‘Türkiye yüzyılı: Maarif modeli’ 100 yıl önceyi mi, yoksa önümüzdeki 100 yılı mı esas alarak çocuklara eğitim vermeyi öngörüyor?

Üşenmedim baktım: Yusuf Tekin Türkiye Cumhuriyeti’nin 65. milli eğitim bakanıymış. 2002 sonunda iktidar olan AK Parti’nin de tam dokuzuncu milli eğitim bakanı o.

Bizde her bakan, göreve gelir gelmez, bürokratlarına bir reform programı hazırlama görevi verir ve günü geldiğinde de programını bir paket halinde kamuoyuyla paylaşır.

Geçen yıldan -2023- beri önümüzdeki uzun döneme ‘Türkiye yüzyılı’ adı verildi ya, yeni bakanın kamuoyuyla paylaştığı en son reform paketinin adı da ‘Türkiye yüzyılı: Maarif modeli’ oldu.

Hayırlı olmasını diliyorum.

Önceki sekiz bakanın açıkladığı eğitim reformu programlarının akıbetine bakıldığında öyle dilemem gerekiyor çünkü…

Acaba bu yeni paket hazırlanırken hangi modelden esinlenilmiş olabilir?

Paketin adında ‘maarif’ sözcüğü geçtiği için Osmanlı’dan esinlenildiğini düşünenler var. Yeni bakanın özgeçmişine, kamuoyuyla paylaştığı bazı görüşlerine bakarak böyle bir kanaate varıldığını sanıyorum.

Ben öyle olduğunu düşünmek istemiyorum. Eğitim konusu için yüz yıl öncesine giderek oradan bir model çıkarmak bana hiç akıllıca gelmiyor da ondan… 

Reklam

Hem ‘Türkiye yüzyılı’ denilecek ve önümüzdeki 100 yıl perspektifi akla getirilecek, hem de onun içi 100 yıl öncesi eğitim sisteminin esaslarıyla doldurulacak; böyle bir şey olabilir mi?

Eğitim hayatında çocuğu, torunu, bir veya birden fazla yakını bulunanlar, o çocukların hangi zorluklara muhatap olduklarını biliyorlar.

Zaten o zorlukların büyük bölümü velileri de ilgilendiriyor.

Devlet büyükleri eskiden sıkça nikahlara giderlerdi; şimdilerde pek gitmiyorlar galiba. 

Eskiden gittikleri nikah törenlerinde yeni evli çiftlere en az üç çocuk sahibi olma tavsiyesinde bulunurlardı. Kendilerinin tavsiyelerini dinleyip üç çocuk sahibi olanlar şimdi büyük sıkıntı içerisindeler.

O çocukların herbirini okutabilmek için katlanılması gereken maddi yük çok fazla çünkü. 

Daha iyi eğitim almaları için çocuklarını özel okullara göndermek isteseler, anne-babanın ikisinin maaşlarının okul ücretine yetmesi imkansız.

Ne yapacak bu anne-babalar? Devlet okullarında da eğitimin kalitesi hayli düşük ve üniversitenin tercih edilen bölümlerine girebilmenin adresi olarak velilere özel okullar gösteriliyor.

Reklam

Geçenlerde bir dostumla sohbet ederken, komşularından birinin farklı bir yöntem uyguladığını öğrendim. İyi eğitimli -mühendis- komşu, yabancı bir kadınla evli. İmkanları var, isteseler tek çocuklarını en iyi özel okula gönderebilecek durumdalar.

“Romanya’ya gidip, oradaki bir okula çocuğun kaydını yaptırdılar” dedi dostum.

İyi de, neden Romanya?

Oradaki okullarda çocukların vakti test çözmekle ziyan edilmiyormuş…

Maalesef bizde, ilkokuldan başlayarak her düzeydeki okulların son sınıflarında, derslerde çocuklara her gün test çözdürülüyor…

Dostumdan aldığım bu örnek olay haberi, bana, Amerikalı muhalif yönetmen Michael Moore’un sekiz-on yıl önce izlediğim bir belgeselini hatırlattı.

Belgeselin adı ‘Where to invade next’ (Bundan sonra nereyi fethedeceğiz?)

Ülkesinin dıştan göründüğü kadar dört başı mamur bir sisteme sahip olmadığını en canlı biçimde nasıl yansıtabileceğini düşünmüş Moore ve sonunda, hangi konularda aksayan -hatta perişan halde bulunan- yönler varsa, o konuların gittiği değişik ülkelerde nasıl ABD’den daha iyi çözümlere kavuşturulduklarını belgeseline  yansıtmış…

Eğitim alanında örnek ülkesi Finlandiya…

Çocuklara ödev verilmiyor, test çözdürülmüyor, dersler ezbere dayanmıyor, hemen her konu öğretmen nezaretinde katılımcı biçimde işleniyor Finlandiya’da.

Tevekkeli, Finlandiya, yapılan araştırmalarda, her yıl, açık ara ‘dünyanın en mutlu insanlarının ülkesi’ çıkıyor…

Bugünün çocuklarını internet öncesi kurallarıyla eğitmeye kalkışmak kadar anlamsızlık olamaz. Çocuklar hemen her konuda bilginin bir tık  ötede bulunduğunu biliyorlar.

Ezberle çocukların zeka gelişimini engellemekten ve sınav sorusu çözdürerek saatlerini ve günlerini çalmaktan vazgeçilmesi gerekiyor.

Hafta sonlarını, hatta bayram tatillerini bile boş geçirtmemek için çocuklara ödev yüklemesinde bulunan öğretmenler de, o ödevleri çoğunlukla anne-babaların yaptıklarını biliyorlar aslında.

Yine de habire ödev, habire test çözdürme ve habire ezber…

‘Türkiye yüzyılı: Maarif modeli’ de aynı yoldan geçecekse, evet, o zaman, bu modeli de yüz yıl öncenin devamı sayabiliriz.

Karar, Türkiye Cumhuriyeti’nin 65. ve 2002 sonunda iktidar olan AK Parti’nin de dokuzunca milli eğitim bakanı olan Yusuf Tekin’in…