Yerel seçimlerden sonra iktidar mensuplarının lüks yaşama meraklı olduklarına ilişkin haberler sıklaştı.
Özellikle AK Parti’den CHP’ye geçen belediyelerde, AK Partili belediye başkanlarının kral dairesi gibi makam odaları yaptırdıkları, bazılarının odalarını Osmanlı padişahlarının odalarına benzettikleri görüldü.
Bir makam odasıyla yetinmeyen aynı katta iki makam odası yaptıran başkanlar da gördük.
Makam arabaları da ayrı bir şatafatlı yaşam konusu.
En pahalısından birden fazla makam aracı kullanan başkanlar, milyonlarca lira harcanan kiralık araç filoları gördük.
Sadece belediyelerde değil, bakanlıklarda ve diğer kamu kuruluşlarında da aynı israf var.
Oysa kamu kaynakları kamu yöneticileri lüks yaşasın diye değil halka hizmet edilsin diye vardır.
Kamu kaynağını tasarruflu kullanmak da genel kuraldır.
Geçtiğimiz günlerde Mahfi Eğilmez Hazine Müsteşarı’yken makam aracının yerli üretim bir Renault olduğunu söylemişti.
Evet öyleydi.
Rahmetli Bülent Ecevit de Başbakan olarak Renault marka, yerli üretim araba kullanırdı.
İtibarından da bir şey kaybetmezdi.
Aksine yurt içinde de yurt dışında da en itibarlı liderdi.
Aslında bizim devlet düzenimizde kamu kaynaklarının kullanımı eskiden sıkı bir denetimden geçirilirdi.
Yöneticilerin kamu kaynaklarını amacına uygun olarak kullanıp kullanmadığı denetlenirdi.
Örneğin “yerindelik denetimi” yapılırdı.
Yöneticilerin iş ve işlemlerinin hukuki denetiminin yanı sıra kamu yararına olup olmadığı da denetlenirdi.
Yerindelik denetimi, bir kamu yöneticisinin iş ve işlemlerinin üst amiri tarafından kamu yararına olup olmadığının denetlenmesidir.
Eğer bu iş ve işlemlerde kamu yararı olmadığı saptanırsa o iş ve işlemler ya iptal edilir ya da değiştirilirdi.
Örneğin Sayıştay bir zamanlar performans denetimi içinde yerindelik denetimi de yapardı.
Bu denetim yapılırken yöneticilerin, belediye başkanlarının saray yavrusu binalar yapıp padişah odası gibi makam odaları döşetmeleri mümkün olmazdı. Yapan varsa hesap sorulur, harcamalar ödettirilirdi.
Ancak AK Parti iktidarı Sayıştay’ın yerindelik denetimini ortadan kaldırdı. Anayasa ve Sayıştay Yasası’nda yapılan değişiklikle bu uygulamaya son verildi. Gerekçesi, yargının, idarenin yetki alanındaki konulara müdahale etmesinin Anayasa’ya aykırı olduğuydu. Yargının sadece hukukilik denetimi yapabileceği Anayasa Mahkemesi tarafından da karara bağlandı.
Bu yetki ve görev hükümetin yani idarenindi.
Ancak bugün Türkiye’de böyle bir denetim yapılıyor mu?
Yapılmadığı ortaya dökülen görüntülerden anlaşılıyor.
Zaten kamu yöneticileri kamu kaynaklarıyla kendilerine lüks, şatafatlı bir düzen kurarken kendi amirlerine bakarak hareket ediyorlar.
Amirler de aynı şekilde kamu kaynaklarıyla lüks içinde yaşadıkları için onların altındaki görevliler de oları örnek alarak aynı lüksü yaşıyorlar.
Dolayısıyla kamu yöneticilerinin kamu kaynaklarını nasıl kullandıklarına ilişkin etkin bir denetim söz konusu değil.
Bugün Türkiye’nin en önemli sorunu kamudaki israf.
Ekonomik krizin nedenlerinden biri kamudaki şatafatlı yaşam.
Bunun önlenmesi için yapılması gereken ise ciddi bir yerindelik denetimi.
CHP’li belediyeler bu konuda da örnek bir uygulamaya geçmelidir.