CHP'nin çağrısıyla vatandaşlar CHP İstanbul İl Binası'na akın etti, polis binayı ve çevresini çembere aldı (7 Eylül 2025)
Türk siyasi tarihinde örneği görülmedik biçimde ana muhalefet partisinin binasına polisler gaz sıkarak girdi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, CHP’lilerin İstanbul İl Binası’na sahip çıkmaya çağrılmasına çok kızdı. “Devlet gereğini yapacak” dedi. CHP’nin çağrısını “hukuka meydan okumak” olarak değerlendirdi.
Bu tür gerekçelerle vatandaşların temel insan haklarını kullanmalarının önlenmek istenmesi yeni bir durum değil.
Esad da özgürlük isteyen kendi vatandaşlarının üzerine varil bombaları atarken aynı gerekçeyi kullanıyordu: Hukuka meydan okuyorsunuz, devlet gereğini yapar!
Örnekleri arttırmak mümkün, özellikle de bizim coğrafyamızda!
Saddam vardı mesela, o da kendi vatandaşlarının üzerine gaz bombası atarken aynı gerekçeyi kullanıyordu: Devlet, gereğini yapar!
Bunlar gitti, iş bitmedi tabii.
İran’da durum hâlâ aynı: Saçı görünen kızları karakolda döverek öldürüyorlar, sırf devlet gereğini böyle yapıyor diye!
Şimdi sevişiyoruz ama düşman olduğumuz yıllardaki Sisi de “devlet gereğini yap” dediğinde insanları hapishanede hastalıktan öldürmekten geri durmuyordu.
Bizde “devlet gereğini yap” dediğinde henüz insanların üzerine varil bombası falan atılmıyor ama hapishanede hastalıktan öldürmeye çalışmak tam gaz!
Öldürücü gaz bombası atılmıyor ama biber gazıyla kapalı bir binada bekleşen silahsız insanlara saldırı serbest çünkü devlet gereğini yapmak zorunda!
Saçı başı görüneni henüz karakola çekmiyorlar ama 18 yaş üstündekilerin izleyebileceği bir konserde dans eden kızları karakola çekmeye hazırlar: Devlet gereğinin yapılmasını ister çünkü!
Devlet, gereğinin yapılmasını istedi diye İstanbul Valisi de boş durmadı.
Gözünü kırpmadan Anayasa ve kanunlara aykırı bir emir verdi: İstanbul’un altı ilçesinde her türlü miting, basın açıklaması, açık yer toplantıları, gösteri yürüyüşü, çadır kurma, stant açma gibi siyasi faaliyetler, oturma eylemi, imza kampanyası, anma töreni gibi eylem ve etkinlikler ile pankart ve afiş asılmasını yasakladı.
Onun verdiği kanun dışı bu emri polis amirleri ve polisler de uyguladılar, anayasal haklarını kullanmak isteyen vatandaşlara aşırı şiddet uyguladılar. Çünkü devlet böyle istiyor, gereğini yapın, diyor.
Devlet bu konuda “gereğinin böyle yapılmasını istedi” demek, 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin kanun devleti olma özelliğini de kaybetmesi demek.
İdari kararlar ile temel anayasal hakların kullanımının engellenmesini isteyen devlet, kanun devleti de sayılmaz çünkü.
Nitekim kanunlarımıza göre yasa dışı emirleri uygulayanlar da emri verenler kadar suçludur.
Bir ülkenin en büyük vilayetinin neredeyse bütün idari personelinin suçlu olması, yerine getirilmesi suç olan emri tereddütsüz uygulaması ne kadar acı.
Bu durumu yadırgayanlar var ama yadırgamamak gerek, yaşadığımız şey eşyanın tabiatına uygun!
Çünkü artık biliyoruz ki siyasal İslamcıların iktidarda oldukları bir yerde demokrasi aramak samanlıkta iğne aramaya benziyor.
Türkiye’nin 23 yıllık siyasal İslamcı iktidarın kontrolünde yaşadığı deneyim bunu açık saçık gösteriyor.
Bir tür laboratuvar deneyi gibi…