Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu toplandı, "yeni Anayasa" çalışmalarını ele aldı.
Haberlere göre Kurul, Türkiye'nin yeni bir Anayasa'ya ihtiyacı olduğuna karar vermiş.
Meğerse Türkiye'nin "sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı" bir Anayasa'ya ihtiyacı varmış.
Bu kurul toplantısı sürerken Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla İstanbul'un yarısı evine hapsedilmiş, 1 Mayıs kutlamaları için Saraçhane'de toplananlara biber gazı sıkılmış, dev bir polis ordusu, metal barikatlardan oluşan "sınırı" korumak için seferber edilmişti.
İzlediğim videolardan birinde, arama noktalarındaki polisin, vatandaşların ellerindeki Evrensel gazetesini bile topladığı görülüyordu.
Cumhurbaşkanı'nın karşısına sebilhane sürahisi gibi dizilmiş zevat içinde bu işin "sivil, demokratik, özgürlükçü ve kuşatıcı Anayasa'ya ihtiyacı" iddiası ile çeliştiğini söylemeye cesaret edebilen bir tek kişinin bile çıkmadığına iddiaya girerim.
"Karşısına dizdiği o zevatın arasında niye artık Bülent Arınç yok" sorusunun sorulmuyor olmasının nedeni de bu.
Eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın artık bu kurulun bir üyesi olmamasının nedeni Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın hapiste tutulmalarını eleştirmesi ve Demirtaş'ın yazdığı kitabı okumayı herkese tavsiye etmesiydi.
Erdoğan bunu "şahsım rencide oldu" diye karşılamış, Arınç da istifa ederek kapının yolunu tutmuştu.
Bu kurulun "uyum içinde" çalışabiliyor olmasının nedeni de esasen Erdoğan'ın sözünün üstüne söz söylemiyor olmaları.
Çünkü Erdoğan'ın zihin dünyası, "sivil, özgürlükçü ve demokrat" değil.
Kendi kurduğu kurulda, yakın çalıştığı insanların bile "demokrat" olmasına tahammülü yok.
Kaldı ki gerçekten "sivil, özgürlükçü ve demokrat" olabilseydi, sahip olduğu tek adam yetkilerini o yönde kullanırdı, her fırsatta yok saydığı ve Anayasa'yı o yönde zorlardı.
Tam tersini yaptı.
Türkiye, Erdoğan'ın iktidara geldiği günden daha özgürlükçü, daha demokratik, daha sivil bir ülke değil.
Hak ve özgürlüklerin asker vesayetinde kısıtlanmasıyla, Saray vesayetinde kısıtlanması arasında fark yok.
Bu "özgürlükçü, sivil Anayasa" bahsi her açıldığında aynı şeyi haykırmak gerekiyor: Önce ne kadar özgürlükçü ve sivil olduğunu göster, gerisini sonra konuşalım.
* * *
Akıllı yatırımcı!
Recep Tayyip Erdoğan - Emine Erdoğan
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Monako'da ıstakoz yiyen, pahalı kol saatleri takan ve Maldivler gibi yerlerde tatil yapan milletvekillerini eleştirmiş.
Ebru Karatosun'un, eski Hürriyet'in logosunu kullanan gazetede yayımlanan haberine göre Erdoğan, MYK toplantısının ardından görüştüğü bazı kişilere şunu söylemiş:
"Milletvekili, konumu itibarıyla halkın her zaman gözünün önündedir. Yediğiyle, içtiğiyle, oturduğuyla, taktığıyla, kılık kıyafetiyle daha dikkatli olması gerekmez mi? Benim bu konuda milletvekillerine ayrıca bir uyarıda mı bulunmam gerekiyor? Bir milletvekiline yediğini, giydiğini paylaşma denilir mi? Bunlar bilinemeyecek, akıl edilemeyecek şeyler değil. Herkes milletvekilliği makamının sorumluluğunun farkında olmalı. Milletvekilleri, kendini bir vatandaş gibi konumlandıramaz. Ben herkes gibi saat takıyorum, herkes gibi yemek yiyorum diyemez."
Bu sözlerden anlıyoruz ki Erdoğan'ın itirazı pahalı saatlere, lüks tatillere ya da Monaco'da ıstakoz filan yemeye değil, bunların duyurulmasına.
"Şuyuu, vukuundan beter" diye düşünüyor demek ki.
Erdoğan'ın bu sözlerini okurken Emine Hanım'ın 50 bin dolarlık krokodil Hermes – Kelly çantası aklıma geldi.
Dün baktım, ABD'deki mağazada aynı çantanın fiyatı 78 bin 500 dolara çıkmış. "Hermes almak yatırımdır" diyenler haklı çıkmışlar gibi görünüyor.
Hatırlarsınız belki, bir ara Tayyip Bey de Franck Muller marka saatin, Cintree Curvex Perpetual Calendar Chronograph modelini takıyordu.
Bu konuyu Deniz Baykal gündeme getirdiğinde saatin fiyatının 43 bin dolar olduğu ortaya çıkmıştı.
Bilmiyorum farkında mısınız, pandemiden sonra saat fiyatları çıldırdı.
Dün baktım, bu saatin fiyatı internet mağazalarında 105 bin Euro'ya gelmiş.
Cumhurbaşkanı'nın "akıllı yatırımcı" olduğunu böylece bir kez daha öğrenme fırsatımız oldu.
Çocuklarının ticari başarıları nereden kaynaklanıyor diye merak edenler de artık ağızlarını büzer, otururlar herhalde.
Belli ki bu yetenek, Erdoğan ailesinde genetik!