CHP'den yapılan açıklamaya göre CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, Suriye Devlet Başkanı ile görüşme talebine "olumlu cevap" geldi.

Bu "olumlu" yanıtın ne zaman sonuç doğuracağını, bir görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini söylemek güç.

Bu işlerin "akşamüstü babam size kahveye gelecek" tarzında yürümediğini de herkes biliyor olmalı.

Ancak Esad'ın, bu hareketiyle biraz da Erdoğan'ı sinirlendirme amacı güttüğüne de kuşku yok.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, daha önce Esad'ı, Erdoğan ile aynı masaya oturtabileceğini, bunun için Esad'ı ikna edebileceğini söylemişti.

Özel bunu neden yapacağını da şöyle açıklamıştı:

"Bu mesele Türkiye'nin en yakıcı sorunu, sığınmacı sorunu bizim öncelikli meselemiz."

Buradan anlıyoruz ki Türkiye ile Suriye anlaşacaklar. Suriye, göçmenlerin güvenli geri dönüşü için bazı güvenceler verecek ve sorun böylece çözüm yoluna girecek.

Gerçeklerden çok uzak, naif bir bakış açısı bu.

Suriye iç savaşı 13 milyon kişinin evini terk etmesine neden oldu.

Bunların yarısı ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldı, diğer yarısı da komşu ülkelere göç etti.

Türkiye, bu göçten sayısal olarak en büyük payı aldı. Türkiye'nin üçte biri kadar göçmen de Lübnan'a sığındı. Nüfusuna oranla en yüksek göç alan ülke de Lübnan. Üçüncü sırada Ürdün geliyor, Lübnan'dakinin yarısı kadar Suriyeli sığınmacı bu ülkede.

"Göçmenleri kabul etmiyor" diye eleştirilen Avrupa'da da 1 milyon civarında Suriyeli sığınmacı var, bunların yarısı Almanya'da.

2018 yılında Esad rejiminin, iç savaşı askeri olarak kazandığı ABD tarafından da kabul edildi.

Bunun sonunda da 2019 yılında Lübnan ve Ürdün, Esad rejimi ile göçmenlerin güven içinde ülkelerine dönmelerini sağlayacak anlaşmalar imzaladı.

İlk yıl 52 bin mülteci evlerine döndü. Toplamı 1 milyon 500 bin kişiyi aşan göçmen nüfus içinde 52 bin kişi!

2020 – 2022 yıllarını kapsayan iki yıllık dönemde gönüllü olarak geri dönen mülteci sayısı 30 binde kaldı.

Savaş sürerken bile bu ülkelerden memleketine dönenlerin sayısı daha fazlaydı.

Bunun çok nedeni var. Esad rejiminin bazı göçmenleri kabul etmemesi, geri dönenlerin bir bölümünün kötü muamele ve işkenceye maruz kalması, kentlerin yıkılmış alt yapılarının yaşam koşullarını güçleştirmesi, asayişin tam olarak sağlanamaması gibi nedenler.

Bu yüzden Lübnan her yıl 15 bin mülteciyi, zorla gönderme kararı aldı. İnsan hakları savunucularının itirazlarına rağmen Lübnan ordusu zorla gönderme planını uyguluyor ancak yılda 15 bin sayısını henüz göremediler.

Onun için "Esad ile Erdoğan görüşecek, Suriyeliler barış içinde, davul zurnayla, koşarak ülkelerine geri dönecekler" gibi varsayımlar, politika yapmaktan daha çok hayal kurmak sayılmalı.

Gerçekler üzerine inşa edilmemiş her hayal çöker.

Türkiye'deki Suriyeli geçici sığınmacıların 1 milyon 300 bini 14 yaşın altında çocuk. Bunların hepsi Suriye iç savaşının başlamasından sonra dünyaya geldi. Önemli bölümünün kimliğinde "doğum yeri: Türkiye" yazılı.

Yaklaşık 850 bini de Türkiye'ye göç ettiklerinde çocuktu.

Çoğunun hatıraları arasında Suriye diye bir ülke yok.

Önemli bölümünün geri dönebilecekleri evleri, köyleri de yok.

Onun için hayaller üzerine politika yapmanın ne Türkiye'ye ne de Türkiye'nin hatasıyla evlerini, köylerini terk etmek zorunda kalan insanlara faydası var.

Bilelim ki "Esad ile el sıkışınca barış içinde geri dönecekler" iddiası bir safsata.

"Zorla göndereceğiz" ise ham hayal. Göndereceksiniz de alacak olan var mı bakalım? Lübnan gönderebildi mi?

Böyle beklentilerle zamanı boşa harcamak yerine yapılması gerekenler belli.

Okuma çağındaki bütün Suriyeli çocukların, eğitim sisteminin içine alınması ve Türkiye milli eğitiminin müfredatına göre eğitilmesi gerek.

Suriye iç savaşının tırmandırılmasında büyük rol oynayan Orta Doğu ve Avrupa ülkelerinin bu yükü paylaşmalarını sağlamak şart.

Suriyeli kadın mültecilerin haklarının korunması özellikle çocuk yaşta evliliklerin engellenmesi için özel programlar geliştirmek gerekiyor.

Her şeyden önce Türkiye'nin düzgün, başı sonu belli bir göçmen ve uyum politikasına ihtiyacı var.

Erdoğan rejimi özellikle Suriyeli ve Afgan sığınmacılara "ucuz işgücü deposu" gözüyle bakıyor.

"Ucuz iş gücü" deposunun varlığı, ülke içindeki ücretleri de aşağı çeken bir sonuç yaratır.

Bu da işini kaybeden, düşük gelir nedeniyle geçinemeyen insanları birbirine düşmanlaştırır.

Kayseri'de yaşananları "üç beş serserinin provokasyona gelmesi" diye açıklamak bugün belki iktidarın gönlünü ferahlatıyor ama bu gerçek bir alarm zilidir, uyanmaları gerek.

* * *

Kralın hediyelerini cebe indirmenin cezası

Jair Bolsonaro

Eski Brezilya Başkanı Jair Bolsonaro, yabancı liderler tarafından verilen hediyeleri satıp, elde ettiği geliri şahsi parası gibi kullandığı için yargılanacak.

Bolsonaro'nun sattığı resmi hediyelerin tutarı 1 milyon 200 bin doları buluyormuş.

Yüksek Mahkeme, bununla ilgili 476 sayfalık federal polis raporunun yayımlanmasına izin verdi.

Bolsonaro'nun satıp parasını cebe indirdiği hediyelerin bir bölümü şunlar:

·                20 bin dolar değerinde Chopard marka tükenmez kalem.

·                126 bin dolardan fazla değere sahip bir çift küpe.

·                74 bin dolar değerinde Rolex saat.

Bolsonaro, ayrıca Suudi Arabistan Kralı'nın hediye ettiği elmasları beyan etmeden zimmetine geçirmek ve vergisini de ödememekle suçlanıyor.

Bu elmas mücevherlerin değerinin 3 milyon doları bulduğu belirtiliyor.

Yine Suudi Arabistan'da hediye edilen iki saatin satışından da 70 bin dolar elde ettiği açıklandı.

Bolsonaro, mahkeme sonunda suçlu bulunursa 25 yıl hapis cezasına çarptırılabilir.

Bu haber The Guardian gazetesinde yayımlandı.

Haberi okuyunca "ne kadar ayıp, yabancı devletlerin verdiği hediyeler sanki kendi şahsına verilmiş gibi davranmış" diye aklımdan geçirdim.

Yıllarca Suudi Kralı'nın verdiği mücevherler başta olmak üzere yabancı ülke liderlerinin verdiği hediyelerin akıbetini sordum, yanıt alamadım.

Bizim kanunlarımıza göre de değeri belli bir miktarı aşan hediyelerin beyan edilmesi ve Hazine'ye devredilmesi gerekir.

Bununla ilgili yönetmeliğin 13. Maddesi şöyle:

 "3 üncü maddede belirtilen kamu görevlileri (seçimle iş başına gelenler dahil), milletlerarası protokol, mücamele veya nezaket kaideleri uyarınca veya diğer herhangi bir sebeple yabancı devletlerden, milletlerarası kuruluşlardan, sair milletlerarası hukuk tüzel kişiliklerinden, Türk uyruğunda olmayan herhangi bir gerçek veya tüzel kişi veya kuruluştan, aldıkları tarihteki değeri on aylık net asgari ücret toplamını aşan her hediye veya hibe niteliğindeki eşyayı, aldıkları tarihten itibaren bir ay içinde kendi kurumlarına teslim etmek zorundadırlar."

Bizimkiler bunu hiç yapmadı.

Oysa 10 aylık net asgari ücret sınırı bile oldukça yüksekti. (Bugünkü rakamla hediye başına 170 bin 020 lira.)

Belli ki Bolsonaro da bizimkiler gibi "nasıl olsa kimse bir şey yapamaz" diye düşünmüş, hediye edilen mücevherleri, saatleri cebe indirmiş.

Brezilya'da hukuk hâlâ geçerli bir kavram olduğu için Bolsonaro bu yüzden yargılanıyor.

Bizim memlekette ise yargılamadan vazgeçtim, ayıplama ve utanma duygularımız da eski Türkiye'de kaldı.

Haram, helal meselesine ise hiç girmeyelim derim.

Mehmet Y. Yilmaz

@MHTYKPYLMZ​mehmetyyilmaz@t24.com.tr

July 11, 2024

·                -

·                A.

·                +

Dreaming through refugees

Let's know that the claim that "they will return in peace when they shake hands with Assad" is a nonsense. "We will send them by force" is a crude dream. You will send it, but let's see if anyone will receive it? Was Lebanon able to send it? Instead of wasting time with such expectations, what needs to be done is clear.

According to the statement made by CHP, a "positive response" was received to CHP Chairman Özgür Özel 's request for a meeting with the Syrian President .

It is difficult to say when this "positive" response will yield results and whether a meeting will take place.

Everyone must know that these things do not work in the "my father will come to you for coffee in the evening" style.

However, there is no doubt that Assad intended to annoy Erdoğan with this move .

CHP Chairman Özgür Özel had previously said that he could bring Assad to the same table with Erdoğan and persuade Assad to do so.

Özel explained why he would do this as follows:

"This issue is Turkey's most pressing issue, the refugee issue is our priority issue."

From here we understand that Türkiye and Syria will reach an agreement. Syria will provide some assurances for the safe return of immigrants and the problem will thus be resolved.

This is a naive perspective, far from the truth.

The Syrian civil war has caused 13 million people to flee their homes.

Half of them had to relocate within the country, and the other half migrated to neighboring countries.

Türkiye received the numerically largest share of this migration. One-third of Turkey's immigrants took refuge in Lebanon. Lebanon is the country that receives the highest number of immigrants in proportion to its population . Jordan comes in third place, with half as many Syrian refugees as in Lebanon.

There are around 1 million Syrian refugees in Europe, which is criticized for "not accepting immigrants", half of them are in Germany.

In 2018, it was also accepted by the USA that the Assad regime won the civil war militarily.

As a result, in 2019, Lebanon and Jordan signed agreements with the Assad regime to ensure that immigrants return to their countries safely.

In the first year, 52 thousand refugees returned to their homes. 52 thousand people among the total immigrant population exceeding 1 million 500 thousand people!

The number of refugees who returned voluntarily in the two-year period between 2020 and 2022 remained at 30 thousand.

Even while the war was ongoing, the number of people returning home from these countries was higher.

There are many reasons for this. Reasons such as the Assad regime's refusal to accept some immigrants, some of the returnees being subjected to ill-treatment and torture, the destroyed infrastructures of the cities making living conditions difficult, and public order not being fully maintained.

That's why Lebanon decided to forcibly send 15 thousand refugees every year. Despite the objections of human rights defenders, the Lebanese army is implementing the forced removal plan, but they have not yet reached the number of 15 thousand per year.

Therefore, assumptions such as "Assad and Erdoğan will meet, the Syrians will return to their country peacefully, loud and clear" should be considered dreaming rather than doing politics.

Every dream that is not built on facts collapses.

1 million 300 thousand of the Syrian temporary refugees in Turkey are children under the age of 14. All of these were born after the start of the Syrian civil war. A significant portion of their ID cards have "place of birth: Türkiye" written on them.

Approximately 850 thousand of them were children when they immigrated to Turkey.

Most of them do not have a country called Syria in their memories.

A significant portion of them do not have homes or villages to which they can return.

Therefore, making politics based on dreams is of no benefit to Turkey or to the people who had to leave their homes and villages due to Turkey's fault.

Let's know that the claim that "they will return in peace when they shake hands with Assad" is a nonsense.

"We will send them by force" is a crude dream. You will send it, but let's see if anyone will receive it? Was Lebanon able to send it?

Instead of wasting time with such expectations, what needs to be done is clear.

All Syrian children of reading age must be included in the education system and educated according to the Turkish national education curriculum.

It is essential to ensure that the Middle Eastern and European countries, which played a major role in the escalation of the Syrian civil war, share this burden.

It is necessary to develop special programs to protect the rights of Syrian women refugees, especially to prevent child marriages .

First of all, Turkey needs a proper, clear-cut immigration and integration policy.

The Erdoğan regime views especially Syrian and Afghan refugees as "cheap labor depots" .

The existence of a reservoir of "cheap labor" creates a result that also reduces wages within the country.

This turns people who lose their jobs and cannot make ends meet due to low income into enemies against each other.

Explaining what happened in Kayseri as "a few rascals coming for a provocation" may be comforting to the government today, but this is a real alarm bell, they need to wake up.

* * *

Punishment for pocketing the king's gifts

Jair Bolsonaro

Former Brazilian President Jair Bolsonaro will be tried for selling gifts given by foreign leaders and using the proceeds as his personal money.

The amount of official gifts sold by Bolsonaro reached 1 million 200 thousand dollars .

The Supreme Court allowed the release of a 476-page federal police report on this.

Some of the gifts that Bolsonaro sold and pocketed are:

·                Chopard brand ballpoint pen worth 20 thousand dollars.

·                A pair of earrings worth more than $126 thousand.

·                Rolex watch worth 74 thousand dollars.

Bolsonaro is also accused of embezzling diamonds gifted by the King of Saudi Arabia without declaring them and not paying taxes.

It is stated that the value of these diamond jewels reaches 3 million dollars .

It was also announced that he earned 70 thousand dollars from the sale of two watches given as gifts in Saudi Arabia .

If Bolsonaro is found guilty at the end of the trial, he could be sentenced to 25 years in prison.

This news was published in The Guardian newspaper.

When I read the news, I thought, "How shameful, he acted as if the gifts given by foreign states were given to him personally."

For years, I asked about the fate of the gifts given by foreign leaders, especially the jewels given by the Saudi King, but I did not receive an answer.

According to our laws, gifts whose value exceeds a certain amount must be declared and transferred to the Treasury.

Article 13 of the relevant regulation is as follows:

 "Public officials specified in Article 3 (including those who are elected), in accordance with international protocols, rules of conflict or courtesy or for any other reason, from foreign states, international organizations, other international law legal entities, any natural or legal person who is not a Turkish national, or "They are obliged to deliver any gift or gift item from the organization whose value exceeds the total of ten months' net minimum wage on the date they received it, to their own institution within one month from the date of receipt."

Our people have never done this.

However, even the 10-month net minimum wage limit was quite high. (With today's figure, 170 thousand 020 liras per gift.)

Apparently, Bolsonaro, like ours, thought "nobody can do anything anyway" and pocketed the gifted jewels and watches.

That's why Bolsonaro is being tried because law is still a valid concept in Brazil.

In our country, I gave up judgment, and our feelings of shame and shame remained in the old Turkey.

I would say let's not get into the haram and halal issue.