Kılıçdaroğlu’nun defteri açılmamak üzere kapandı, biri ona da söylesin!

Kemal Kılıçdaroğlu ne istiyor? 

Yeniden CHP’nin başına geçmek mi, ilgi odağı olmak mı, yeni bir parti kurmak mı, aktif siyaseti bırakmadığı mesajını vermek mi?

Bu soruyu samimiyetle sorup, kendisiyle empati kurmaya çalışıyorum çünkü durmaksızın mesaj veriyor.

Mesaj verdiği mecra ağırlıklı olarak resmi X hesabı, yani sosyal medya.

Ya gündeme dair yorumlar yapıyor, ya başsağlığı diliyor, ya sporcuların başarısını kutluyor… İyi de neden? 

Son mesajında öğrendik ki meğer hançerlenmiş, yani yaralı!

Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs seçimlerini kaybettikten sonra başlayan değişim tartışmasının ardından kasım ayında gerçekleşen kurultayda da hançerlendiğini söylemişti.

Aradan altı ay geçti, köprünün altından çok sular aktı ama belli ki, Kılıçdaroğlu yenilgiyi hâlâ kabullenebilmiş değil.

Durup dururken, aniden yine hançerlendiğini söyledi.

Bu sözlerin ne anlama geldiğini ulaşabildiğim CHP’lilere sordum.

Kılıçdaroğlu’nu kim, neden hançerledi?” dedim.

Öyle ya! Hançer dediğiniz dost bildiklerinizden gelir, “hançerlenmek” de mecazen dost bildiklerinizin hiç beklemediğiniz bir anda arkanızdan sinsice yaklaşıp sizi etkisiz hale getirmesini ifade eder. 

Sözün sahibi Kılıçdaroğlu olunca da herkesin aklına sadece iki isim geldi: Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu.

Özel “siyasette normalleşme-yumuşama” nın konuşulduğu bir evrede gündeme gelen “hançer” sözcüğüyle ilk antrenmanını yaptı ve hançeri “vefa”ya çevirerek yumuşattı, İmamoğlu ise üstüne bile alınmadı.  

CHP’de herkes şaşkın ya da ölü taklidi yapıyorlar!

Ama şaşkın olan sadece partinin yenilikçi kanadı değil, geçen kasımda yenilikçi kanadın zaferiyle sonuçlanan kongrede yanı başında duran, son güne kadar desteğini esirgemeyen -hâlâ yanında olanlar alınmasın, bahse konu isimler bugün yanında olmayanlar- eski kurmayları da şaşkın. 

Siyasi öngörüsüne güvendiklerimden birinin ağzından dökülen, başlığa da taşıdığım şu sözler önemli: “Kemal Bey’in defteri bir daha açılmamak üzere kapandı.” 

Bu gerçeğin Kılıçdaroğlu’nu saymazsak herkes farkında.

Altılı Masa garabetinin mağdurları farkında, seçmen farkında, gençler, emekliler, işçiler-memurlar, kesin kazanacağını bilmesine rağmen üç-beş adım geri çekilip listedeki sırasını öteki partinin “CHP için oy istemem” diyerek sokağa bile çıkmayan adayına altın tepside sunanlar, velev ki kazansaydı CHP’de İmambakır Üküş’ten başka kimsenin imzalandığını bilmediği gizli protokolün olası faturasını görenler, altılı masaya dışarıdan destek veren Kürtler farkında.

Yahu bu gerçeğin cumhurbaşkanı bile farkında!

Baksanıza artık ne “Bay Kemal” diyor, ne de “Kemal bey”, Kemal bey gitti Özgür bey geldi.

Özetle Kılıçdaroğlu ya bu gerçeklerin farkında değil ya da yeni yönetimin yerel seçimlerden başarısızlıkla çıkacağına bel bağlayıp, hatta bu uğurda çalışıp, 1 Nisan sabahı partiyi olağanüstü kurultaya çağırarak Kılıçdaroğlu’nu yeniden genel başkan yapmayı planladığı iddia edilen bir grup Kemal beyin gerçeği görmesini engelliyor.  

Bu grup partide halen “1 Nisan”cılar olarak anılıyor.

31 Mart seçimlerinden Özgür Özel başkanlığındaki CHP yenilgiyle çıksaydı, bugün belki de “1 Nisan” senaryosu hayata geçirilir ve CHP’de çok farklı tartışmalara tanıklık ediyor olabilirdik. 

Ama öyle olmadı.

Olmadı ama siyasi kulislere bakılırsa Kılıçdaroğlu hala yeni bir siyaset arayışında ısrarlı. Kazanan bir CHP karşısında yapacağı her hamlenin tepkiyle karşılanacağını bildiği için de seçim sonrası bir süre bekledi. Ama daha fazla da bekleyemedi. Çünkü bekledikçe CHP kadroları tarafından unutulması ya da kendisine destek verenlerin karşı cephede konumlanması ihtimali belirdi. Bu da istenmeyen bir durum, çünkü Kılıçdaroğlu’nun gündeminde tüzük kurultayını, seçimli bir kurultaya dönüştürme çabalarının olduğundan söz ediliyor. Bu yanıyla “hançerlendim” çıkışı hesapsız bir hamle olmayabilir. Ancak partili çevreler Kılıçdaroğlu’nun bu hamleyi yaparken yanıltıldığı görüşünde.

Çünkü tüzük kurultayının, seçimli bir kurultaya dönüşmesi halinde yeniden seçim kazanmayı hedefleyen Kılıçdaroğlu’nun güvencesi, ikinci tura kalan kurultayda kendisine oy veren 536 delege. Mesele de bu, Kılıçdaroğlu o delegelerin bıraktığı yerde durduğu varsayımıyla hareket ediyor; CHP’lilere göre eski genel başkanları ya yanılıyor ya da yanıltılıyor. Süreci takip edenler bilir o turda Özgür Özel de 812 oy alarak genel başkan seçilmişti. 

Kılıçdaroğlu’nun hesabı şu: 536 delege cepte, saf değiştireceklerle birlikte biz bu seçimi alırız!

Hesaplamadığı ise şu: Kurultaydaki dengeler, o günden bu güne çok değişti. Ortada parti tabanında karşılık bulan, sahip çıkılan bir başarı hikayesi var. O gün değişimi eleştirenler bugün artık yeni hikayeye göre pozisyon aldı.  

Bu tablo bile, “biri Kılıçdaroğlu’nun önüne 31 Mart seçim sonuçlarını koymalı” diyor. 

Kurultaydan zaferle çıkan yenilikçi kanadın yerel seçimlerden de herkesi şaşırtan bir başarıyla çıktığını biri O’na anlatmalı.

Kemal bey de yanıbaşındakilerden çok eski kurmaylarına kulak vermeli. Vermeli, çünkü o cenahın gündemi bugün bambaşka. 

Diyorlar ki: 

“Tamam bir süreç yaşandı ve Kılıçdaroğlu da bu sürecin kaybedeni oldu. Ama ortada bir başarı hikayesi var, üstelik yerel seçimden de büyük bir başarıyla çıkıldı. Bu noktada durup, soluklanmak lazım. Karşımızda yenilikçi bir yönetim ve başarılı kadrolar var.”

Kadınların ve gençlerin sesinin daha gür çıktığına da vurgu yapıyor bu kesim. 

Anlaşılan o ki Kılıçdaroğlu kanadında, CHP’de yeni yönetimle söz sahibi olan genç kadrolar da hoşnutsuzluk yaratıyor. Kılıçdaroğlu’nun eski kurmaylarından biri “genç kuşağın önünü tıkamayın” diye hayıflanıyor konuşurken. “Beğenin-beğenmeyin, içi boş deyin-dolu deyin, eleştirin-eleştirmeyin ama gençlerin önünden çekilin.”

Bu kesim ortada bir başarı hikâyesi varsa, bu hikâyede gençlerin yadsınamayacak bir payı olduğunu düşünüyor. 

Kılıçdaroğlu’nun çıkış-lar-ının CHP’lilerde siyasi sonuçları açısından kaygı uyandıran bir yanı da var.

Şöyle ki: CHP son dönemde bulunduğu köşeden durup durup açıklama yapan bir eski genel başkanla karşı karşıya. Unutulmamak ya da gündemde kalmak için yapılan bu açıklamalarda kimi zaman kantarın topuzu kaçabiliyor.

Kılıçdaroğlu sırtından hançerlendiğini söylediğinde de kaçtı topuz.

Tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özel siyasette normalleştme ya da yumuşama adımları atıyor, Erdoğan’ın iade-i ziyaretinin tarihi bekleniyorken, özetle siyasi arenada kartlar yeniden karılıyorken ana akım medya Kılıçdaroğlu’nun sözlerine mal bulmuş mağribi gibi sarıldı ve tartışma programlarında saatler boyu “Kılıçdaroğlu ne demek istedi, kimi kastetti?” sorularına cevap arandı.

Peki siyasi kaygı neden? Yine CHP’li kurmayların ağzından aktarayım… Önceden AKP ve CHP seçmeni arasında keskin bir hat vardı, geçişler olmazdı. 31 Mart’ta o hatta da bir yumuşama ve/veya esneklik baş gösterdi. CHP, AKP seçmeninden de oy aldı ve gördük ki seçim sonrası da devam eden bir ilgi var. CHP seçimden birinci parti çıktı ama durmadı, kamuoyu yoklamaları yükselişin devam ettiğini gösteriyor. 

Bu geçişkenlikte CHP’nin kutuplaştırıcı siyasetten uzak duruyor olmasının önemli payı olduğunu düşünenlerin kaygısı bu noktada başlıyor; “Kılıçdaroğlu’ndan gelen hamleler kutuplaşmanın habercisi olabilir” diyorlar ve siyasette normalleşmeye ket vuracak her hamleden -nereden gelirse gelsin- uzak durmayı seçiyorlar…