Yeter ki onursuz olmasın siyaset

CHP yöneticilerinin, Lütfü Savaş’a yapmadığı kalmadı:

Günlerdir, haftalardır...

- Adama kibarca “kapı açık, istenmiyorsun artık” dediler.

- Adamı yok sayarak mobbing uyguladılar.

- Adamı aday toplantılarına almadılar.

- Adamı başkan adayları reklam filmine sokmadılar.

- Adamı her gün kamuoyunda tartıştırdılar.

- Adama “biz kovmayalım, sen git” demeye getirdiler.

*

Fakat adam...

Kulaklarını tıkadı hepsine. Hiç tınmadı. Zerre takmadı. “İstenmediğim yerde bir saniye bile durmam” demedi, diyemedi. Israrla ve inatla bu aşağılamalara katlandı. “Benim bir onurum var kardeşim” diye isyan etmedi. “Yetti artık” noktasının iki bin kilometre yakınına bile yanaşmadı.

*

İzzeti nefis diye bir şey vardır ya...

Lütfü Savaş’ta bunun zerresi bile yok mu yani?

*

Aşkta, işte, ailede... Her ortamda “yeter ki onursuz olmasın” şartı koşulur.

Siyasette böyle bir şart yok mu yahu?

LAİKÇİLER / ŞERİATÇILAR TARTIŞMASI DİBİN DİBİNDE

90’lı yıllarımızı “Laikçiler / Şeriatçılar” tartışmasıyla geçirdik.

*

Bir taraf...

“Laikçilik üzerinden zorbalık yapılıyor” diye karşı tarafa saldırırdı.

*

Bir taraf da...

Şeriat” kelimesinin anlamını bilip bilmeden karşı tarafa saldırırdı.

*

Yıllarımızı aldı bu yapay tartışma.

Yordu, bitirdi bizi. Enerjimizi emdi. Bizi birbirimize düşürdü.

*

Yıl oldu 2024. 

Bu eski mi eski tartışma, sosyal medya üzerinden yeniden hortlatıldı.

*

Son tartışmanın fitilini Feyza Altun isimli sosyal medya ünlüsü bir avukat ateşledi.

Şeriat üzerinden küfürlü, düzeysiz, dibin dibini bulmuş bir paylaşım yaptı Feyza Altun.

*

Şeriat eleştirisi değildi yaptığı. Şeriat konusunda ne düşündüğünüaçıklamıyordu. Şeriata nasıl bir anlam verdiği konusuna hiç girmiyordu.

Minnacık bir argüman bile sunmuyordu yani.

Yaptığı sadece ve sadece...

So....m şeriata” diyerek alenen ve resmen küfretmekten ibaretti.

*

Bu küfre yönelik tepkilere gelince...

Onlarda da üslup dibin dibini bulmuştu.

Onlarda da el değmemiş küfürler, düzeysizlikler söz konusuydu.

*

90’lı yıllarda enerjimizi çalan, hepimizi yoran tartışmanın hiç değilse belli bir düzeyi vardı.

Hiç değilse resmen ve alenen küfredilmiyordu.

Hiç değilse kitabi bir düzlemde kalınıyordu.

Hiç değilse belli bir literatüre atıf yapılıyordu.

*

Test edilmiş onaylanmıştır ki:

Sosyal medya sayesinde bu tartışmanın seviyesi artık “so...rım / çı....rım” düzlemindedir.

Burası da dibin dibinin dibidir. 

Buradan daha aşağısı da yoktur.

GÖZALTI İTİRAZI

FEYZA Altun’un sorunu şu:

*

Şeriata doğru anlamı vermiyor. Sadece şeriat adına yapılan bazı ilkel uygulamalardan dem vuruyor. Kavramsal düzeyde konudan haberdar değil. Ama her şeyden haberi olduğu konusunda kendisinden emin. Bunun yanı sıra küfürbaz. Küfürsüz konuşamıyor. Ağza alınmayacak küfürler edebiliyor.

*

Böyle bir kişiye yapılacak şey gözaltı değil kınayıp geçme olmalıdır.

ŞEVKİ YILMAZ İLE ABDURRAHMAN DİLİPAK

İKİSİ de 90’lı yılların...

- En ateşli hatiplerindendi.

- En dikkat çeken isimlerindendi.

- En popüler, en bilinen simalarındandı.

*

Yıllar geçtikçe...

Hitabetleri eskidi. Tartışma çıkarma potansiyelleri azaldı. Dikkat çekme oranları hızla düştü. Popülaritelerini yitirdiler. En bilinen simalar olmaktan çıktılar.

*

Her iki isim de arada sırada kafayı çıkararak...

90’lı yıllardaki kişisel statükolarına dönmek için çırpınıp duruyor.

*

Bazen 15 dakikalığına başarılı oluyorlar, bazen 1 saniyeliğine bile başarılı olamıyorlar.

NETANYAHU’YU HOPLATAN LULA

BREZİLYA Lideri Lula, Gazze katliamını gündemde tutmak için elinden geleni yapıyor.

*

En son İsrail’e “Sizin bu yaptığınızın bir örneğini Hitler yaptı” gibi bir şey demiş.

*

Netanyahu bir hoplamış ki sormayın.

 “Bu kırmızı çizgimizdir” falan diye tepki göstermiş.

*

Gazze’yi yakıp yıkıyor, çoluk çocuk öldürüyor, bombalar yağdırıyor, bir halkı topraklarından sürüyor, bir bölgeyi açık hava mezarlığına dönüştürüyor.

Ve bunların hiçbiri kırmızı çizgisi olmuyor.

“Yaptıklarınla Hitler’i anımsattın” denince kırmızı çizgi aklına geliyor.

*

Netanyahu’yu bu çelişkide boğduğun için sen çok yaşa Lula!

BENİ TEDİRGİN EDEN ŞEYLER

- Yükseklik korkum yok ama çok katlı apartmanların tepesinde birazcık tedirgin oluyorum.

*

- “Acaba ben bu mesajı yanlış kişiye göndermiş olabilir miyim” tedirginliği... Allah düşmanımın başına vermesin.

*

- Kredi kartı bilgilerimi dijital ortamda bir kurumla paylaşırken yaşadığım tedirginliği, hiçbir kaleci penaltı sırasında yaşamamıştır.

*

- Alabildiğine ciddi ve kararlı bir ses tonuyla “konuşmamız lazım” dense... Gözüm kararır, yüreğim sıkışır, tedirginliğim zirve yapar.

*

- Dakikalarca ateşte kalmış bir düdüklü tencere kapağını açmak, bende saatli bombayı etkisiz hale getirme tedirginliğine yol açar.