Türk dış politikasının ciddi bir karakter sorunu var. Türkiye ne doğu ne de batıda güvenilir bir müttefik muamelesi görüyor. Bunun nedeni Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bloklar arasında gelgitleri ya da hasım güçleri birbirine karşı kullanarak kendine pozisyon yaratma alışkanlıkları. Batı ile pürüzlerin idare edilebilir bir düzeye indirilmesinin ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Çin ve Rusya’da kritik temaslarda bulundu. Mesajlarda Türkiye’nin BRICS’e üye olma isteği öne çıktı.
Erdoğan’ın Çin’i Doğu Türkistan’da soykırımcı olmakla suçlamayıp ardından nedamet getirdikten sonra Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nden nasiplenme hevesleri Pekin’de beklenen ölçüde karşılık bulmadı. Erdoğan, Türkiye’ye önem atfetmelerine rağmen Çinlilerin güvenini kazanamadı.
3-5 Haziran’daki ziyarette Fidan terör, ticaret savaşı, dış müdahale ve savaş tehditlerini reddedip Çin’in ‘Tek Çin’ politikası, toprak bütünlüğü ve siyasi egemenliğini desteklediklerini söylemişti. Bunlar, Batı'nın Sincan, Tayvan ve Tibet üzerinden müdahaleci politikalarına bir eleştiri olarak yankı buldu. Çinliler bu ileri adıma karşın iki geri adımı not ettiler. Şanghay Üniversitesi’nden Doç. Dr. Yang Chen, Çinlileri Türkiye’nin samimiyeti konusunda şüpheye düşüren noktaları yazdı:
“Türkiye Dışişleri Bakanı Urumçi ve Kaşgar’ı İslam-Türk şehirleri olarak adlandırdı. Bu ifade çok garip, çünkü biz Çin şehirlerini tanımlamak için İslami, Türki, Hıristiyan, Budist gibi kelimeleri kullanmayız. Bu da olumsuz çağrışımları tetiklemiştir… Dışişleri Bakanı’nın Çin ziyareti vesilesiyle, Türk donanmasına ait Yavuz fırkateyni Tayvan Boğazı’nı geçerek Doğu Çin Denizi’ne girmiş ve PLA 052D füze destroyerinin takip ve izleme yapmasına neden olmuştur. Bu hareketin Çin’in temel çıkarlarını ihlal ettiği açıktır.” Kaş yaparken göz çıkarmak buna deniyor sanırım.
***
Türkiye, ABD’nin ittirmesiyle Çin’i çevreleme stratejisi geliştirmeye çalışan NATO’nun kilit ortaklarından biri. Ayrıca Doğu Türkistan, Uygur diasporası ve neredeyse 10 yıldır Türkiye’nin kalkan olduğu İdlib’de barınan Doğu Türkistan İslami Partisi nedeniyle Pekin, Ankara’nın ayak izlerine bakıyor. Fidan da açık veriyor. BRICS üyeliğine gelince; Rusya ve Çin, Türkiye’ye herhangi bir blokla angajmanı olmayan ülkelerden farklı davranabilir. Bu, Türkiye ile ilişkileri göz ardı edebilecekleri ya da NATO ekseninden sapma gösterme potansiyeline ilgi göstermeyecekleri anlamına gelmiyor.
Yine Çin, Kalkınma Yolu projesine katılımla ilgili Ankara’nın beklentilerini dikkate alabilir. Türkiye’nin çok istediği Güney Kafkasya, Hazar ve Orta Asya bağlantılı Orta Koridor’a da yeniden yoğunlaşabilir. Bunlar ihtimal dahilinde. Pekin bu koridoru ağırdan alıyor. Türkiye’nin BRICS’e heveslenmesi, Ruslar arasında NATO’da çatlak yaratma fırsatı olarak okunuyor. Çinlilerin ağzı biraz daha sıkı. Fakat son kertede Moskova ve Pekin’in değerlendirmesi çıkarlar kadar bazı kuşkular üzerinde de birleşebilir.
Yang Chen’in çizdiği çerçeveye bakılırsa karşılıklı güvenin tesisi bir gecede olmayacak. Çin atasözündeki gibi “Bin millik bir yolculuk tek bir adımla başlar” ve küçük şeylerden başlayan ilişkinin hızı kademeli olarak artar. Ama bunun dozunu yine bir Çin atasözü belirler: “Bir kişinin ne söylediğini dinleyin ve ne yaptığını gözlemleyin.”
***
Erdoğan hızlı karar alan, aniden çark eden, sonra ‘U’ dönüşüyle aynı noktaya gelebilen bir lider. Bu tür bir profil küresel güç savaşının farklı uçlarında yer alan devletler için hem fırsat hem de risk anlamına geliyor. Fırsat ve risk tenakuzunu özellikle Ruslar yakından tecrübe etti. Ukrayna savaşında çatışan iki rol paralel yürüdü: Birinde Kiev’e SİHA, 155 mm’lik top mermisi ve askeri teknik temin edip NATO’nun genişlemesine yeşil ışık yakan bir Türkiye var; diğerinde savaşan taraflar arasında arabuluculuk yapan ve yaptırım altındaki Rusya’ya ticari kanallar açan bir Türkiye. İdaresi zor bir ortaklık.
Rusya’da “Orta Doğu Pokeri” kitabının yazarı Finans Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gevorg Mirzayan, Erdoğan Türkiye’sini anlaşmaları son dakikada iptal edebilen ya da uygun gördüğü şekilde yorumlayabilen zorlu bir müzakere ortağı olarak tanımlıyor. NATO’ya üyeliğin karşılığında İsveç ve Finlandiya'dan kopardığı tavizleri hatırlatıyor. Ve Ankara’nın BRICS'e katılamayacağını öngörüyor. “Türkiye'nin tüm dış politikası dengeleme üzerine kurulu. Ankara'nın büyük doğal kaynakları, süper verimli bir ordusu ve enerji kaynakları yok ama coğrafi bir konumu ve diplomatik pokerden çok hoşlanan bir cumhurbaşkanı var. Erdoğan güç merkezleri arasında denge kurmak dahil diğerlerinden kaynak çekiyor. Ama tam olarak dengeleme; aksi ya Batı'da ya da Doğu'da rakipler edinecektir” diyor. Ankara’nın BRICS hikâyesini sadece Türkiye’nin jeopolitik önemini artırma, Batı'ya baskı yapma ve taviz koparma aracı olarak değerlendiriyor. Ve Rusya açısından desteklemeye değer bir yönelim olmadığını düşünüyor.
St. Petersburg Devlet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Stanislav Tkaçenko da “BRICS’in üyelik kriterleri netleşene kadar Türkiye’nin birliğe kabulü meselesi zor görünüyor” diyor. BRICS’e katılması için ideal koşulların başında Türkiye’nin NATO üyeliğinden vazgeçmesinin geldiğini savunup ekliyor: “Türkler bunu kabul etmeyecektir.” Hatta sadakat açısından NATO’nun bile berbat bir ortak olarak gördüğü Türkiye’nin hiçbir uluslararası örgüte bağımlı kalmayacağını öngörüyor. Doğrusu BRICS üyeliğinin koşulları için “NATO’lu mu NATO’suz mu” tartışması henüz erken.
***
Beri tarafta Türkiye ile Rusya arasında iki tarafın da ilişkilere yansıtmaktan kaçındığı sıkıntılar ziyadesiyle birikti. Rus lider Vladimir Putin’in Türkiye ziyaretini 2023 baharından beri ötelemesinin nedeni aradaki sorunların çözümden uzak olması ve artan güvensizlik. Putin, Erdoğan’ın Batı ile kavga ettiğinde ya da onları kızıştırmak istediğinde ‘kardeşim’ diye kendisine yöneldiğini, rüzgâr tersine dönünce NATO’nun el kitabına sarıldığını biliyor. Buluşmanın uzaması da sorun. Fidan’ın 10-11 Haziran’da BRICS+ toplantısı vesilesiyle gittiği Rusya’da yürüttüğü temaslar olası liderler buluşmasından önce biraz hasar tespit çalışmasını andırıyor. Moskova’da Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergey Şoygu ve Dış İstihbarat Servisi (SVR) Başkanı Sergey Narışkin’le görüşen Fidan daha sonra Nijniy Novgorod’da mevkidaşı Sergey Lavrov’la buluştu. 11 Haziran’da tekrar Moskova’ya dönen Fidan bu kez Kremlin Sarayı’nda Putin tarafından ağırlandı. Putin’in yabancı dışişleri bakanlarıyla nadiren görüştüğü dikkate alınırsa meselelerin epey ciddi olduğu anlaşılıyor. Putin 3-4 Temmuz'da Astana’daki Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde Erdoğan’la görüşeceğini duyururken “Tüm konuları tartışma fırsatı bulacağız" dedi. Putin’in, NATO’da çatlak yaratacaksa Türkiye’nin BRICS’e üyelik arzusunu köpürtmesi şaşırtıcı olmaz. Ki Putin, Fidan’ı kabulünde üyelikten bahsetmeden "Türkiye'nin BRICS’in çalışmalarına ilgisini memnuniyetle karşılıyoruz. Birlik ülkeleriyle birlikte olma isteğini mutlaka destekleyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Üyelik hedefi ve samimiyeti sorgulansa da bu yönde bir arayış Putin’e Ukrayna’da savaştığı ‘kollektif Batı’ya gol atma fırsatı sunuyor. Rusya ve Çin Amerikan hegemonyasına karşı çok kutuplu dünya için BRICS’i önemsiyor. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ile başlayan yolculuk Suudi Arabistan, BAE, İran, Mısır ve Etiyopya ile genişledi. Türkiye’nin üyeliği Erdoğan’ın 2018’de Johannesburg zirvesinde gündeme gelmiş ama sonra sönümlenmişti. Rusya’daki BRICS+ oturumuna Türkiye, Bahreyn, Bangladeş, Belarus, Cezayir, Endonezya, Kazakistan, Küba, Laos, Moritanya, Nijerya, Tayland, Sri Lanka, Venezuela ve Vietnam da davet edildi.
***
Ankara, BRICS’in AB ve NATO’ya alternatif olmadığını söylüyor. AB’ye üyelik artık ufuk çizgisinin dışında. AB’nin Türkiye ile ilişkilere geçirdiği çerçeve netleşti: İstikrarlı ticaret ortaklığı, NATO’ya sadakat, Rusya’ya mesafe ve mülteci akınını kesen bariyer. Türkiye’yi AB’de görmek isteyen üç-beş devlet de Erdoğan’ın otoriter rejim inşasından sonra sessiz. Beri taraftan BRICS’in 28,5 trilyon dolarlık ekonomik büyüklüğü, dünya ekonomisinin yüzde 28'ine denk geliyor. Yine BRICS dünya ham petrolünün yüzde 44'ünü üretiyor. 2014’te BRICS çerçevesinde kurulan Yeni Kalkınma Bankası 2023’e kadar altyapı projelerine 32 milyar dolar kredi sağladı. İplerini dünden daha fazla ABD’ye kaptıran AB’nin ekonomik ve oyunculuk kapasitesi aşınırken Türkiye’nin küresel güneyin arz ettiği potansiyele bigane kalması zor. Fakat Erdoğan Türkiye’yi o kadar ucube bir elbisenin içine soktu ki ne iki yakası bir araya geliyor ne de manşetleri birbirini tutuyor.
Erdoğan’ın ekibi mali piyasaları rahatlatmak için Londra, Brüksel ve Washington’da kapılar aşındırırken Avrupalı ortaklar da Rusya’ya yaptırımların delinmemesi konusunda Türkiye’yi teste sokuyor. Ticaret hacmindeki düşüş Türkiye’nin bazı önlemler almak zorunda kaldığını gösteriyor.
İşte bu noktada 2023 seçimine doğru Erdoğan’ı rahatlatmak için doğalgaz ödemesini ertelemek ve Akkuyu nükleer santralinin inşası için fon aktarmak gibi jestlerde bulunmuş olan Putin’in kaşları çatılıyor. Rus liderin 5 Haziran’da St. Petersburg’daki ekonomi forumunda yaptığı uyarılar son derece sıra dışıydı. “Türkiye, Ukrayna ile işbirliği yaparken Kiev, Türkiye’ye gaz taşıyan boru hatlarını vurmaya çalışıyor. Erdoğan’a gerçekte neler olduğu konusunda bilgi verin lütfen” dedi. İkinci uyarısında doğrudan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i hedef aldı: “Türkiye’nin ekonomi yönetimi Batılı finans kuruluşlarından kredi, yatırım ve hibe almaya odaklanıyor. Bu muhtemelen kötü bir şey değil. Ama bu Rusya ile ilişkilerin kısıtlanmasından kaynaklanıyorsa, Türk ekonomisinin kazancından çok kaybı olacaktır.”
Bu arada Şimşek, Türkiye’ye kredi miktarını 17 milyar dolardan 35 milyar dolara çıkartan Dünya Bankası Başkanı Ajay Banga’yı ağırlamaya hazırlanıyordu. Putin muhtemelen eteğinde biriken taşları Astana’da Erdoğan’ın önüne yığacak. BRICS bu taşları hafifletir mi, göreceğiz.
***
Türkiye’nin BRICS macerası ciddiye binerse suyun her iki yakasında da epeyce gürültü kopabilir. Rusya ve Çin’i tehdit sayan NATO’dan bir üyenin BRICS’e girmesi her iki kampta da lehte ve aleyhte çıkarımlara neden olabiliyor. Bir tarafta “Türkiye’nin BRICS’te NATO’nun Truva Atı olacağı” endişesine karşı “bir NATO müttefikinin üyeliği ile BRICS’in güçleneceği” öngörüsü var. Diğer tarafta “NATO’daki uyumun bozulacağı” uyarısına karşın “Türkiye’nin BRICS’te Batı karşıtı yönelimi önleyeceği” beklentisi var. Tezat çıkarımlar BRICS’in yolda dizilen bir kervanı andırıyor olmasından kaynaklanıyor. AB gibi bütüncül ve kurumsal değil; katılım koşullarına ilişkin somut bir yol haritası ya da kriterler seti yok. BRICS’in kendini “Batı karşıtı” olarak konumlandırmaması ilişkileri çeşitlendirmeye çalışanlara manevra alanı açıyor. Ama BRICS ‘ulusalcı’, ‘bağımsızlıkçı’ ve ‘egemenlikçi’ çizgilerle çok kutupluluğu öne çıkarırken doğal olarak Batı’nın liberal ve müdahaleci hegemonyasını aşındırıyor. Tezat çıkarımlara yardımcı olan bir diğer faktör Erdoğan’ın öngörülemez liderliği.
Turkish foreign policy has a serious character problem. Türkiye is not treated as a reliable ally in either the east or the west. The reason for this is President Tayyip Erdoğan's habits of creating positions for himself by using the tides between the blocks or the hostile forces against each other. After the problems with the West were reduced to a manageable level, Minister of Foreign Affairs Hakan Fidan held critical contacts in China and Russia. Turkey's desire to become a member of BRICS came to the fore in the messages.
After Erdoğan did not accuse China of being genocidal in East Turkestan and then repented, his desires to benefit from China's Belt and Road Initiative were not met with the expected response in Beijing. Erdogan could not gain the trust of the Chinese, although they attached importance to Turkey.
During the visit on June 3-5, Fidan said that they rejected terrorism, trade war, foreign intervention and war threats and supported China's 'One China' policy, territorial integrity and political sovereignty. These resonated as a criticism of the West's interventionist policies through Xinjiang, Taiwan and Tibet. Despite this step forward, the Chinese noted two steps back. Associate Professor from Shanghai University. Dr. Yang Chen wrote the points that make the Chinese doubt Turkey's sincerity :
“Turkish Foreign Minister called Urumqi and Kashgar Islamic-Turkish cities. This statement is very strange, because we do not use words such as Islamic, Turkic, Christian, Buddhist to describe Chinese cities. This triggered negative connotations... On the occasion of the Minister of Foreign Affairs' visit to China, the Turkish navy's frigate Yavuz crossed the Taiwan Strait and entered the East China Sea, causing the PLA 052D missile destroyer to follow and monitor. "It is clear that this move violates China's core interests." I think this is called removing eyes while doing eyebrows.
***
Türkiye is one of the key partners of NATO, which is trying to develop a strategy to contain China with the pushing of the USA. In addition, Beijing is looking in Ankara's footsteps due to East Turkestan, the Uyghur diaspora and the East Turkestan Islamic Party, which has been sheltered in Idlib, where Turkey has been a shield for almost 10 years. The saplings are also open. As for BRICS membership; Russia and China may treat Turkey differently than countries that are not engaged with any bloc. This does not mean that they can ignore relations with Türkiye or that they will not pay attention to the potential for deviation from the NATO axis.
Again, China may take into account Ankara's expectations regarding participation in the Development Path project. It may also focus again on the Central Corridor linked to the South Caucasus, Caspian and Central Asia, which Turkey wants very much. These are possible. Beijing is taking this corridor slowly. Turkey's enthusiasm for BRICS is interpreted as an opportunity to create a rift in NATO among the Russians. The Chinese are a little more tight-lipped. But in the end, Moscow and Beijing's assessments may converge on some doubts as well as interests.
Judging by the framework drawn by Yang Chen, establishing mutual trust will not happen overnight. As the Chinese proverb says, “A journey of a thousand miles begins with a single step” and the speed of the relationship, which starts from small things, gradually increases. But the dose of this is determined by a Chinese proverb: "Listen to what a person says and observe what he does."
***
Erdoğan is a leader who can make quick decisions, take a sudden turn, and then come to the same point with a 'U' turn. This kind of profile means both opportunity and risk for states at different ends of the global power struggle. The Russians especially experienced the conflict between opportunity and risk closely. Two conflicting roles ran parallel in the Ukrainian war: In one, there is Turkey, which provided UAVs, 155 mm artillery shells and military techniques to Kiev and gave the green light to NATO expansion; on the other, a Türkiye that mediates between warring parties and opens trade channels to sanctioned Russia. It's a difficult partnership to manage.
Assoc. Prof. from Finance University, author of the book "Middle East Poker in Russia". Dr. Gevorg Mirzayan describes Erdogan's Turkey as a formidable negotiating partner that can cancel agreements at the last minute or interpret them as it sees fit. It reminds us of the concessions it obtained from Sweden and Finland in exchange for membership in NATO. And he predicts that Ankara will not be able to join BRICS. “Turkey's entire foreign policy is based on balancing. Ankara doesn't have huge natural resources, a super-efficient army, or energy resources, but it does have a geographical location and a president who's fond of diplomatic poker. Erdogan draws resources from others, including balancing power centers. But not exactly balancing; “Otherwise, it will have competitors either in the West or the East,” he says. He considers Ankara's BRICS story only as a tool to increase Turkey's geopolitical importance, put pressure on the West and extract concessions. And he thinks that it is not a trend worth supporting for Russia .
St. Prof. from St. Petersburg State University. Dr. Stanislav Tkachenko also says, "The issue of Turkey's admission to the union seems difficult until the membership criteria of BRICS are clarified." He argues that one of the ideal conditions for Turkey to join BRICS is for Turkey to give up its NATO membership and adds: "Turks will not accept this." He even predicts that Turkey, which even NATO sees as a terrible partner in terms of loyalty, will not remain dependent on any international organization . Frankly, it is still early to discuss the conditions of BRICS membership, "with or without NATO".
***
On the other hand, the problems between Türkiye and Russia, which both sides avoid reflecting on their relations, have accumulated considerably. The reason why Russian leader Vladimir Putin has postponed his visit to Turkey since the spring of 2023 is that the problems are far from resolved and increasing distrust. Putin knows that Erdogan turns to him as 'brother' when he quarrels with the West or wants to escalate them, and when the wind turns, he clings to NATO's handbook. The prolongation of the meeting is also a problem. Fidan's contacts in Russia, where he went on the occasion of the BRICS+ meeting on June 10-11, resemble a damage assessment exercise before the possible leaders' meeting. Fidan met with Security Council Secretary Sergey Shoygu and Foreign Intelligence Service (SVR) Head Sergey Naryshkin in Moscow, and then met with his counterpart Sergey Lavrov in Nizhny Novgorod. Returning to Moscow again on June 11, Fidan was hosted by Putin at the Kremlin Palace this time. Considering that Putin rarely meets with foreign foreign ministers, it seems that matters are quite serious. While announcing that he would meet with Erdogan at the Shanghai Cooperation Organization summit in Astana on July 3-4, Putin said, "We will have the opportunity to discuss all issues." It would not be surprising if Putin inflamed Turkey's desire for BRICS membership if it would create a crack in NATO. In his acceptance speech to Fidan, Putin said, "We welcome Turkey's interest in the work of BRICS, without mentioning membership. "We will definitely support the desire to be together with the Union countries," he said.
Although the goal and sincerity of membership are questioned, a quest in this direction offers Putin the opportunity to score a goal against the 'collective West' with which he is fighting in Ukraine. Russia and China are BRICS for the multipolar world against the American hegemony. The journey that started with Brazil, Russia, India, China and South Africa expanded to Saudi Arabia, UAE, Iran, Egypt and Ethiopia. Turkey's membership was on the agenda at Erdoğan's Johannesburg summit in 2018, but then faded away. Turkey, Bahrain, Bangladesh, Belarus, Algeria, Indonesia, Kazakhstan, Cuba, Laos, Mauritania, Nigeria, Thailand, Sri Lanka, Venezuela and Vietnam were also invited to the BRICS+ session.
***
Ankara says BRICS is not an alternative to the EU and NATO. Membership of the EU is now off the horizon. The framework that the EU has put in place for relations with Turkey has become clear: a stable trade partnership, loyalty to NATO, distance from Russia and a barrier that stops the flow of refugees. Three or five states that want to see Turkey in the EU are also silent after Erdoğan's establishment of an authoritarian regime. On the other hand, the 28.5 trillion dollar economic size of BRICS corresponds to 28 percent of the world economy. Again, BRICS produces 44 percent of the world's crude oil. The New Development Bank, established within the framework of BRICS in 2014, provided $32 billion in loans for infrastructure projects until 2023. It is difficult for Turkey to remain indifferent to the potential offered by the global south, while the economic and acting capacity of the EU, which has lost its control to the USA more than yesterday, is eroding. But Erdogan has put Turkey in such a freak dress that neither the ends nor the headlines match.
While Erdoğan's team is knocking on doors in London, Brussels and Washington to reassure financial markets, European partners are putting Turkey to the test to ensure that sanctions against Russia are not violated. The decrease in trade volume shows that Turkey had to take some measures.
At this point, Putin's eyebrows are frowning, as he has made gestures such as postponing natural gas payments and transferring funds for the construction of the Akkuyu nuclear power plant in order to reassure Erdogan towards the 2023 elections. The Russian leader will visit St. Petersburg on June 5. His warnings at the economic forum in St. Petersburg were highly unusual. “While Turkey cooperates with Ukraine, Kiev is trying to hit pipelines carrying gas to Turkey. "Please inform Erdoğan about what really happened," he said. In his second warning, he directly targeted the Minister of Finance, Mehmet Şimşek: “Turkey's economic management focuses on receiving loans, investments and grants from Western financial institutions. This is probably not a bad thing. But if this is due to the restriction of relations with Russia, the Turkish economy will lose more than it gains.”
Meanwhile, Şimşek was preparing to host World Bank President Ajay Banga, who increased the loan amount to Turkey from 17 billion dollars to 35 billion dollars. Putin will probably pile up the stones in front of Erdoğan in Astana. We will see if BRICS will ease these stones.
***
If Turkey's BRICS adventure gets serious, there may be a lot of noise on both sides of the water. The entry of a NATO member into BRICS, which considers Russia and China a threat, may have positive and negative implications in both camps. On the one hand, against the concern that "Turkey will become NATO's Trojan Horse in BRICS", there is the prediction that "BRICS will be strengthened with the membership of a NATO ally". On the other hand, despite the warning that "the harmony in NATO will be disrupted", there is an expectation that "Turkey will prevent the anti-Western orientation in BRICS". The contrasting implications stem from the fact that BRICS resembles a caravan lined up on the road. It is not holistic and institutional like the EU; There is no concrete road map or set of criteria regarding the conditions of participation. The fact that BRICS does not position itself as “anti-Western” opens up room for maneuver for those who try to diversify relations. But while BRICS highlights multipolarity with 'nationalist', 'independenceist' and 'sovereignitarian' lines, it naturally erodes the liberal and interventionist hegemony of the West. Another factor that helps draw contrasting conclusions is Erdogan's unpredictable leadership.