Yerel seçimlerin birçok anlamı bulunuyor.
Önce, elbette esas anlamı var: Belediyeleri kimler yönetecek, hangi partiler nerede öne çıkacak? İkinci soru şu: Türkiye genelinde cumhur ittifakı genel seçimlerdeki başarısını tekrarlayabilecek mi?
Sorulara devam edelim: Simgesel kentler İstanbul, Ankara’da nasıl bir denge ortaya çıkaracak?
Buralardaki sonuçlar toplumsal-siyasal ruh halini ne kadar etkileyecek?
Toplumdaki dalgaları temsil eden haller siyasi yelpazede nasıl boy gösterecek? Örneğin Zafer ve Yeniden refah Partileri nasıl bir performans sergileyecek ? Genel seçimlere ittifaklarla katılan küçük partiler Saadet, Gelecek, DEVA’nın gerçek gücü nasıl şekillenecek?
Ve acaba kimi siyasi partiler siyaset mezarlığına doğru gidecekler mi?
Ne çok soru var!
Bunlar arasında en çok ilgimi çeken sorular, siyasi yelpaze ve siyasi mezarlığına ilişkin olanlar….
Kamuoyu araştırmaları kimi ipuçları veriyor.
Bu araştırmalara bakınca, MHP ve DEM Parti oylarını koruyanlar arasında yer alıyor. AK Parti ve CHP, genel seçimlerde aldıklarını oy oranından, sırasıyla 4 ve 3,5 puan geride görünüyorlar. Yüzde 15 civarındaki “gerçek” kararsızlar dikkate alınırsa, onların da ana hatlarıyla oldukları yerde saydıkları söylenebilir.
Hareket Zafer Partisi, Yeniden Refah Partisi ve İYİ Parti üçlüsünde var.
Zafer Partisi, 14 Mayıs’ta 2,3 oy almışken bugün yapılan ölçümlerde yüzde 6’nın üzerinde seyrediyor. Yeniden Refah Partisi şu anda 5,4 potansiyel oya sahip, seçimlerde ise 2,8 oy almıştı.
Bu iki siyasi parti oylarını, kamuoyu anketlerine göre, yüzde 100’ün üzerinde arttırmış görünüyorlar.
Zafer Partisi, lideri Ümit Özdağ’ın taşıdığı ve simgelediği, Batı’daki aşırı sağcı partileri andıran, esasen göçmen-yabancı karşıtlığına dayalı bir siyasi parti.
Oylarını katlayarak büyütmesi kimi sorular sorduruyor. Bu büyüme diğer siyasi partilerden kaçış ve tepkiye mi işaret ediyor yoksa kendi başına göçmen karşıtlığını içeren milliyetçi bir dalganın büyümesine mi?... Muhtemelen ikisi birden. Ve bu durum siyasi olarak rahatsız edici…
Yeniden Refah Partisi ise, oğul Erbakan’ın liderliğinde milli görüş geleneğinin tekrar asil partisi haline dönüşme yolunda. Daha “liberal-reformcu” çizgi izleyen Saadet Partisi küçülürken, YFP büyüyor.
Erbakan’ın, AK Parti’ye mesafeli durarak erime riskini bertaraf etmesi de “akıllı” bir strateji. YRP, kuvvetli Batı ve İsrail alerjisiyle, mikro alanda kelimenin gerçek anlamıyla tutucu dindarlığıyla öne çıkıyor. Kadın, gençlik, cinsellik, ahlak meselelerinde AK Parti’nin önünde seyrediyor, mevcut sofu dindar siyaset damarını temsil ediyor. Siyasi olarak, bu büyüme AK Parti aleyhine görünse de, esasen dikkate alınması gereken ikisinin toplamı. Ve başka bir tür içe kapanmayı temsil ediyor.
Ve İYİ Parti. Merkez sağ olma, merkezi doldurma iddiasıyla yola çıkan, bir dönem ikna ettiği ve çektiği seçmen kitlesiyle bir kabarma yaşayan bu parti hızla küçülüyor. 2018 seçimlerinde ve 2023 seçimlerinde yüzde 9’oy oranları değişmedi. 2018 sonrası potansiyel oyu yüzde 15’lerde ölçülürken, bugünkü araştırmalarda oy oranı yüzde 5’e düşmüş bulunuyor. Bu durum seçmenin merkez parti meselesinden şimdilik umudunu kestiğinin bir göstergesi.
Bunlardan ne anlam çıkar?
Şu: Türkiye siyasetsiz, umutsuz ve tepkili ara dönemi ruh hali içinde yaşıyor.