Erdoğan'ın Bu Hamlesi Yumuşama mı? Aldatma mı?

Siyasi tartışmanın ana merkezi bu. Erdoğan’ın sekiz yıl sonra ana muhalefeti muhatap alıp lideriyle görüşmesi, AKP genel Merkezi’nde kabul etmesi, iadeyi ziyarette bulunacağını açıklaması olumlu bulundu…

Olumlu bulundu ama zihinlerde kocaman bir soru işaretine de neden oldu…

Soru şu; Erdoğan’ın bu hamlesi seçim yenilgisinin sonucu mu? Seçmenin yeter artık mesajını doğru okuması mı? Kutuplaştırma politikasına noktayı koyması mı?

Gerçekten yumuşama mı?

Yoksa…

Muhalefete geçen psikolojik üstünlüğü geri alma çabası mı? Yeniden gündeme hakim olma uğraşısı mı? Bir şeyleri kamufle etme, üstünü örtme, konuşturmama hamlesi mi?

Yani aldatmaca mı?

İktidara yakın medya yumuşama olduğunu, siyasette yeni dönem başladığını anında ilan etti. Temkinli yaklaşanlara toplumu kutuplaştırmaktan, sertlik siyasetinden medet umuyorsunuz diye parmak salladılar…

Şunu unutuyorlar kutuplaştırma, ayrıştırma politikasını iktidarlar uygular…

Siyasetçisiyle, bürokratıyla, medyasıyla, trolleriyle, yazarlarıyla, kurumlarıyla, kendine bağladığı örgütleriyle, sendikalarıyla…

Eline geçirdiği devlet aygıtının tümünü devreye sokarak kutuplaşma yaratabilir. Bunu da iktidarda kalmanın aracı olarak kullanabilir…

Muhalefetin böyle bir gücü yoktur… Teknik olarak da olamaz zaten!..

Neyse bu ayrı konu…

Gelin geçen haftaya sakin bakalım… Erdoğan/Özel buluşmasının tarihi manidar değil mi?

1 Mayıs’tan bir gün sonra…

Binlerce polisin kurduğu Bozdoğan barikatının, İstanbul’da uygulanan bir günlük olağanüstü hal rejiminin ertesinde…

Tesadüf denilebilir mi?

Çünkü, 2 Mayıs günü gündem bambaşka yere kaydı… Kayması mı planlandı?

Geçen hafta başka gelişmeler de oldu.

AKP’li belediyelerde yaşanan cafcaflı hayat, devletin malı deniz yemeyen keriz anlaşışının hakim olduğu ortaya çıktı. Şatafatlı makam odaları, araç saltanatı dudak uçurttu…

Ballı maaşlar dillere pelesenk oldu… Belediyecilik bizim işimiz diyen AKP’nin boyası badanası döküldü…

Başka neler oldu?

Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli açıklandı. 3 bin 500 sayfa, bir milyon 82 bin kelimeden oluşmuş. Bakanlık 10 yılda hazırlamış. Bir haftada okuyan okusun, görüş bildiren bildirsin denildi.

Yangından mal kaçırır gibi. Milli Eğitim Bakanı’nı oturt, dikil başına günde yedi saat, sekiz saat okutmaya zorla bir haftada bitiremez.

Bitirse de okuduğunu anlamaz…

Bizler yumuşamayı konuşurken başka ne oldu?

Enflasyon açıklandı. Yüzde 70 değil, yüzde 69,80… Alkışlar TÜİK’e!... Gerçek enflasyon yüzde 80 ile yüzde 120 bandında...

Geçici değil kalıcı…

Akut değil kronik…

Bu vahim durumu Hazine Bakanı Şimşek de biliyor. Rahatlama için 2026 yılını işaret etti… İki yıl sonrasını… İki yıl daha çileye devam. Artık iktidara yakın TV’lere çıkan ekonomistler bile enflasyon düşecek ama hayat pahalılığı devam edecek demeye başladılar…

Bir haftaya daha birçok olay sıkıştı. Barış’a verilen hapis cezasını, Sinan Ateş suikastının karanlık yüzünü mü; hangisini sayayım…

En vahimi eğitimdeki müfredat değişikliği. Türkiye’yi yüzyıl geriye götürecek. Çünkü 21. yüzyıla değil, 20. yüzyıla uygun. Sadeleştirme adı altında iktidar yine nesil yetiştirmeye soyundu. Bilimi attı yerine değerler eğitimini koyma niyetinde… Ahlaklı ve erdemli gençler yetiştireceklermiş!

OECD ülkeleri değerler odaklı müfredattan vazgeçti, beceri odaklı müfredata döndü biz tam ters yöndeyiz…

Ekonomide herkes Mersin’e giderken biz tersine gittik ya… Mutlak yoksulluk böyle geldi…

Şimdi aynısı eğitimde yapmaya niyetliler. Yine herkes Mersin’e biz tersine.

Mutlak cahillik yerleşsin diye mi?

Geçen hafta bunları konuşabildik mi?

Hayır… Meselemiz yumuşama….

İktidar medyası çok önemsiyor. CHP Genel Başkanı Gezi mağdurlarını gündeme getirdi, Anayasa’nın uygulanmadığını, AHİM kararlarının tanınmadığını dile getirdi ya…

Erdoğan dinlemiş. Hatta Özel Kalem Müdürü’nü çağırarak not ettirmiş. Büyük gelişmeymiş!..

Alkış yağmuru…

Geçiniz. Milleti kandırmayın. Erdoğan ilk kez mi duyuyor?

Meseleye bu pencereden bakınca yumuşama değil aldatma iddiası ağır basıyor.

Dilerim tersi olur. Yumuşama sözde kalmaz hayata yansır. Fiiliyata dökülür.

Hüküm vermek için acele etmeyelim, bekleyelim bakalım iktidar hangi adımları atacak?