Milli Eğitim Bakanlığı yeni müfredat taslağını açıkladı. İsmini “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” koymuşlar. 27 dosyadan oluşan, toplam bin sayfaya yakın bir metin.
Üzerinde iyi çalışıldığı belli. Okudum mu? Hayır. İyi çalışılmış bir metin olduğunu ne biliyorum?.. Çünkü “Öğretim Planları Ortak Metni” adlı yüz sayfalık birinci dosya ile, “İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi” adlı dosyayı okudum.
Milli manevi değerler vurgusu eski müfredatlarda da vardı.
Yeni müfredat taslağında “İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi” de var. Yok diyenler yanılıyor.
Okuduğum iki bölüm itibariyle, iktidar partisinin diliyle yazılmış ama eğitim konusunda ciddi öneriler de getiren bir müfredat taslağı…
SORMAK, SORGULAMAK
Bizim kültürümüzde maalesef ezbercilik baskındır. Ezberlerimizi de dogma haline getiririz Böyle bir kültürde, yeni müfredatta, “soru sorma ve olası sonuçları düşünme… Verileri sayısallaştırma ve ölçme… Yeni bilgiyi kullanma ve yapılandırma” gibi, yahut “problemleri tanımlayıp çözmek… Eylemlerin sonuçlarını öngörmek… Gerekçeli yargıda bulunmak… Alınan kararları ahlaki uygunluğunu değerlendirmek… Derinlemesine düşünmek” gibi zihni süreçlerin vurgulanması elbette önemli.
Unutmayalım ki, Milli Eğitim’in, Ziya Selçuk dönemindeki ABİDE (Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi) araştırmasının 2019 raporuna göre:
“Türkçede öğrencilerin yüzde 66,1’i orta düzey ve altında. Bu öğrenciler deyimleri, atasözlerini, hiciv ve nüktelerdeki mesajları anlayamıyor. Neden-sonuç ilişkisi kuramıyor.” (AA, 3 Temmuz 2019)
Bu zihnî engelimizi aşabilmek için soran, sorgulayan, cevabını düşünen, ölçen, tartan, analiz eden ve sonuca varabilen bir zihne sahip olmak şarttır. Ancak o zaman PISA sınavlarında grafiğimiz yükselir, ekonomide verimliliğimiz artar.
GERÇEĞİ ARAMAK
Bu açıdan Müfredat taslağının “Ortak Metin” bölümünde yer alan “eleştirel düşünebilen, sorgulayan, araştıran, mesuliyet ve ülkü sahibi “ nesiller yetiştirmekten bahsedilmesi elbette olumlu.
Dahası, “İnsan Hakları, Vatandaşlık ve Demokrasi Dersi” dosyasında şöyle deniliyor:
“Açık fikirlilik, analitiklik, eleştirel bakma, empati, gerçeği arama, girişkenlik, merak ettiği soruları sorma, oyunseverlik, özgün düşünme, özgüven/kendine güvenme, sorumluluk, şüphe duyma, uzmanlaşma, yaratıcılık eğilimlerinin geliştirilmesi...”
Bu mükemmel paragrafın aslında “Ortak Metin”de de yer alması gerekirdi. Bölümleri farklı kişilerin yazdığı anlaşılıyor.
Bir metin yazarı “muhtemel” demiyor, “olası” diyor, ama metnin tamamını redakte eden kalem, “bilim” kelimelerini silmiş “ilim”yazmış.
En önemlisi metinlerde bir “ilim/bilim” tanımı göremedim ben.
Tereddütte kaldım; taslağın akademik ve siyasi sahipleri de “analitik, eleştirel bakma, gerçeği arama, şüphe duyma, uzmanlaşma…”melekelerini önemsiyorlar mı? Önemsiyorlarsa neden kamuya açık ve tartışmalı bir süreçte bu metni hazırlamadılar da bin sayfayı aşkın bir metni incelemek için eğitimcilere bir haftacık mehil verdiler?
PARTİ SİYASETİ
Metinlerin uzun süre çalıştaylar yapılarak hazırlandığı belli. Önyargıyla tümden karşı çıkılacak bir taslak değil. Fakat çalışmalara kimlerin katıldığını, bilgi ve tecrübe birikimlerinin ne olduğunu bilmiyoruz. Farklı görüşlerin yeterince konuşulup konuşulmadığını da bilmiyoruz.
Neden “şeffaf” değil? Neden kamuya açık “Eğitim Şurası” yolu seçilmedi. Çalıştaylar neden kamuya açık yapılmadı?
Bakanlık, Web sitesinde yayınladığı taslak hakkında bir hafta içinde görüş bildirilmesini istiyor! Bin sayfayı aşkın metinleri inceleyip eleştiri ve öneri metinleri yazmak bir haftada mümkün olur mu?
Gelen eleştiri ve önerilere kimler ne kadar sürede inceleyecek?..
Belli ki Bakanlık doğru dürüst eleştiri ve karşı öneri istemiyor. Kendi metninden “şüphe” etmiyor, “gerçeği arama” gibi bir düşüncesi yok.
Bu noktada siyasi önyargının, partizanlığın ağır bastığı belli. İktidar partisinin “Türkiye Yüzyılı” sloganı sadece taslağın adında değil, bütün dosyalarda defalarca tekrarlanıyor. Bu sloganın akademik hatta felsefi bir muhtevası yok. Hayal kırıklığıyla sonuçlanmış bulunan “2023 Hedefleri” muhtevaca daha dolgundu.
Bu kadar parti siyaseti sokulmasa ve uzunca bir tartışma zamanı verilseydi, eğitimcilerin tartışmalarıyla daha iyi bir metin oluşabilirdi.