31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu topraklarda kökleri çok eskilere giden

"kültür savaşları"na son vermek...

Ve Türkiye'ye nefes aldıracak

bir büyük "uzlaşma projesi"ni 

siyasal alanda gerçekleştirmek...

Bunlar son yazımın konusuydu.

Kısaca dedim ki: 

Yüzyıl önce Cumhuriyet'i kurduk, 

ama "demokrasi"yi kuramadık. 

1946'da çok partili demokrasiye adım attık 

ama sonrasını getiremedik. 

78 yıl boyunca eskinin "kültür savaşları"na

son veremedik.

Siyasette demokrasiyi temel alan 

bir uzlaşma, bir işbirliği projesi 

gerçekleştiremedik. 

Farklılıklarımız kavga dövüş 

nedeni olmaya devam etti.

Uzlaşma geleneğinden 

nasibini almamış

siyasi liderler yüzünden

siyasetimize kibir dolu 

ben benci tavırlar damgasını vurdu gitti. 

Kısacası:

Demokrasi için, demokratik bir anayasa 

için partiler arası siyasal bir işbirliği, 

bir "büyük uzlaşma"

78 yıldır hayata geçirilemedi. 

İnönü'sü Bayar'ı,

Demirel'i Ecevit'i,

Özal Demirel'i

bunca yıl el sıkışıp Türkiye'nin 

tüm farklılıklarıyla 

barış içinde yaşayabileceği 

bir çatıyı kuramadılar,

demokratik bir anayasa yapamadılar.

Oysa, bu liderin hepsi 

"demokrasi"den yanaydı.

Ama zaman içinde öyle  anlaşıldı ki,

hepsi de demokrasiyi 

sadece "kendileri için" istemişlerdi.

Böylece siyaset ülkemizde

kan davaları, düşmanlık çizgisinden 

bir türlü kurtulamadı gitti.

Biliyorum, demokrasi 

hiçbir yerde kolay kurulmadı.

Oluk oluk kan ve gözyaşı 

aktığı zamanlar da yaşandı.

Bunun için özellikle "yaşlı kıta"ya, 

Avrupa'ya bakın. Birinci Dünya Savaşı,

İkinci Dünya Savaşı... 

İç savaşlar, soykırımlar, ihtilaller...

Yaşanan korkunç acıların sonunda, 

Avrupa siyasetinin akil insanları, 

büyük devlet adamları

ortak bir demokrasi çatısı altında buluştular. 

Tarihin belki de en büyük barış projesi 

Avrupa Birliği böyle doğdu. 

Böylece, yüzyıllar boyu 

birbirleriyle savaşan, 

birbirlerini helak eden, 

başta Fransa ile Almanya

olmak üzere Avrupa devletleri, 

büyük devlet adamları

sayesinde uzlaşmayı başardılar, 

demokrasi ve refah yolculuğuna koyuldular.

Savaş sonrasında Fransa'sı, Almanya'sı 

büyük koalisyonlar sayesinde 

düze çıktılar, istikrara kavuştular.

Şimdi soruyorum:

Biz neden yapamayalım ki?..

Bu kadar yıl biz de acı çektik,

gözyaşı döktük.

Biz de yeterli dersi almış olmalıyız.

Şimdi 31 Mart'la önümüzde 

yeni bir dönem açılmış durumda.

Bu bakımdan, iki açıklama 

bende iyimserlik ışığı yaktı.

Biri, Dilek İmamoğlu'nun

T24'te Cansu Çamlıbel'e

söylediği şu söz: 

Emine Hanım'la birlikte 

projeler yapalım isterim; 

bizim birlikteliğimiz 

Türkiye'ye iyi gelir, 

bunu başarabiliriz.

Diğeri Özgür Özel'in Sabah'ta,

Erdoğan'la ilişkiler konusunda

Yavuz Donat'a yaptığı açıklamalar: 

Bayram günü Sayın Cumhurbaşkanı'nı

arayacağım. 

Bayramını tebrik edeceğim.

Sonrasında kendilerine 

bazı şeyler söyleyeceğim.

Diyalog kanallarının 

açık tutulması gerektiğini...

Kendilerinin iktidar ile 

görevlendirildiğini...

Bizim de 31 Mart seçimlerinde

Türkiye nüfusunun yüzde 65'i,

milli gelirin de yüzde 85'ine 

hakim bir coğrafyada

yerel iktidar olduğumuzu...

Birlikte çalışmak zorunda 

olduğumuzu söyleyeceğim. 

Bunlar yeni bir dönemin 

belirtileri...

Evet, sayın Özgür Özel,  

31 Mart CHP adına 

büyük bir seçim başarısıdır. 

Ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha 

ileriye götürmek lazım.

Bunun da yolu, bu ülkede 

bugüne kadar yapılamayanı yapmaktan 

ve partiler arasında, 

"demokrasi için 

büyük uzlaşma"yı

gerçekleştirmekten,

Türkiye'nin tüm renkleriyle

barış içinde yaşayabileceği

yepyeni bir anayasal çatı

kurmaktan geçiyor.

Bunu başarabilirseniz

hem partiniz, hem Türkiye büyür.

Hayırlı  bayramlar diliyorum.