Her yıl Ramazan ayında gazeteler bir sayfalarını inananları düşünüp o özel aya ayırırlardı.
Dikkat ettiyseniz giriş cümlem ‘dili geçmiş zaman’ kipi ile bitiyor.
Çünkü bu yıl gazetelerde Ramazan’a ayrılan sayfa yok.
Acaba gözümden mi kaçtı merakıyla dönüp birkaç gazeteye özellikle baktım. Bir tek Sabah’ta Nihat Hatipoğlu’na ayrılan sayfa -biraz küçültülerek- yerinde duruyordu, Hürriyetve Milliyet’te öyle bir sayfayla karşılaşmadım.
Hürriyet ve Milliyet’in sahibi Aydın Doğan iken, Ramazan sayfaları hep olurdu; Hürriyet ve Milliyet muhafazakar iktidara yakın hale geldi ama, gazetelerde o sayfalar artık yok.
Acaba gazetelerin sahibi muhafazakar sermaye, okurları için Ramazan’ın fazla bir anlam taşıdığını mı sanmıyor?
Sorun anlamsız, ancak durumu da anlamak zor.
Günümüzde gazeteler ve televizyonların sayıca büyük bölümü iktidara yakın sermayenin elinde. Bir seçim dönemi geçirdik, o gazeteler muhalefetin haberleri ile sözcülerinin açıklamalarına sayfalarında gıdım yer verdiler.
Reklam
Muhalefet, TRT’den de benzer şikayetlerini dile getirdi. Devletin televizyonu, iktidar ile ilgili haberlere saatler ayırmışken, muhalefetin haberlerini dakikalarla geçiştirmiş.
Gazeteler ve televizyon kanalları -iktidara yakın bilinenler- tek yanlı haberler ve yorumlarla yayınlarını seçim gününe kadar sürdürdüler.
Ramazan’da yapılan seçimler, muhafazakar partilerin lehinde sonuçlanırdı, bu defa öyle olmadı.
AK Parti iktidara yürürken kendisini destekleyen bir-iki gazete ile tek bir TV kanalı vardı, Tayyip Erdoğan o dönemde seslerini duyurmakta zorlandıklarından şikayet ederdi; bu defa, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hemen her kanaldan gündüz-gece kitlelere ulaştı; gazetelerin büyük bölümü AK Parti bülteni gibi çıktı. Sonucu biliyoruz.
Medya desteğinin yararını göremedi AK Parti bu seçimde.
Zararını görmüş olabilir…
Politikacıların seçim öncesinde sonradan boşa çıkabilecek vaatlerde bulunduklarına, bazen gerçek olmayan açıklamalar yapabildiklerine kamuoyumuz alışkın, onları bunu bilerek dinliyor insanlar; ancak boş vaatler ile doğru olmayan bilgi ve yorumların medyadan gelmesi hoş karşılanmıyor.
Sonuçta medya gerçeklerin aynası olmak zorundadır. Gazeteciler halkın haber alma özgürlüğünün kullanılmasına aracılık ederler ve bu özelliği sebebiyle ‘4. Kuvvet’ diye anılır basın -ya da yeni adıyla medya-.
Reklam
Medyanın değeri güvenilirliğindedir.
Sayfalarından birini, Ramazan’da, özelliği olan o aya ayıran gazeteler, bir zamanlar birbirleriyle kim daha çok satacak yarışı yaparlardı. Henüz internetin yeni başladığı dönemlerde, gazetelerin okurlarına hediye ettiği ansiklopediler ile birkaç nesil yetişmiştir ülkemizde.
Kuponla ansiklopedi verilir, satışlar 1 milyona yaklaşır, bazen onu da aşardı.
Gazetelerin toplam satış rakamı beş-altı milyonun üzerinde olurdu.
Şimdi en çok satan gazete kaç okur tarafından alınıyor dersiniz?
Ya toplam satış rakamı nedir?
Tahmin edeceğiniz rakamların çok altında satıyor en çok satan gazete, gazetelerin toplam satış rakamı da tahmin edebileceğinizden çok aşağıdadır.
Herhalde, son seçimden ‘yenilgi’ ile çıkan iktidar, “Nasıl oldu da böyle oldu?” sorusuna cevap ararken, iktidarla birlikte anılan yayın organlarının, kendileri açısından kâr-zarar durumlarını da gözden geçiriyorlardır.
Bu seçimde anti-medya medyayı yendi.
İnternet medyası, günlük gazeteler ve TV kanalları karşısında daha fazla ilgiyle izlendi; sosyal medya medyayı geride bıraktı.
Değerlendirme de aynı sonuca varırsa medyada değişiklik olur, iktidar iktidar yanlısı bilinen medyadan vazgeçer mi?
Vazgeçse ne olacak ki…
İktidarın medya kadrosu çoktandır bugünkü kadro.
AK Parti’nin tek TV kanal ve bir-iki gazete destekli olduğu ve iktidara öyle eriştiği dönemden bu yana köprülerin altından çok sular aktı.
Artık Ramazan sayfası hazırlama ihtiyacı duymayan bir gazetecilik anlayışı hakim muhafazakar medyaya…
Esas sorulması gereken soruyla bu yazıyı bitireyim: İktidar, bir seçimi daha, kendisine yakın bu medyanın desteğiyle yaşarsa ne olur?