Sinan Ateş dosyası kapanmaz

Sinan Ateş’in menfur bir suikastle katledilmesi hakkındaki iddianameyi mahkeme yeterli bularak kabul etti. Aralarında tetikçi Eray Özyağcı, silahlı eylemi organize eden Doğukan Çep, eski Ülkü Ocakları yöneticileri Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve Avukat Serdar Öktem ile 3 polisin de bulunduğu 22 tutuklu hakkındaki iddianame… 17 kişinin dosyası ayrıldığına göre ilişkili toplam 39 kişi.

Halbuki iddianamede birçok eksiğin bulunduğu hakkında açıklamalar yapılmış, nelerin eksik yani kapalı kaldığı anlatılarak mahkemenin iddianameyi iade etmesi ve soruşturmanın genişletilmesi gerektiği belirtilmişti.

Ben mahkemenin kabul edeceğini düşünüyordum. Böyle bir dosyayı savcı ne kadar soruşturabilmişse, demek ki mahkemedeki koğuşturmanın sınırı da öyle olacak.

Fakat çıkacak karar iddianame çerçevesinde kalırsa, dosya kapanmayacaktır…

VEFA CİNAYETİŞMİŞ!

Evvela, eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı merhum Sinan Ateş neden öldürülmüş olabilir? Ahlaki ve insani açıdan olduğu gibi hukuken de suçu tanımlamak için en önemli soru budur. Zira suçun asli unsurlarından biri olan “kast”, bu sorunun cevabına göre hukuken tanımlanabilecektir.

Tetikçi Eray Özyağcı’nın iddianamedeki ifadesinin bu bölümü şöyle:

Sinan Ateş isimli şahsı 3-4 yıldır tanırım, kendisini tanıdığımda Ülkü Ocakları Başkanı idi. Kendisine gösterdiğim vefaya karşılık vermediği için aramızda kişisel bir husumet oluştu ve kendisini yaralamak amacıyla birtakım planlamalar ve ayarlamalar yaptım, hiç kimseden yardım talep etmedim…”

Bu ifade karşısında bırakın savcı olmayı, sıradan bir merak sormaz mı? Vefa için plan yapıp, pusu kurup beş kurşunla adam öldürülür mü? “Vefa” dediğin olay nedir ve ne zaman olmuştu? Ne bekliyordun da Ateş onu yapmamıştı?

Bu sorular “vefa” denilerek şahsi husumetmiş ve adi cinayetmiş gibi gösterilen olayı deşerdi, asıl gerçeğin ortaya çıkmasına yol açardı. Böyle sorular sorulmamış.

CİNAYET ÖNCESİ TEHDİTLER

Dahası, basit bir “vefa” için 22 kişi, dosyası ayrılanlarla birlikte 39 kişi örgütlenip seferber olur mu?! Sinan Ateşi’i öldürmek için bu kadar sanığı birleştiren irade nedir?

Sinan Ateş eski Ülkü Ocakları Başkanıydı; cinayeti “azmettiren” ve yardım eden sanıkların da Ülkü Ocaklarıyla ilişkili olmalarının bu cinayetle alakası nedir? Tetikçiyi İstanbul’a kaçıran araba neden Ülkü Ocakları başkanının da kullandığı arabadır? Bir ilişki yoksa şüpheleri gidermek, varsa sorumlu kişileri belirlemek gerekmez miydi?

Bilirkişi raporunda, Tolgahan Demirbaş’ın “suikastten saatler ve dakikalar önce yapılan haberleşmelerin dökümü” yer alıyordu. Bunları araştırıp soruşturmak gerekmez miydi?

Merhum Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in savcılığa verdiği 17 sayfalık ifadede isimler var. Sinan Ateş’in cinayetten önce ölüm tehditleri aldığını isimler vererek anlatıyor. Bunları çağırıp ifadelerini almak gerekmez miydi? Merhum yine cinayetten önce “beni öldürmeye karar vermişler Ömer Abi” diye konuşmuş. Araştırmak gerekmez miydi?

Zaten ölüm tehditleri aldığı içindir ki Cuma namazına bile belinde silahla gitmiş, silahı camide bacanağı Selman Bozkurt’a vermiş, namaz sonrasında öldürülmüştü.

HUKUK YOLU

İddianame kesinlikle eksik soruşturmaya dayanıyor. Siyasi bir sınır içinde soruşturma yapıldığı anlaşılıyor.

Duruşmalar sırasında kamuoyunun ilgisiyle soruşturma genişletilir mi? Bilmiyorum.

Fakat şunu biliyorum, modern ceza hukukunda “etkili soruşturma” diye bir kavram var. Bir suçun etkin olarak soruşturulmaması, AİHM içtihatlarına göre, suç mağduru için insan hakları ihlalidir! Dosya AYM ve AİHM’ye gider.

Hrant Dink dosyasının yeniden açılmasını sağlayan Anayasa Mahkemesi kararı şöyle diyordu:

Devlet, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumundadır… Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır… Sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir.” (Başvuru: 2012/848, 17 Temmuz 2014)

Niye ikide birde ‘hukuk devleti, evrensel hukuk’ deyip duruyorum?.. Bu sebeple