Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP hakkındaki kurultay iptali davalarıyla ilgili konuşurken, kendileriyle hiç ilgisi olmadığını, CHP’lilerin kendi aralarındaki sorunlardan kaynaklandığını söyledi.
Erdoğan’ın bir başka iddiası da CHP’li belediye başkanlarının, meclis üyelerinin AK Parti’ye katılımıyla ilgili. Erdoğan, CHP’lilerin kendilerinin gelmek istediğini, AK Parti’nin böyle bir talebi olmadığını ifade etti.
Şimdi gelin iki iddiayı da tek tek analiz edelim:
1- İktidar ittifakı, CHP hakkındaki davaları tam göbeğinden takip ediyor, yargılamayı yapan hakimleri CHP aleyhine karar verme konusunda yönlendiren, motive eden açıklamalar yapıyor. CHP İstanbul il yönetiminin görevden alınması, yerlerine kayyum atanması kararını veren yargı mensubunun AK Parti’yle bağlantısını Ankara mitinginde bizzat CHP lideri Özgür Özel açıkladı. Ayrıca CHP İstanbul kayyumunun CHP İstanbul İl Binasına sokulmasını 5 bin polisle sağlayan da bizzat iktidarın talimatını uygulayan İstanbul Valisi’yle İstanbul Emniyet Müdürüydü. CHP İstanbul il binasının polis tarafından kuşatılması, yüzlerce polisin binanın içini ele geçirmesi gibi 12 Eylül askeri darbesinde dahi görülmemiş manzaralar iktidar desteği olmasa gerçekleşebilir miydi?
Ayrıca, CHP’ye karşı açılan davalara ve bazı davacılara verilen “görünmez” destekler de yavaş yavaş gün ışığına çıkacaktır.
2- Aydın meselesine, Gaziantep ve Yalova’daki el değiştirmelere, Esenyurt ve Şişli’ye kayyum atanmasına hiç girmiyorum. Ancak Beyoğlu’ndaki başarısız ele geçirme girişimine, Gaziosmanpaşa, Beykoz, şimdi de Bayrampaşa’da yapılanlara bakılırsa, soruşturmaların bir amacı da bu ilçelerde belediyelerin el değiştirmesini sağlamak gibi duruyor. Daha iddianame hazırlanmadan, daha soruşturma evrakının mürekkebi kurumadan birilerinin belediyenin el değiştirmesi için harekete geçmesi, soruşturmalarda belediyenin el değiştirmesini sağlayacak kadar meclis üyesinin devre dışı bırakılması, eksik kalan meclis üyelerinin “cazip vaatlerle” ya da “ürkütücü uyarılarla” el altından AK Parti’ye davet edilmesi tesadüf olabilir mi? Peki ya CHP’li belediyelerden esirgenen devletin imkanlarının AK Parti’ye geçen belediyeler için seferber edilmesine ne diyorsunuz?
Bütün bu olup bitenler ortadayken AK Parti’nin soruşturmaları belediye devşirmek için fırsata çevirdiği gerçeğini kim inkâr edebilir ki?
***
CHP içinde bazı isimlerin kişisel hırslarına, zaaflarına ve korkularına yenilmiş olabileceği gerçeğini yadsımıyorum (Yoksa yılların CHP’lileri birkaç saat içinde nasıl militan seviyesinde AK Partililere dönüşebilirdi ki? Bu dönme hızı siyasetin olmasa da insanın doğasına aykırı).
Ancak kesin olan, net bir şekilde görünen odur ki iktidar hem kurultay davalarının hem soruşturmalara paralel belediye devşirme organizasyonlarının tam göbeğindedir.
Zeytinin vebalinden korkun
Buğday, incir, üzüm ve zeytin dünya tarihi boyunca insanlığı doyurduğu gibi ticaretin de ana ürünleri olmuştur.
Tarihin hiçbir dönemi yoktur ki bu ürünler damgasını vurmuş olmasın.
Üstelik, bu ürünlerinin çoğunun anavatanı şimdi yurt tuttuğumuz, adına Türkiye dediğimiz Anadolu’dur.
AK Parti iktidarı ne yazık ki 23 yıldır doların yeşilini her türlü yeşilin üzerinde tutuyor. Yeşil alanlar, su havzaları, arkeolojik alanlar, sit alanları, çevresel etkileri değerlendirilmeden, gözünün yaşına bakılmadan inşaatçıların, madencilerin hizmetine sunuluyor...
Geçen yaz alelacele çıkarılan Zeytin Yasası da bu zincirin son halkası oldu.
Binlerce yıldır Anadolu’yu hatta dünyayı besleyen zeytinlikler, ne yazık ki birkaç yıllık madencilik macerasına kurban edilmeye başlandı.
Sevgili meslektaşım Çiğdem Toker’in deyişiyle “çıkan yasaya uygun ama (Anayasa’ya ve hukuka göre) gayrimeşru” olan bu uygulamaların uzun vadede ülkemize vereceği zararlar kimsenin umurunda değil.
Bakın göreceksiniz: Zeytinin vebali ağır olacak.
Termik santrale linyit çıkarmak için devletin jandarmasının desteğiyle zeytinleri söken firmaların ortakları, zeytinleri kökünden çıkarıp kepçelerle kamyonlara atanlar, o yasaya evet diyenler, zeytinleri korumaya çalışan köylüleri dövenler o vebalin ilk taşıyıcıları olacak.
Gelecekte susuzlukla, kuraklıkla mücadele eden bir ülkede yaşayacak torunları “başımıza gelenler
bizim dedelerimizin eseri” diyecek.
Bu arada zeytinliklere yeterince sahip çıkamayan, bu katliamı durduramayan bizler de o vebale ortak olacağız.