X’te Kemal Kılıçdaroğlu - Uğur Dündar polemiği

Aslında bir tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan tartışması. Tavukçularla yumurtacıları temsilen iki isim, X’te birbirine girdi. Biri, önceki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Diğeri ise TV duayeni Uğur Dündar.

Dündar, ne dedi de Kılıçdaroğlu’nu çileden çıkardı? Oradan başlayalım.

X’teki son cevabında yazdı, Dündar’ın kendi ağzından mesele şu:

“Sadece yerel seçim sonuçlarının, Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde kendi adaylığınızı dayatmak yerine, Sayın Ekrem İmamoğlu veya Sayın Mansur Yavaştan birini aday göstermiş olsaydınız, onların seçimi rahatlıkla kazanabileceğini gösterdiğini belirttim...

Ama CHP’yi kuruluş felsefesinden, Atatürk’ün çizdiği rotadan uzaklaştırma ve sağcılaştırma çabalarınızı da eleştirdim...”

Kılıçdaroğlu da buna köpürüyordu zaten, Dündar’a şöyle döşenmişti:

“Senin de bildiğin ama hiç hoşuna gitmeyecek bir sır vereyim; Biz helalleştik… Bu ülkede, Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakın oy vermeyi, adını duyunca besmele çeken muhafazakârlarımızla helalleştik.

1960’lardan kalma sağ-sol kavgasının kötü mirasıyla yüzleştik. Bizlere inançsız ve din düşmanı gözüyle bakan sağcı kardeşlerimizle de helalleştik…

İç Anadolu ve doğusu dahil, bırakın milletvekili çıkarmayı temsilci gönderemediğimiz şehirlerimizle konuştuk, anlaştık, helalleştik…

Darbelerle, 28 Şubatlarla, faili meçhul cinayetlerle, idamlarla yüzleştik.

Bütün farklılıklarımızı kabul ettik, sevdik ve kucaklaştık. Artık buradan size ve temsil ettiğiniz kimliğe ekmek çıkmaz.”

Kim haklı şimdi, tam bir açmaz.

Kılıçdaroğlu, eski çizgisinden uzaklaştırıp sağa açmasa CHP, Mansur Yavaş’la Ekrem İmamoğlu gibi adaylar mı görebilirdi? Ankara’yla İstanbul mu kazanılabilirdi?

Hem Yavaş’la İmamoğlu’nun adaylıklarını destekleyip hem de partiyi sağa açtı, diye Kılıçdaroğlu’nu yermek; meyvesini yediğiniz ağacı taşlamaktan başka bir şey değil. Bindiği dalı kesmek de diyebilirsiniz.

Başta söyledim; ‘tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan’ ikilemi kadar abes. Absürt tiyatro konusu olur ancak.

Ama hiç de saçma olmayan ciddi bir yanı var; Kılıçdaroğlu, yüzyıllık CHP’yi dönüştürdü. Yasakçıyken özgürlükçü yaptı. Dindarlarla kavgalıylen barıştırdı. Ve bu açılım politikası kazandırdı, 31 Mart’ta CHP’yi sandıkta birinciliğe yükseltti, ilk kez AK Parti’nin önüne geçirdi.

Değişim kolay olmadı tabii, Kılıçdaroğlu bir dirençle karşılaştı. CHP’yi sağa saptırmak, yanlış kesimlerle helalleştirmek gibi suçlamalarla boğuştu.

Son seçim zaferinin tadını doyasıya çıkaranlar bile Kılıçdaroğlu’nun yakasını bırakmayabiliyor. Sanki kutladıkları zaferi, Kılıçdaroğlu açılımları getirmemiş...

Yedikleri üzümün bağını sormayan, tarihçesini akıllarına bile getirmek istemeyenlere bir kitap öneriyorum.

Fikret Bilâ, Kılıçdaroğlu’nun siyasi mirasını kaleme aldı. Geçmişten bugüne yüzyıllık bir perspektife oturtarak ve haksızlık etmemeye çalışarak.

Kitabın adı, “CHP’de Sağ Sapma”. Partinin nereden gelip nereye gittiğinin fotoğrafını çekiyor.

X’teki atışmayla kalmayıp hikâyeyi bir de hakkaniyetli bir gözden okumak isteyenlere duyurulur.