Kobani davasının Ağır Ceza faslı sonuçlandı. İstinaf ve Yargıtay safhaları var. Bir iddiaya göre 38, başka iddiaya göre 52 kişinin öldüğü olaylarda, bu ölümlerden sorumlu oldukları, meydanlarda, hem de bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, yargıya müdahale etmeme ilkesi göz ardı edilerek ilan edilen Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil tüm sanıklar beraat ettiler.
En ağır ceza Selahattin Demirtaş’a verildi. 42 yıl. Ancak bu cezanın da “ölümler”le ilgisi yok. 42 yıllık ceza şöyle oluştu: Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmaya yardım suçundan 20 yıl, suç işlemeye tahrik suçundan 4 yıl 6 ay, Newroz konuşmasından 2 yıl 6 ay, halkı kanunlara uymamaya teşvik suçundan 1 yıl altı ay ve başka iddialarla ceza 42 yıla ulaştı.
Benzeri suçlardan o dönemde HDP eşbaşkanı olan Figen Yüksekdağ’a da 30 yıl ceza verildi.
6-7 Ekim olayları ve davanın seyrine ilişkin çok geniş bir muhteva, dün Karar’da Yıldıray Oğur’un yazısında yer aldı. Bugüne bakmak için o dönemde yaşananları oradan okumak, gelişmeleri daha sağlıklı anlamaya imkân verecektir.
10 yıl geçti Kobani olaylarının üzerinden… O arada bir de “Çözüm süreci” yaşandı.
Her şey “Kürt sorunu” etrafında olup bitti ve 2024’e gelindiğinde hâlâ Türkiye’n siyasetini, iç – dış ilişkilerini, ekonomisini, yargısını, toplumsal barış iklimini etkileyen en sıcak sorunlarının başında Kürt sorunu geliyor.
Kobani davası sonuçlarının açıklandığı gün, memleketin 14 ilinde “olağanüstü hal” olmasa bile, olağan olmayan bir “durum” ilân edildi. 12’si Doğu – Güneydoğu’dan bu iller şunlar:
Bingöl, Van, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Ağrı, Kars, Batman, Şırnak, Muş, Tunceli, Hakkari… Bunlara İzmir ve Adana da eklendi ardından… Karar şu: Dört gün süreyle (20 Mayıs’a kadar) bu illerde gösteri yürüyüşü, açık ve kapalı yer toplantıları ile her türlü protesto eylemleri bu eylemler için kente giriş ve çıkışlar yasaklandı.
Nedeni belli: Kürt vatandaşların yoğun yaşadığı iller Doğu – Güneydoğu’dakiler, İzmir ve Adana’da da oldukça yoğun Kürt nüfus var.
Davada verilen cezalar sebebiyle tepki oluşması bekleniyor ve getirilen yasakla bunun önünün alınması öngörülüyor.
Biliyoruz, 2019 seçimleri sonrasında HDP’den seçildikleri için belediye başkanlıklarına “kayyım” atanan iller bunlar ayrıca… Gariptir bu illerin pek çoğunda 31 Mart seçimlerinde de, HDP’nin değil ama, DEM’in adayları başkan seçildiler. Şimdi de “Acaba yeniden kayyım getirilir mi?” sorularını konuşuyoruz.
Bu süreci verdikten sonra sizler ne düşünüyorsunuz bilmem ama, ben, Kürt sorununun çözümünde bir arpa boyu yol alınamadığı gerçeği ile yüzleştiğimiz sonucu çıkarıyorum ve Türkiye’nin Ak Parti gibi bu konuda belki de Cumhuriyet tarihinin ülke adına en olumlu imkânını yakalayan siyasi hareketinin, daha da özelde Tayyip Erdoğan’ın “misyon kaybı”na maruz kalmasının, bu parti ve Tayyip Erdoğanadına bir talihsizlik olduğunu düşünüyorum.
Evet Erdoğan bu konuda elini taşın altına koydu, siyaseten risk üstlendi, çözüm süreci gibi bir olaya önderlik etti. Erdoğan Kürtler’de büyük karşılık buldu. Bir ara bu karşılık, Ak Parti’yi “En büyük Kürt partisi” gibi alınacak noktaya getirdi. Akil İnsanlar hareketi ile nerede ise Türkiye, “Analar ağlamasın” mottosu etrafında toplumsal barış için seferber oldu.
Ama maalesef silahlı yapının bana göre ABD tarafından iğfal edilmesiyle süreç tıkandı. Sonrası Suriye, YPG-PYD vs…
Kürt siyasi hareketinin Ak Parti ile rekabetleşmesi… “Seni başkan yaptırmayacağız” günleri…
Cumhur İttifakı’nda Ak Parti – MHP buluşması…
Çözüm Süreci’ne, Doğu Perinçek ile birlikte en keskin karşı çıkışta buluşan Devlet Bahçeli ile ortaklık…
“Kürt sorunu”na MHP cenahından bakışın etkinleşmesi…
Ak Parti’nin Kürt seçmende karşılığının aşınması…
Bilmiyorum, AK Parti’nin mutfağında, “Kürt sorunu”nun nereye doğru gittiğine ilişkin bir çalışma var mı? Nihai planda “Devlet” de Erdoğan’ın etrafında örgüleniyor. Bahçeli rengi ne kadar etkili Devlet aklında?
Belli ki “güvenlik politikaları” tercih edilmiş bulunuyor. Silah etkinliği de var Türkiye’nin…
Ancak “sivil toplum” ne olacak?
“Kürt siyaseti”nin partileri, aktörleri cezalandırılmaya devam mı edilecek?
Seçilenlerin yerine sürekli “mutemet” insanlar mı getirilecek? Halkın güvendiği ile devletin güvendiği hep farklı mı olacak?
Ülkenin bazı bölgeleri ve bazı şehirleri sürekli gözaltında mı tutulacak?
Bir şeyler iyi gitmiyor farkında mısınız? Sancılar kemikleşiyor. Alınan kararlar Ankara’da başka okunuyor,
Diyarbakır’da başka, farkında mısınız? Bunun ne anlama geldiğinin farkında mısınız?
Dünyadan bunun nasıl göründüğünün farkında mısınız?
FEHMİ KORU’YA SELÂM: Karar yazar kadrosuna Fehmi Koru da katıldı. Karar zenginleşti. Sütun arkadaşlığımızdan mutluyum. Hayırlı olsun diyorum.