İsrail’in elindeki en güçlü silah cezalandırılmazlık.. Her ne yaparsa haklı bulunuyor.. “Refah mı, Tahran mı?”

İran’ın İsrail’e İHA’lar ve füzeler ile saldırısına yol açan sebep neydi? İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam’daki İran’ın başkonsolosluk binasına hava saldırısı düzenleyip o sırada orada bulunan yüksek rütbeli yedi İranlı subayı öldürmesi değil miydi?

Peki, yedi üst düzey subayının ölümüne yol açan İsrail saldırısına cevap olması amacıyla İran’ın o ülke üzerine gönderdiği İHA’lar ve füzeler kaç kişinin hayatına mal oldu?

Hiç kimsenin…

Zaman zaman Gazze’den üzerlerine gönderilen, evlerde ilkel şartlarda imal edilmiş füzeleri etkisiz kılmak için İsrail güçlü bir füze savunma sistemi kurmuştu…

Adı ‘Demir kubbe’ olan bu sistem sayesinde İran’dan atılan füzeler daha havadayken yok edildi. Kimsenin burnu bile kanamadı.

Öyle olduğu halde, dün gün boyu, ajanslar, televizyonlar ve internet siteleri, -eminim bugün de bütün gazeteler- hep aynı soruyu gündeme taşıyorlar: “İran’ın saldırısına İsrail ne zaman ve nasıl cevap verecek?” sorusunu…

Efendim?

İran İHA’lar ve füzeler gönderdi ya, İsrail’in de buna karşılık vermesi gerekirmiş…

Gazetelere göz gezdirir, TV’lerden duyurulan haberlere kulak verirken karşıma çıkan bu fütursuzluk içimi acıtıyor…

İsrail’in her şeyi yapmaya hakkı var; hatta bir şey yapması için geçerli bir sebebi olmasa bile…

Gazze’de altı aydır süregiden acımasız ve orantısız savaşta çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 40 bine yakın Filistinli hayatını kaybetti; iki milyon civarında Gazzeli ölme sırasının kendilerine her an gelebileceği kaygısıyla daracık bir alana -Refah’a- sıkışmış durumda.

İran’ın kimseyi öldürmeyen füzelerinin yola çıktığı gün bile, İsrail ordusu, Gazze’de, üç yüksek okul, bir ilkokul, bir hastane, bir cami ve bir de düğün salonunu yerle bir etti.

Kim bilir o sırada o binalar ve yakınlarında bulunan kaç kişi saldırılarda hayatını kaybetmiştir…

‘Soykırım’ sözcüğünü, sözlükler, “Siyasal, ulusal, ırksal ya da dinsel bir nedenle, azınlık durumundaki bir insan topluluğunu soyca yok etmeyi amaçlayan toplu öldürme eylemi” olarak tanımlıyorlar.

Gazze’de öldürülenler Filistinli ve büyük çoğunluğu Müslüman insanlar… “Ulusal, ırksal ya da dinsel” açıdan belirli bir grup ve “Yok etmeyi amaçlayan toplu öldürme eylemine” maruz insanlar bunlar…

Tanım Gazze’de yaşananlara uyuyor…

İyi de, dünyanın uygar, demokrat, hukukun üstünlüğü ilkesine sahip bilinen herhangi bir ülkesinde, “İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırım” demeyi deneyin bakalım, nelerle karşılaşacaksınız…

Artist iseniz, filmler ve dizilerde rolleriniz iptal edilebilir… Nitekim ediliyor…

Şarkıcı iseniz, konser verecek salon bulamayabilirsiniz… Nitekim bulunamıyor…

Bilim insanı iseniz ders vermekte olduğunuz  üniversitelerden kovulabilirsiniz… Nitekim kovulanıyor… 

Hatta öğrenci olsanız bile… Nitekim onlar da kapı önüne konuluyor…

Yunanistan’da maliye bakanlığı yapmış, Amerikan üniversitelerinde ekonomi dersleri veren ve profesör unvanı bulunan, ülkesinde bir partinin lideri de olan Yanis Varoufakis, Gazze konulu bir konferansa katılmak üzere gittiği Almanya’ya alınmadı.

“Nasıl olur?” dememe kalmadı, Varoufakis’in Almanya’da düzenlenen başka konulardaki konferanslara bile Zoom üzerinden katılmasının da yasaklandığı duyuruldu.

Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters’un bütün konserleri iptal edildi.

Akıl alır gibi değil ama bu saydıklarım ayniyle vâki…

Uluslararası medyanın her durumda haklı bulduğu, haklı olmadığı zamanlarda da bunu söylemeye çalışanları susturmasına alışık olduğu ve tek kişinin burnunun kanamadığı sıradan bir saldırı için İran üzerine ölüm yağdırmasını beklediği İsrail, bunu yapar mı?

Gazze’de yaşananlara verilen -daha doğrusu verilmeyen- tepkilere bakılırsa pekala yapar…

İran’ın İHA ve füze saldırıları sonrasında -dün- toplanan Netanyahu ve birkaç bakanından oluşan İsrail savaş kabinesi, dünya medyasındaki havayı almıştır.

Netanyahu ve savaşkan kurmaylarını Joe Biden’in “İran’a saldırırsan biz yokuz” demesi durdurur mu?

“Refah’ı mı, Tahran’ı mı vuralım” diye düşündüklerine eminim.