Papatya falımız nihayet son buldu…
ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mayıs’ta buluşuyor…
ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mayıs’ta buluşmuyor…
ABD Başkanı Joe Biden ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Mayıs’ta buluşmuyor…
Sonunda bu noktada kaldık: buluşmuyorlar…
Sadece 9 Mayıs’taki görüşme iptal olmakla kalmadı; tekrar ne zaman görüşecekleri de belli değil. Yüksek ihtimalle, 9-11 Temmuz’da Washington D.C.’de gerçekleşecek NATO Zirvesi’nde bir araya gelmişken, bir görüşme de gerçekleştirirler.
Öncelikle, Reuters’ın Hümeyra Pamuk, Ece Toksabay ve Tuvan Gümrükçü imzalı 29 Mart tarihli haberinde, Türk ve ABD’li kaynaklara dayanarak Erdoğan’ın Biden’ın Beyaz Saray’da misafiri olacağı teyit edilmişti. Bu nedenle, söz konusu olan kesin bir “iptal”; yoksa, bir olasılığın ortadan kalkması değil.
Mesele İsrail mi?
İlk akla gelen; 31 Mart seçimlerinde AK Parti adaylarının aldığı seçim yenilgileri ertesinde “ders çıkaran” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD lideri ile görüşmesini, “Gazze Savaşı ve İsrail” konuları nedeniyle iptal ettiği.
Fakat iptal, gerçekten ABD’nin Gazze Savaşı politikası ve özellikle de, son olarak Kongre’den geçen İsrail’e 17 milyar dolarlık askeri yardım paketi nedeniyle olsa; bu konu, hiç de yeni değil. Aylardır Temsilciler Meclisi’nde beklemede olan askeri desteğin mesele etse Ankara, er geç Biden’ın onayını alacak bu yardımı gerekçe göstererek çoktan buluşmayı reddederdi.
Biden Yönetimi, zaten 7 Ekim saldırısından bu yana, 100’den fazla kere Kongre’yi de by-pass edecek şekilde, Dışişleri Bakanlığı kararnameleri ile İsrail’e yardım gerçekleştirdi.
Kaldı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda vereceği herhangi bir mesajı dünyaya duyurmasında Biden ile buluşmasını platform olarak kullanması daha da etkili olurdu.
Buna karşılık, gerçek sebep bu olmasa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresinin, bu görüşmenin ABD’nin İsrail politikası nedeniyle iptal edildiği izlenimini vermek isteyeceğini söyleyebiliriz. Ve ABD ile “görüşülmeyen” süreci de, İsrail’e karşı söylemini sertleştirerek geçireceğini öngörmek zor değil.
Öte yandan, ABD tarafında da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas’ın politik kanadından İsmail Haniye ile samimi pozlar verilmesinin iptale yol açması çok mümkün gözükmüyor. Nisan ortasında Katar ziyareti esnasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da benzer görüntüler vermişti.
Elbette, ABD’nin Türkiye’nin Hamas’a bu desteğine çok sıcak baktığı söylenemez; ama, şimdi iptale neden olacak yepyeni durumlardan bahsetmiyoruz.
Son dakikaya görüşme kurtarılmaya çalışılmış gibi
Kıdemli gazeteci Cansu Çamlıbel’in, Voice of America’nın ziyaretin “konfirme edilmediği” haberi ertesinde T24’te yayınlanan yazısında, şöyle diyordu:
“Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake bugün (26 Nisan Cuma) İstanbul’da bir otelde bir araya geldiği Türk-Amerikan İş Konseyi (TAİK) heyetine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yapacağı görüşmenin hazırlıklarının sürdüğünü teyit etti.”
Çamlıbel’in yazısı, Erdoğan’ın Biden ile görüşmesinin gerçekleşmesi için son dakikaya kadar çaba gösterenler olduğunu düşündürüyor.
Büyükelçi Flake, “F-16 pazarlığı” ve “İsveç’in NATO üyeliği” konularının arka plan müzakeresinde çok mesai harcamıştı.
ABD-Türkiye ilişkilerinin düştüğü dip noktadan çıkarılmasında hayli mesafe de katedilmişti.
Hatırlayalım: MİT Başkanı İbrahim Kalın, 5 Mart’ta CIA Başkanı William Burns ile bir araya gelmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dış politika alanında sağ kolu olduğu dönemde Flake ile de, epey mesai yapan Kalın, Washington’dayken Kongre ve Dışişleri Bakanlığı’nda da görüşmeler gerçekleştirmişti. Aynı günlerde Dışişleri Bakanı Fidan da, ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile görüşmüştü. Taraflar, 7. Türkiye-ABD Stratejik Mekanizma Toplantısı çerçevesinde bir araya gelmişti.
Stratejik Mekanizma toplantıları, 2016 Darbe Girişimi ve Rusya’dan S-400 Savunma Sistemi satın alınmasının gibi “artçı şoklarının” ardından, ABD ve Türkiye’nin ilişkilerini komadan çıkarmak için formüle edilmişti. 2021 Ekim’de Roma’daki NATO zirvesindeki Erdoğan-Biden görüşmesinde hayata geçirilmesi kararlaştırılan bu diyalog kanalının dönüm noktası, Washington’daki Blinken-Fidan görüşmesi olmuştu.
Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland’ın yerine, ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi John Bass’in de geçmesi de, ilişkilerin gelişmesine ivme kazandırabilirdi.
Keza, Ocak ayı başından bu yana boş bulunan Washington Büyükelçiliği’ne Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi olarak görev yapan Sedat Önal’ın atanması da, Türkiye’nin ABD ile ilişkileri geliştirmeye ne kadar önem verdiğinin göstergesi olarak okunmuştu.
2018-2023 yılları arasında Dışişleri Bakan Yardımcılığı görevinde bulunan Önal, o dönem Amerikalı muhataplarıyla hem ikili ilişkiler hem de bölgesel ve uluslararası konularda ciddi mesai harcadı. Diğer bir deyişle Önal, Türkiye-ABD ilişkilerinin en sıkıntılı döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın iki numarasıydı. Önal, ABD ile Rahip Brunson ve S-400 krizleri ile, Suriye ve Doğu Akdeniz’den kaynaklanan bölgesel sorunların yönetiminde, muhatapları ABD Dışişleri Bakan Yardımcıları Wendy Sherman ve Victoria Nuland ile birlikte çalıştı. Ve ilişkilerin, özellikle 2021 sonundan itibaren normalleşmesi sürecinde de çok etkili oldu. Önal, ayrıca Stratejik Mekanizma’nın da Türkiye tarafındaki mimarı idi.
Tüm bu tabloya bakınca, Erdoğan-Biden görüşmesinin iptali gerçekten de tuhaf ve alışılmadık.
Mart’ta Kalın ve Fidan’ın ABD ziyaretleri esnasında “ikili ilişkiler ‘bitkisel hayattan’, yeni yeni ‘travmatoloji ünitesine’ geçiyor gibi…” demiştik. Ziyaretin iptaliyle, yeni bir “bitkisel hayat” dönemi geliyor olabilir.
Hem de bu bitkisel hayat sadece ABD ile de değil: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da, 29-30 Nisan tarihlerinde Brüksel’de yapılacak AB Dışişleri Bakanları çalışma toplantısına katılmayacak. O cephede de, AB’nin 17-18 Nisan Zirvesi’nde Türkiye ile ilişkilerin herhangi biçimde ilerlemesini Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne bağlaması krizi yaşanıyor zira..