöyle:

“Bir görevdeki hakimin, ilk derecede kendisine baskı yapan ve İstinafta dosyayı ayarladığı iddia edilen savcı ve hakimlerin ismini vermesine rağmen konunun görevli ve yetkili HSK tarafından inceleme- soruşturma aşamalarına sokulmaması, adeta yürüyen yargı sürecine müdahalenin karinesini oluşturmaktadır.

Yandaş medyada dosyanın akıbeti hakkında yazılıp çizilenler, alçak kumpaslarla siyasi mühendislik çabalarının zavallı görünümlerinden ibarettir.

Halkın gönlünde taht kurmuş bir siyasetçinin yolunun kumpaslarla kesilemeyeceği, o kumpası kuranlar tarafından deneyimlenerek öğrenilecektir.”

Tuhaf olan şu, davalarla, siyasi yasaklarla bir yere varılamayacağını en iyi bilen Erdoğan kendi iktidarı döneminde, kendisine yapılanları bir başka siyasetçiye yaptırıyor.

***

Açıkça söyleyeyim, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın Google’dan topladıklarını kendine delil yapıp AK Partiye açtığı kapatma davası neyse “ahmak davası” da odur.

Hiçbir farkı yok.

İktidar hukuku sopa gibi kullanmaya devam ettiği müddetçe bu ülkenin ekonomisini düzeltmeyecek. Hukuksuz ekonomi toparlansaydı Mehmet Şimşek başarılı olabilirdi, AK Partili Tuğrul Türkeş’in sözleriyle “Mehmet Şimşek sağolsun debeleniyor, çalışıyor ama hukuk doğrudan işlemediği için ekonominin düzelmesi” konusunda zorluklar yaşanıyor.

Bir yandan güç bende diyerek, rakibini sahada yenmek yerine hukuk yoluyla diskalifiye ettireceksin sonra da yabancı yatırımcıya “gel bizim ülke çok güzel” diyeceksin.

Olmuyor işte. Ne yapılsa da olmayacak.