AK Parti ve CHP, 31 Mart seçim sonuçlarını değerlendirerek önümüzdeki dönem için yol haritası hazırlıyor. Bu durum, "siyaset yapma rekabetinin" hızlanacağı yeni bir ortama gireceğimizi gösteriyor. Elbette bu ortam hem parti siyaseti hem de ekonominin gidişatı ve dış politikadaki gelişmelerin ülkemize yansımaları ile şekillenecek. Özgüveni yükselen CHP'nin yeni siyaset tarzı-girişimleri, iktidarın nasıl bir yol izlediği, İyi Parti'nin yeni genel başkanının blok siyaseti konusundaki tercihi ve DEM Parti'nin belediyelerde ideolojik anlamda ne yaptığı siyasi gündemin başköşesinde olacak.
İran-İsrail gerilimi, Gazze krizi, Rusya- Ukrayna savaşı, Irak'ta PKK'ya operasyon, Erdoğan-Biden görüşmesi, Putin'in Türkiye ziyareti ve Kasım'daki ABD seçimleri iç siyasete etki edebilecek muhtemel konular olarak öne çıkıyor.
Kimlik, gelir dağılımı, siyasal sistem, demokrasi ve Türkiye'nin uluslararası sistemdeki yeri gibi birçok konu "Yeni Anayasa" tartışması başlığı altında çok sayıda rakip söylem üretmeye aday. Ülkemizin dinamizmi, değişen sosyolojisi ve gelen dünyanın belirsizlikleri iktidar ve muhalefeti yeni etkin politikalar oluşturmaya zorluyor. Bunların toplamına "siyasetin yeni meydan okumaları"da diyebiliriz.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba günü partisinin grup toplantısında seçimden "ders almanın ve yenilenmenin" nasıl gerçekleştirileceğinin işaretlerini sunan bir konuşma yaptı. Cumhur İttifakı'na güçlü şekilde sahip çıkan Erdoğan, partisine ve seçmenine moral-umut aşıladı. Konuşması yenilenme iradesi, mücadele kararlılığı ve millete hizmet etme ile sentezlenmişti.
Erdoğan, hem muhasebeye ve gerektirdiği yenilenmeye vurgu yaptı hem de "kapsamlı, samimi ve cesur" özeleştirinin negatif bir kampanyaya çevrilmesinin önüne geçti. Ve Türkiye'yi yönetmekle ilgili kararlılığını mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmediğine referansla anlattı.
Erdoğan'ın konuşması kanaatimce muhalefete de kritik mesajlar içeriyordu. "Yerel iktidar-merkezi iktidar ayrımı reddeden ve 81ilde tek iktidar olduğunu" söyleyen şu cümleler önümüzdeki dönemin siyasetine dair muhalefete yönelikti:
- "Şehirlerimizin kaynaklarının terör örgütlerine, reklam ajanslarına, açgözlü fırsatçılara, tufeylilere değil, orada yaşayan insanlarımıza harcanmasını temin için gereken her şeyi yapacağız. Bölücü terör örgütünün şehirlerimize ve vatandaşlarımıza tekrar musallat olmasına kesinlikle fırsat vermeyeceğiz."
- "Birileri kendilerince, 'yerel iktidar' 'merkezi iktidar' diye Türkiye'de ikili bir yapı ihdas etmeye çalışıyor. 81 ilimizde tek bir iktidar vardır, o da 14-28 Mayıs seçimleriyle milletin ülkeyi yönetme vazifesi verdiği Cumhurbaşkanı ve kabinesidir."
***
Önümüzdeki dört yılın nasıl şekilleneceğinde yerel seçimlerde birinci parti konumuna gelen CHP'nin ne yapacağı/yapmayacağı da belirleyici olacak. "Makama saygı, diyalog ve etkin muhalefet" yeni bir siyaset tarzını düşündürüyor. CHP, bir yanda ülkenin temel meselelerini iktidarla görüşerek öneriler üretmek istiyor diğer yandan sahada mitinglerle toplum kesimlerinin sorunlarına ses olmayı hedefliyor. Bu söylemler siyasetin ziyadesiyle hareketli olacağını düşündürüyor.
Özel'in Filistin konusundaki yeni söylemi ve İmamoğlu'nun dış politika konularına iddialı söylemlerle girme niyeti CHP'nin iç siyaset-dış politika etkileşimini yeni bir tarzda yönetme isteğini gösteriyor. AK Parti ve CHP'nin "siyaset yapma rekabetini" hızlandırma anlamındaki bu hazırlıkları demokrasimizin pekiştiğinin işaretleri. Seçim sonrasındaki "diyalog ve kapsamlı görüşme" havasının ülke meselelerinin yapıcı şekilde ele alınması sürecine dönüşmesi çok yerinde olacaktır.
Yeni Anayasa tartışmaları böylesi bir sürece katkı verecek şekilde yapılabilir
İktidarın ekonomi politikasının sonuçlarının CHP tarafından nasıl ele alınacağı, DEM Parti'nin belediyelerdeki yönetim tercihleri ve Irak'ta PKK'ya operasyon ilk test alanları olacak. Siyaset yapma rekabetinin artacağı ise neredeyse kesin.