TÜİK Temmuz enflasyonunu açıkladı. Bakan Şimşek’e göre, Temmuz’daki fiyat artışları “geçici etkiler”den yani doğalgaz ve elektrik zamlarından kaynaklanıyor.
Yıllık olarak bakıldığında, Şimşek şöyle diyor:
"Ana hedefi dezenflasyon olan programımızın her alanda olumlu sonuçlarını almaya devam ediyoruz. Fiyat istikrarını sağlayarak vatandaşlarımızın refahını kalıcı olarak artıracağız."
Doğru mu sözler?.. ‘Yetmez ama evet’ demek lazım. Enflasyonda bir düşüş var fakat bu beklenen hızda değil. Merkez Bankası’nın yıl sonu için hedeflediği yüzde 38’i kimse beklemiyor.
Enflasyonda iniş var ama ortada Mesela Kemal Derviş’in sağladığı etkinlikte bir başarı yok. Bunun sorumlusu Merkez Bankası değil, siyaset…
HANGİSİ DOĞRU?
Evvela siyaset, ekonomi için zorunlu olan “güven”i yeterince veremiyor. Kurumlar güvenilir hale getirilmedikçe de bu kolay değil.
Şimşek’in bakanlığında geçen son bir yılda sadece Merkez Bankası kadrosu değişti, içte ve dışta tam güven yaratan ‘ortodoks’ bir yönetim geldi. Başka hiç bir kurumda atamalar yapılmadığı gibi kurumlara güveni eriten “bizden” kadrolar yerinde duruyor.
TÜİK çok tipik bir örnek. Benim yarım asırlık meslek hayatımda TÜİK’in (eski adı DİE) bu kadar tartışıldığını görmedim, okumadım da… Bütün Cumhuriyet tarihinde Türkiye, ilk defa resmi enflasyon rakamlarına güvenemediği için iki ayrı enflasyon rakamları daha var: İTO ve ENAG’ın rakamları…
Temmuz ayı enflasyonu TÜİK’e göre % 3.23 iken, İTO’ya göre % 4.21 ve ENAG’a göre % 5.91’dir.
Yıllık enflasyon TÜİK’e göre % 61.78 iken İTO’ya göre % 72.80 ve ENAG’a göre % 100.88’dir.
Yatırımcı hangisine bakarak önümüzdeki beş yılı kapsayacak bir yatırım programı yapsın?! Niye yatırım gelmiyor? Sebeplerden biri bu; yani kurumların aşınması.
TÜİK’E GÜVEN?
TÜİK’in eski saygın başkanı Birol Aydemir, iki yıl önceki açıklamasında “6 yılda 6 başkan değiştiren bir kurumun” güven sağlayamayacağını, rakamların manüpile edildiğini açıklamıştı. (2 Şubat 2022)
TÜİK’te siyasi iktidar, hiçbir hukuk devletinde görülmeyen böyle üst üste atamalarla nihayet memnu olduğu bir ekibi oluşturdu, artık öyle yıldırım atamalar yapılmıyor. Ama Türkiye, enflasyonu üç ayrı kaynaktan, üç ayrı rakamdan izleyen tek dünya ülkesi oldu!
Öyle ki, TÜİK, yargı kararlarına rağmen, hangi ürünleri hangi fiyattan “sepet”e koyduğunu açıklamıyor! Hani şeffaflık?.. Bu bile TÜİK’in verilerini tartışmalı hale getiriyor.
Tabii en vahimi “yargı kararlarını uygulamamak”tır. AİHM kararlarını uygulamamak, AYM kararlarını uygulamamak…
Enflasyondan yola çıktık, hukuka geldik, görüyorsunuz. Çünkü enflasyon sırf bir teknik ekonomi meselesi değildir. Ülkede kurumların güvenilir ve istikrarlı olması, hukuka güvenilmesi, iktidarların oy uğruna ekonomiyi bozmasını frenleyecek Merkez Bankası’nın ve tüm Düzenleme ve Denetleme kurumlarının bağımsız olması gibi şartları vardır.
İşte bu yüzden Şimşek ve Merkez Bankası doğru ortodoks politikalarla enflasyonu dizginlediler ama süratle aşağı çekemiyorlar.
KAYNAK SORUNU
Saygın iktisatçılarımızdan Prof. Selva Demiralp, “enflasyon arzu edilen hızda düşmüyor” diyor. Çünkü varlıklı kesimlerin tüketimi frenlenemiyor. Prof. Demiralp şöyle devam ediyor dünkü açıklamasında:
“Ekonomide şişkinlik yaratan kesimler düşük gelir kesimleri değil. Yüksek gelir gruplarıdır. Para politikası, elindeki faizle bu ince ayarı yapamaz. Maliye politikası cesur bir vergi reformu ile yapabilir. Bu durumda düşük gelir grupları daha fazla bunalmadan enflasyon düşebilir. Ama bu olmazsa, uzun süreli bir yüksek faiz dönemi ekonomide daha fazla tahribat pahasına enflasyonu düşürmek zorunda kalacaktır.”
Alarm gibi uyarı.
Temel sorun, büyük kaynat açığı…“İtibardan tasarruf” yapılmadığı gibi, Turgut Özal ve Kemal Derviş’in yaptığı şekilde bir reform programıyla dış kaynak da getirilmiyor. Yatarım zaten gelmiyor. “Uzun süreli bir yüksek faizle ekonomide daha fazla tahribat pahasına enflasyonu düşürmek zorunda” mı kalacağız diye endişeliyim.
Hukuk devletini gerçekleştirmek üzere, devlet kurumlarını rasyonelleştirecek topyekûn bir reforma ihtiyacımız var.