Avrupa’da aşırı sağı yükselten dört neden

EKONOMİK KRİZ: Pandemiyle başladı her şey. Ardından Rusya / Ukrayna savaşıyla devam etti. Bunlara Çin’i sıkıştırma hamleleri, Rusya’ya yaptırımlar falan da eklenince ekonomik girdap büyüdü. Merkez siyaset, bu soruna çözüm üretemiyor.

- GELİR DAĞILIMI: Gelir dağılımındaki adaletsizlik ayyuka çıkmış durumda. Aşırı zenginlerin Davos’ta “Bizden daha fazla vergi alın, yoksa işler karışacak” falan demesi, sorunun hangi boyutta olduğunu gösteriyor. Merkez siyaset, işin bu kısmını görmezden geliyor.

*

- GÖÇ DALGASI: Savaşların, ekonomik sıkıntıların doğurduğu büyük göç dalgalarından kaynaklı bir öfke var Avrupa’da. Gerçi merkez siyaset de aşırı sağın güçlenmesini engellemek için göçmen karşıtı politikalara sarılmaya başladı ama aşırı sağ bu konuda çok daha net.

*

- AHALİDEKİ ÖFKE: Hayattan kopuk, fazlasıyla uçuk, aile değerlerini takmayan, kitlelerin muhafazakâr yaklaşımlarıyla zerre kadar ilgilenmeyen liberal fantezilerin sesinin yüksek çıkması, ahaliyi bezdirdi. Buna karşı bir öfke var ahalide. Merkez siyaset, bu öfkeyi anlamadı ve anlamamaya devam ediyor.

FRANSA MÜLTECİLERİN PARASINI ÖDEDİKLERİ EVİDİR

Avrupa Parlamentosu’nda büyük başarı kazanan Fransa’nın aşırı sağcısı Le Pen, şöyle demiş:

*

Mültecilerin tamamını evlerine göndereceğiz.

*

Hop dedik Le Pen Hanım!

*

Fransa olarak siz bu adamların topraklarını sömürdünüz de sömürdünüz.Cezayir’in kaynaklarının üstüne çöktünüz. Afrika’da bugün bile sömürmek için tırmalıyorsunuz. Daha dün binlerce kilometre ötenizdeki bir adanın iliğini kemiğini kurutmak için çırpınıyordunuz.

*

Sömür, talan et, aç bırak, perişan et.

Sonra da “bütün mülteciler evlerine” diye racon kes.

*

Pardon ama sizin oralar artık onların da evidir.

Evlerinin parasını sömürülmek suretiyle çoktan ödediler.

ERDEMLİ İNSAN İÇİN BİR KRİTER

Bir insanın kalbinden geçenlerle ağzından dökülenler arasında muhteşem bir uyum varsa...

O insan...

İyi insandır, güzel insandır, erdemli insandır.

TADINDAN YENMEYECEK BİR KİTAP: HÜKÜM GECESİ

İttihatçıların egemen oldukları dönemde geçiyor Yakup Kadri’nin bu romanı.

Üslubu şahane. Tiplemeler acayip. Olaylar seksi.

Kısacası tadından yenmeyecek kadar iyi bir kitap.

*

İçinde dönemin köşe yazarlarının çektiği acılar var, kifayetsiz muhteris siyasetçiler var, Batı hayranı aydınlar var, milletinden tiksinen tipler var, siyasi cinayetler var, romantizme fazla kaymayan aşklar var, nitelikli alaycılık var, dönemin siyasetinin panoraması var.

Okuyun, okuyun. Pişman olmayacaksınız. Garanti veriyorum.

YÜZDE YÜZ MUAMMA: SİNAN OĞAN

Sinan Oğan, son günlerde...

Ne yapmak istiyor? Anlamıyorum.

Amacı nedir? Çözemiyorum. 

*

Mekânın sahibi geldi” diyor kendisi için.

Mekân neresidir? Bilmiyorum. Sahiplik nereden geliyor? Anlamıyorum. Gelmekten kastı nedir? Çözemiyorum.

*

Yüzde 99’luk değil yüzde 100’lük bir muamma oldu çıktı benim için Sinan Oğan.

YAPAY ZEKÂ İLE KOPYA HABABAM KOPYASI

Isparta’da Yükseköğretim Kurumları Sınavı Temel Yeterlilik Sınavı’nda bir kişi, yapay zekâ kullanarak kopya çekerken yakalanmış.

*

Router cihazıyla internet bağlantısı sağlamış. Düğme görünümlü kamera kullanmış. Kameraya soruyu okutup yapay zekâya göndermiş. Yapay zekâ, sorunun cevabını kredi kartı görünümlü cep telefonu aracılığıyla kopyacının kulaklığına göndermiş.

*

Adamın kurduğu sisteme bakar mısınız?

Oysa Hababam Sınıfı zamanlarında bu işlerde nasıl da analog yöntemler kullanılır ve Külyutmaz’a bile kül yutturulurdu.

Hey gidi hey!

AYŞE ATEŞ’LE GÖRÜŞME

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şaşırtmayı seven bir siyasetçidir.

Sık sık beklenmeyen çıkışlar yapmıştır. Eskiden beri gündemi belirleyici olmuştur. Her zaman tartıştıracak bir konu bulmuştur. Tabu sayılan konulara girmekten kaçınmamıştır.

*

Erdoğan, bu özelliklerini yeniden canlandırmaya başladı.

*

İşte bakın:

Bir siyasi suikasta kurban giden Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’le görüşme yapacakmış.

*

Dedikoduyu bozma, spekülasyonu alaşağı etme, tevatürü yerin dibine batırma gibi özellikler taşıyan bu görüşme, son dönemin önemli ataklarından.

SERVİS ELEMANLARINA DA KÖTÜ DAVRANIYORDUR BUNLAR

Ali Koç ile Aziz Yıldırım’ın bir televizyon sunucusuna davranış biçimlerini gördükten sonra...

Şundan emin oldum:

*

- İkisi de servis elemanlarına kötü davranıyordur.

- İkisi de ilk tanışmada “siz” değil “sen” diyordur.

- İkisi de rica kipiyle konuşmaktan kaçınıyordur.

- İkisi de teşekkür ederken zorlanıyordur.

- İkisi de fazla nezaketi zayıflık olarak algılıyordur.