Bu yazı, FETÖ’nün beklentileri üzerinden ele alınmıştır. Darbe girişiminden bu yana terör örgütü, Erdoğan’ın gitmesini amaçlayan bir söylem peşindedir. Terör örgütünün bütün senaryoları “Erdoğan gittikten sonra”sına odaklıdır. O halde bu durum bazı sert sorular sormamıza zemin hazırlıyor.
1. Darbe öncesinde Erdoğan’ı devre dışı bıraksaydılar, geri kalanlarla nasıl bir uzlaşma yapacaklardı?
2. Erdoğan’ın gidişi, geri kalan sorunları ortadan kaldıracak mı?
3. Devlet kurumları ve siyasi yapı, ciddi bir zaaf içinde mi?
Bu soruların cevapları, FETÖ’nün Erdoğan sonrası tezlerinin ne kadar ciddiye alınması gerektiği konusunda önemli ipuçları verebilir. Darbe girişiminden sonra güvenlik birimleri ve yargı sistemi, bu casus şebekesini devletin kılcal damarlarından temizlemek için kararlı bir mücadele yürüttü ve önemli adımlar attı.
Ancak sürekli olarak şekil değiştiren mankurtların devlet kurumlarına nasıl sızdıkları ve devletin gücünü bütünüyle ele geçirdikleri bilinmektedir bu hain şebeke karşısında bütün kurumların aşırı derecede dikkatli olması gerekir.
Biz bu toplumun bir parçası olarak, duyarlılıklarımızın ötesinde, öğrencilik yıllarımızdan beri Erbakan ve Erdoğan davasını misyon olarak benimsemiş ve büyük Türkiye’yi kurmak için bu misyonun değerini biliyoruz. Bu bağlamda insanlar sorunlarını siyasilere iletiriz düşüncesiyle bizimle paylaşıyor. Kendini kurumlarda gizleyen yarı kusurlu FETÖ mensuplarının sürekli olarak izlerini kaybettirerek kurum değiştirdikleri iddiaları yaygınlaşmaktadır. Bir üniversitede vatansever bir rektörün verdiği mücadele dahi, menfaatçi bir şahıs tarafından bozulabilmektedir.
Mahkemelerde servetine el konulan bir terör örgütü mensubu, partiye menfaat bağı ile bağlı olan suret-i haktan görünen bir hukukçu tarafından savunulabilmektedir.
Erdoğan siyasetinin kurumsallaşma sorunları sadece FETÖ ile mücadele ile sınırlı değildir. Türkiye’nin siyasi evrimini yakından takip edenler bilirler ki, 2002’den bu yana yapılan devrimlerin sayısı saymakla bitmez. Ancak bir devrimin anlam kazanabilmesi için, partililerin günlük kazanımların ötesinde yapılanları benimsemesi ve bu yapılanları kafasına kazıması gerekmektedir.
Bir siyasi hareketin direncini artıran en önemli etken, hareketin ortaya koymuş olduğu önemli icraatları hafızasında canlı tutmasıdır. En azından, CHP’lilerin Adnan Menderes’in idamını haklı bulduğu kadar, AK Partililerin kendi devrimlerine sahip çıkması gerekir.
Var olanı sahiplenip savunabilmek uzun vadede yapılacaklar hakkında fikir yürütme imkânı verir, partili kanaat önderlerine kendi meselelerinde sahip çıkmadıklarında, zaman içerisinde kendi icraatlarını muhalefetin tarif ettiği gibi okumalarına sebep olur.
Biz millet olarak, tarihin her döneminde hareketli bir millet olmuşuzdur. Teyakkuz halinde olağanüstü derecede başarılıyız. Fetihçi ruhumuz kurumsallaşma konusunda zorluklar oluşturuyor.
Özal döneminde başlatılan kalkınma ve büyüme hamlesi, vesayet odakları tarafından geriye götürülmüştür.
AK Parti iktidara geldiği zaman, alışılagelmiş siyaset geleneğinin hilafına Anadolu insanına dayanmış ve sivil siyaset mekanizmalarını etkin hale getirmiştir. Birkaç başat etkisinden bahsedecek olursak;
* Cumhuriyet’i demokratikleştirdi
* Vesayet rejimini alt ederek devlet idaresini siyasetin inisiyatifine teslim etti
* Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, enerjide büyük ekosistemler kurarak altyapı sorunlarını çözdü
* Dış politikada tam bağımsızlık yolunda ilerleyerek bölgesel güç olma potansiyelini ortaya çıkardı
* Güçlü Türk ordusunu savunma sanayii yatırımları ile daha güçlü hale getirdi
* Türkiye’yi istikrar adası haline getirerek, Irak, Libya’dan Suriye’ye, Irak’tan Azerbaycan’a ve Afrika’nın birçok ülkesinin istikrarına katkı sağladı
* Erdoğan’ın tecrübesi ve çok yönlü diplomasisi, ABD, Rusya ve Çin gibi liderlerle aynı seviyede görülecek düzeyde etki ortaya koydu. Bugün Avrupa devlet başkanlarından birisi bile Erdoğan’la aynı klasmanda sayılmamaktadır.
Hareketi seven bir millet olarak, teyakkuz halinde mucizevi başarılarımızı 15 Temmuz gecesi bu milletin efsanevi direnişi il il, mahalle mahalle anlatmakla bitmiyor.
Erdoğan’ın bu millet için yapacağı en büyük devrim, kurduğu ve etki ettiği yapıları kurumsallaştırması olacaktır.
* AK Parti siyasetinin kurumsallaşması
* Başkanlık sisteminin işlemeyen yönlerinin revize edilip yenilenmesi
* Başarılı hükümet uygulamalarının devlet mekanizmasının işleyişine entegrasyonu
Devletin işleyişi ve icraatlar, Erdoğan eliyle sistematik bir şekilde kurumsallaştırıldığında, küresel güçler ve FETÖ’nün Erdoğan sonrası için bayram etme ihtimali olmayacaktır.
Böylece Anadolu’nun mazlum insanları, elde ettikleri siyasi istikrar zeminini bir daha kaybetme endişesi taşımayacaktır. AK Parti, devrimci bir parti olup, Erdoğan da devrimci bir liderdir. İkinci yirmi yılın en büyük vizyonu, Erdoğan siyasetinin ve devlet işleyişinin kurumsallaşması olmalıdır.