2017 Referandumunun iptali artık mümkün

Türkiye 16 Nisan 2017 Pazar günü çok önemli bir Anayasa Değişikliği referandumu yapmıştı.

Referandumun konusu 2018’den bu yana hayatımızda olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ydi.

Referandum sürerken (sandıklar henüz kapanmamışken) Yüksek Seçim Kurulu, il ve ilçe seçim kurullarına ve sandık kurullarına bir duyuru gönderdi.

Duyuruda şöyle deniyordu:

“Bazı sandık kurullarının seçmene oy pusulası ve zarflarını sandık kurulu mührüyle mühürlemeden verdikleri yolundaki yoğun şikayetler üzerine bugün toplanan Yüksek Seçim Kurulu sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar vermiştir. Sayım döküm işleminin buna göre yapılması gerekmektedir. Kamuoyuna, il ve ilçe seçim kurullarımıza, sandık kurullarına ve siyasi partilere duyurulur.”

***

Oysa 26 Nisan 1961 tarih ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 8 Nisan 2010 tarih ve 5980 sayılı kanunla değiştirilmiş 101. maddesinde açıkça “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçerli değildir” deniyordu.

Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan bir oy pusulasıyla kullanılmış bir oy, ilgili yasanın 101. maddesi gereği kesinlikle geçersiz olduğu halde YSK duyurusuyla yaklaşık 2 milyon 500 bin mühürsüz oyu geçerli saydı.

Referandumun 1 milyon 440 bin oy farkla kabul edildiğini dikkate alırsak, 2 buçuk milyon oy sonucu etkileyecek boyuttaydı.

Kararlarına itiraz dahi edilemeyen YSK, mühürsüz oyları kabul etmesinin gerekçesini referandumdan üç gün sonra açıkladı ve hukukçuları tatmin edici bir gerekçe ortaya koyamadı.

***

YSK’ya göre karar, Anayasanın 67. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ek 1. protokolünün üçüncü maddelerine dayanıyordu.

- Oysa Anayasa’nın 67. maddesi, vatandaşların kanunda öngörülen şekilde referanduma katılmasını öngörüyordu ve kanun da mühürsüz oyların kabul edilemeyeceğini söylüyordu.

- Aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ek 1. protokolünün 3. maddesi de şöyleydi:

“ Sözleşmeci Taraflar, yasama organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt ederler.”

Metinden de anlaşılacağı şekilde hem milletvekili seçimlerini kasteden bir maddeyi bir referanduma gerekçe yapamazsınız hem de mühürsüz zarfla oy kullanma yasağı bu maddeyle çelişmiyordu.

Hal böyleyken YSK’nın referandumdaki mühürsüz oy kararı “ben yaptım oldu” tarzı hukuksuz ve dayanaksız bir karardı.

***

YSK’nın itiraz edilemeyen, sorgulanamayan o kararının ardından tam 8 yıl beş ay geçti. İstanbul’da 45. Asliye Hukuk Mahkemesi çıktı ve CHP’nin YSK denetiminden geçmiş ve YSK tarafından onaylanmış bir il kurultayının sonucunu iptal etti.

Oysa, parti kongreleri partilerin iç işiydi ve il seçim kurulu hakimleri aracılığıyla sadece YSK hakimleri tarafından denetlenebiliyordu.

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP İstanbul İl Kongresi kararı, YSK’nın kararlarına yerel mahkemelerin dahi itiraz edebileceği, hatta YSK kararlarını ortadan kaldırabileceğini göstermiş oldu.

İktidar o kararı sonuna kadar savundu.

YSK da (CHP’nin bu konuda bir talebi olmadığı halde) asliye hukuk mahkemesinin iptal kararına dokunmayacağını bizzat Başkan Ahmet Yener’in ağzından açıklayarak kararı kabullendi.

Haliyle de YSK’nın 2017’deki hukuki dayanaktan yoksun referandum kararına asliye hukuk mahkemesinde itiraz edilebileceği fikri, hem iktidar hem YSK tarafından kabullenilmiş oldu.

***

İYİ Parti, CHP, Yenilik Partisi ve Zafer Partisi, asliye hukuk mahkemelerine başvurarak YSK’nın referandum kararının iptalini istedi.

İktidar da YSK da İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına sonsuz destek verdiğine göre YSK’nın kararlarına mahkemelerde itiraz edilebileceği görüşünü benimsemiş oldu.

YSK’nın referandum kararındaki mutlak hukuksuzluğu dikkate alırsak, herhangi bir asliye hukuk mahkemesi o kararı iptal edebilir.

Bu da referandumun iptaliyle sonuçlanabilir ve Türkiye büyük bir kaosa sürüklenebilir.

***

Ankara’daki yargıçlar büyük ihtimalle AK Parti iktidarında bu başvuruları görevsizlik gerekçesiyle reddedecekler.

Ancak onların ret kararları da İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının hukuksuz olduğunu hem bize hem o kararı hiddetle savunanlara gösterecek.

İki ay içinde yapılacak CHP kongreleri, CHP’ye atanan ve atanması planlanan kayyumları boşa çıkaracak. Ancak, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin iktidar ve YSK tarafından kabullenilen kararı sayesinde (şimdi ya da yakın gelecekte) 2017 referandumunun iptalinin önü hukuken açılmış oldu.