Erdoğan ve Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın iki bileşeni olarak seçimlerden sonra ilk görüşmeyi 29 Nisan’da yaptılar. Bu buluşmaya ev sahipliği yapan Bahçeli kabul etmese de Erdoğan’ın “Yenilgi” diye tanımladığı bir seçimdi 31 Mart ve iki lider, herhalde mevcut durumu masaya yatıracaklardı.
Aradan 11 gün geçti ve iki lider, bu defa Beştepe’de, ikinci defa buluştu.
Siyasetin önündeki sıcak konu Sinan Ateş’in katledilmesiydi. Cinayetten 16 ay sonra iddianame tamamlanmış, birçok tartışmalı konu bulunmasına rağmen mahkemece kabul edilmişti.
Sinan Ateş’in eşi, ailesi işin peşini bırakmıyordu. Sinan Ateş, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı idi ve cinayet, Ülkü Ocakları çevresinde, bir kısmı halen görevde olan insanlar tarafından tasarlanmış, işlenmiş görünüyordu. Daha ötesi, cinayetin bir safhasında bir MHP milletvekilinin de devreye girdiği iddiası vardı.
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş “Devlet Bahçeli’nin bu işle hiçbir ilgisinin, haberinin olduğunu düşünmüyorum” demişti ama, “Gelin bu dâvânın önünü açın” da demişti. Belli ki acılı eş, cinayet Ülkü Ocakları çevresinde cereyan ettiği için, dâvânın önünün açılmasında veya kapanmasında MHP liderinin etkili olduğuna inanıyordu.
Ankara’nın göbeğinde işlenen siyasi bir cinayetin, MHP ile Cumhur İttifakı içinde birliktelik olsa bile, iktidarın diğer ve büyük ayağını, Ak Parti’yi, daha da önemlisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ilgilendirmemesi mümkün değildi. Tabiatıyla gözler ona da çevriliyor, dâvânın MHP ile ortaklık sebebiyle sakatlanmaması talebi seslendiriliyordu.
Ayhan Bora Kaplan davası ile bağlantılı son Ankara hercümerci (karmakarışıklığı), tam da bu ortama düştü. “Ben yanarsam herkesi yakarım” demişti yakalandığında Ayhan Bora Kaplan. “Suç örgütü lideri” olarak tanınıyordu. 15 Temmuz gecesi TRT önünde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte elinde uzun menzilli silahla görüntülenmişti. Bu açık bir görüntüydü. O silahlar neydi, orada, tam da İçişleri Bakanı’nın yanı başında o adamların elinde ne arıyordu?
Bahçeli’nin önceki günkü grup konuşması, son Ankara hercümercinin ona, “Sinan Ateş sıkışması”nın içinde, yeni bir söylem gücü kattığını gösteriyor. Şu ifadeler o nitelikte:
“ Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir; nitekim hedef MHP, AK Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’dir. 17-25 emniyet ve yargı ortaklı darbe girişiminin tekrarını planlayanlara boyun eğersek boyumuz devrilsin, göz yumarsak gözümüz çıksın, eyvallah edersek de kanımız kurusun.”
Herkesin, 2013 17-25 Aralık’ında Bahçeli’nin yargı ve emniyet kanalıyla yapılan operasyona sahip çıkıp, iktidarı suçladığını hatırlaması yadırganmamalı. Bahçeli bugün 17-25 Aralık’ı “Emniyet ve yargı ortaklı darbe girişimi” olarak niteliyor ve halen Ankara’daki gelişmeleri ona benzetiyor. Ve MHP’nin yanında “Ak Parti, Cumhur İttifakı ve son tahlilde Türkiye’nin hedef alındığı” gibi bir alarm veriyor.
Bahçeli’nin konuştuğu günün gece yarısı Cumhurbaşkanı Erdoğan,Adalet Bakanı’nı ve MİT Başkanı’nı Beştepe’ye çağırdı. Bu görüşmede İçişleri Bakanı yoktu, ertesi gün görüşeceği haberi de sonra yalanlandı.
Eski Ak Parti milletvekili Şamil Tayyar İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile yaptığı görüşmenin ardından “Gelişmeler ürkütücü” demiş ve MİT’in de devrede olduğunu söylemişti.
Ali Yerlikaya göreve geldiğinden bu yana 9 ay içinde “Türkiye genelinde organize suçlarla ilgili 1069 operasyon yapıldığını ve 384 organize suç çetesinin çökertildiğini” açıklamıştı…
Kaplan örgütü de 2023 Eylülü’nde Ankara Emniyeti’nin gerçekleştirdiği bir operasyonla yargı önüne çıkarılmıştı.
Yerlikaya X hesabından dün yaptığı açıklamada ise “FETÖVARİ gizli tanık taktikleri”nden söz ederek “Kimler, terör örgütleri ve onların uzantılarıyla, organize suç örgütleriyle bir olup, FETÖ taktikleriyle Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize, sosyal medya destekli “oyun kurmaya” çalışıyorsa; onların oyunlarını da kurdukları tuzakları da yerle bir edeceğiz. Hangi kurum içinde Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve siyasilerimize yönelik bir yapılanma varsa, sonuna kadar gidip, o yapıları tespit edip adalete teslim edeceğiz” dedi.
Son Ankara hercümerci, Kaplan’a yönelik operasyon sürecinde bir gizli tanık (Serdar Sertçelik) kurgusundan, onun yurt dışına kaçırılmasından, yurt dışından yaptığı açıklamalardan, onun ifadesine Cumhurbaşkanı’nın çevresinde (Hasan Doğan, Mücahit Aslan) ve Ak Parti’de görev üstlenmiş (Bekir Bozdağ, Abdülhamit Gül, Süleyman Soylu, vs…) isimlerin sokulmaya çalışıldığı iddiasından kaynaklanıyor ve Sertçelik olan biteni “Ankara Emniyet Müdürlüğü AKP’ye darbe yapıyor” sözüyle sonlandırıyor.
Bahçeli’nin feveranı, gizli tanığın ifadeleriyle bağlantılı.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan da “Kuklayı da kuklacıyı da biliyoruz, bürokratik vesayete izin vermeyiz” dedi. Kukla kim, kuklacı kim, bürokratik vesayet ne, çok açık değil Erdoğan’ın sözlerinde.
Bu arada devreye Doğu Perinçek de girdi ve ilginç, süreci Sinan Ateşcinayeti ile alakalandırdı. Şöyle dedi: “Sinan Ateş olayı çok açık. Suikastın araştırılması yok. Burada doğrudan doğruya MHP’yi yalnızlaştırma, mahkûm etme ve AKP ile MHP’nin arasını açma ve AKP’yi CHP’nin ortağı yapmaya yönelik bir planın parçası.”
Peki Sinan Ateş cinayeti nedir? Buna dair bir şey söylemiyor Perinçek.
17-25 Aralık’ın üzerinden 11 yıl, 15 Temmuz’dan 8 yıl geçtikten ve Emniyet, Yargı, TSK ve devlet kadrolarında yüzbinlerce kişilik “temizlik” yapıldıktan sonra, Ankara Emniyeti’nde üç-beş polis hâlâ “Cumhur İttifakı”na operasyon yapmaya kalkabildi ise pes doğrusu…
Soru şu: Acaba gece yarısı gerçekleşen Beştepe Zirvesi de süreci Bahçeli gibi mi okudu yoksa, Bahçeli’nin Sinan Ateş cinayeti sıkıntısı gibi mi?