AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala’nın şu açıklamasına göz atalım:“Avrupa Birliği müktesebatında olan ve Türkiye’nin yararına reformları hayata geçireceğiz. (..) Ekonomide öngörülebilirliği, adalete güveni artıracak reformları gündemimize aldık. Önümüzdeki bir yıl içinde hızlı bir reform süreci göreceksiniz.”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de, kaç gündür, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin yeniden güçlendirileceğini söyleyip duruyor. Bu amaçla Brüksel’e gidip AB yetkilileriyle görüşmüş de Şimşek…
Ne oluyor?
Bu sorunun cevabı, aslında AK Parti’ye yakın gazetelerin konuya verdikleri önemden -daha doğrusu önem vermemelerinden- alınabiliyor.
Ala’nın ‘yeni reform paketi’ konulu açıklaması kulağıma gelince, dün, haberi nasıl değerlendirdikleri merakıyla, iktidara yakın gazeteleri gözden geçirdim: Sabah ve Milliyet’in birinci sayfasında yer bulamamıştı haber; Hürriyet’te ise sayfanın en altındaki küçük bir kutuda değerlendirilmişti.
İnanılması hayli güç mesajlar bunlar da ondan…
Güçlüğü, Türkiye’nin AB’ye ‘tam üyelik süreci’ni başlatmış, o uğurda‘reform’ sözcüğünü hak edecek önemli adımlar atılmasını sağlamış AK Parti’nin, 22 yıllık iktidarının son yıllarında, yönünü çok farklı istikamete çevirdiği gerçeğinden kaynaklanıyor.
‘Reform’ müjdesi veren yetkilileri de, geçmişte sıkça sözü edilen, ne anlama geldiği belli ‘Kopenhag kriterleri’nden değil, AB’den uzaklaşmayı simgeleyen anlamı belirsiz ‘Ankara kriterleri’nden söz ediyorlar.
‘Kopenhag kriterleri’ denilse, ‘istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasi, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı’gibi kavramların içlerinin ‘reform paketi’ ile hedefleneceği düşünülebilirdi.
‘Ankara kriterleri’ ile neyin kast edildiği ise belirsiz.
Benim aklıma, iktidarın MHP ile ortaklık kurduktan sonra izlediği politikalar geliyor ‘Ankara kriterleri’ kalıbı kullanıldığında…
AB’ye özellikle ‘Kopenhag kriterleri’ kapsamı yüzünden karşı MHP; bunu da, Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin konu ne zaman gündeme gelse, açık ettiği görüşlerinden biliyoruz.
Şu sözler Bahçeli’ye ait:
“Avrupa Birliğinin kirli, kindar ve tarihi hesaplarla ihata edilmiş müzakere defteri açılmamak üzere, ister tek taraflı ister iki taraflı olsun, mutlaka kapatılmalıdır. Bizim için Avrupa Birliği bitmiştir. AB’yle doğmadık, AB’siz de ölmeyiz. AB’yle var olmadık, AB’siz de yolda kalmayız. (..) AB işine baksın, kandıracak, müzakere çıkmazına sürükleyecek boynu eğik yeni ülkelerin peşine düşsün, bizden de sonuna kadar uzak dursun.”
Efkan Ala ‘reform paketi’ içerisinde, ekonomi, hukuk ve sivil toplum alanında yapısal düzenlemeler yapılacağından söz ediyor.
Oysa, bugünün siyasi ortamında:
Parti kapatılması gündemde…
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları uygulanmıyor, Anayasa Mahkemesi’nin yargıçları hakkında Yargıtay’ın bir dairesi suç duyurusunda bulunabiliyor…
Sivil toplum üyeleri Gezi Parkı davası sonucu cezaevinde…
Halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekilinin, aynı durumda olan iki milletvekilinden farklı muameleye uğratılarak, seçildiği kenti TBMM’de temsiline geçit verilmiyor…
Ekonomi de, büyük çapta, ülke geneline hakim olan bu hava yüzünden kendine gelemiyor. AB ile yeniden yakınlaşma için çaba gösterildiğini paylaşan Hazine Bakanı Şimşek’in, hayat pahalılığı ile mücadele programının vadesi, her ay biraz daha ileriye atılmak zorunda kalınıyor.
Sözün kısası, AK Parti yetkilisi ile bakanının ‘reform’ beklentisine, AK Parti’ye yakın medya nasıl duyarsız kalıyorsa, gerçekleşeceğine parti içerisinde de inanan çıkacağını sanmıyorum.
İnanılabilmesi için yukarıda özetini verdiğim günün tablosunun değişmesi şart:
AİHM ve AYM kararları bütünüyle uygulamaya konularak cezaevindeki milletvekili görevine başlayabilmeli, sivil toplum liderleri cezaevlerinden çıkmalı, parti kapatma ve partilileri cezaevinde tutma uygulamalarından vazgeçilmeli…
Ve, Sinan Ateş’in yalnızca katilleri değil, katilleri onları kiralayanları da yargılanabilmeli…
Tabii bunun ardından da, AB’li veya AB’siz, mevcut anayasada zaten belirlenmiş, çağdaş bir ülke olmanın gereklerine uygun kriterler mevzuata geçirilerek, devletin bütün kurumları tarafından benimsenmeleri sağlanmalıdır.
Yapabilir mi bunu iktidar?
İstenirse AK Parti elbette yapabilir, ama yapmazsa iktidarda kalması zor.