ÖRGÜTÜYLE, taraftarıyla bütünleşerek yola çıkmış bir siyasi parti...
- Mahkeme kararıyla yolundan dönmez.
- Mahkemenin atadığı kişiler tarafından yönetilmeyi içine sindirmez.
- Mahkemenin verdiği bir kararla dağılmaz, karışmaz, kopmaz.
- Mahkeme kararıyla güç kaybetmez, gerilemez.
*
Mahkeme kararı CHP’yi...
Tabii ki uğraştıracak, tabii ki oyalayacak, tabii ki çıkış yolu aratacak, tabii ki vakit kaybettirecek.
*
Ama aynı zamanda...
Mahkeme kararı CHP’yi...
Zinde tutacak, dikkat merkezi yapacak, enerjik kılacak, mağdur gösterecek.
*
Kısacası...
Mahkeme kararından CHP’nin gerilemesini bekleyenlerin umdukları sonucu almaları mümkün olmayabilir.
GÜRSEL TEKİN’İN TRAJEDİSİ
GÜRSEL Tekin tabii ki CHP’li.
Parti içinde gelmediği makam kalmamış.
*
Ancak Gürsel Tekin’in bugünkü durumuna bakalım:
- “Ha” deyince on binleri toplayacak biri değil.
- Peşinden kitleleri sürükleyecek biri değil.
- Bir taban hareketi örgütleyebilecek çapta biri değil.
*
Yani bir tabana, bir kitleye, bir örgüte yaslanmıyor.
Peki neye yaslanıyor?
Mahkeme kararına.
*
Siyasi hırsını taban hareketiyle değil de mahkeme kararıyla tatmin etmeye çalışan bir siyasinin...
Gök kubbede hoş olmayan bir seda bırakmaktan başka şansı yoktur.
KAFAMIN KARIŞTIĞI YER
YUNUS Emre Erdölen şöyle yazmış:
*
“Bir parti yönetiminin sadece ilk derece mahkemesi kararıyla değişmesi, tüm siyasi partiler ve siyasetçiler için endişe verici bir olasılık. Devlet iktidarının ve bürokrasinin, demokratik siyaseti yutmasıdır bu.”
*
Okuduğumda sonsuz hak verdiğim bir görüş bu.
*
Sadece ilk derece mahkemesinin verdiği kararla bir siyasi parti yönetimi değişmemeli.
*
Ancak şu soruya da bir yanıt bulmamız şart:
*
Parti içinden birileri, “bu kurultayda delegeler parayla satın alındı” diye mahkemeye başvurursa... Duruşmalarda “evet, para aldım” diyenler çıkarsa... Somut bazı deliller ortaya dökülürse...
Mahkeme, “benim verdiğim kararla siyasi parti yönetiminin değişmesi demokratik siyaseti yaralar” diyerek...
İddiaları görmezden mi gelecek?
*
Ya da diyelim ki...
İlk derece mahkemesi, bu konulara bakmaz.
O zaman kim bakar?
*
Ne yani?
Şaibenin, parayla delege satın almanın, finans gücüyle partiyi ele geçirmenincezası olmayacak mı?
Olacaksa bu cezayı hangi mahkeme kesecek?
KILIÇDAROĞLU KAYYUM OLARAK GELİRSE
İSTANBUL kararından sonra...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye kayyum olarak gelme ihtimali arttı.
*
Peki ne olur Kılıçdaroğlu gelirse?
*
CHP’nin örgütleri ve tabanı, Kılıçdaroğlu’nun arkasında hizaya dizilir mi?
Herkes tıpış tıpış yeni genel başkanın arkasından gider mi?
Hiçbir şey olmamış gibi Kılıçdaroğlu partiye hükmedebilir mi?
*
Bunların hiçbiri olmaz.
Yasal zorunluluk dayatırsa...
Sonuçta şu olur:
*
Özgür Özel ve ekibi, yeni bir parti kurar...
Kemal Kılıçdaroğlu da marjinalin marjinali bir partinin genel başkanı olarak kalır.
*
Kılıçdaroğlu, “mahkeme beni kayyum olarak atar, eski günlere döneriz, kaldığımız yerden devam ederiz” diye hiç ümitlenmesin yani.
*
Ne CHP kendisine yar olur ne de Özgür Özel ve ekibinin yolunu kesebilir.
HİKMET ÇETİN’İN ROLÜ VE İŞLEVİ
HİKMET Çetin’in son iki teması:
- Önce MHP Lideri Devlet Bahçeli ile görüştü.
- Sonra Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a nezaket ziyareti yaptı.
*
CHP’ye tam bir abilik yapıyor Hikmet Çetin.
CHP’nin diyaloğa açık yüzünü temsil ediyor.
Mesaj alıp getirdiğine zerre kadar inanmam.
Sadece diyalog kapısını açık tutmaya çalışıyor olabilir.
*
Zaten Hikmet Çetin’in kişisel siyasi tarihine bakın:
O tarih...
Diyaloğa açıklığın, uzlaşmaya yakın durmanın, her kesimle konuşmanın, itidalli tutumların tarihidir.
TUHAF ZAMANLARDA YAŞAYASIN
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, bir Çin atasözüne atıfta bulunarak “Tuhaf zamanlardan geçerken...” demişti.
*
Benim bildiğim şudur:
Çinliler, birine beddua ederken “İlginç zamanlarda yaşayasın” derlermiş.
*
Peki ama hangisi: İlginç zamanlar mı? Tuhaf zamanlar mı?
*
İlginç, “ilgi çekici, ilgi uyandıran” demek. Tuhaf, “şaşırtan, garip” demek.
Çinlilerin birine beddua ederken “tuhaf zamanlarda yaşayasın” demeleri akla daha yatkın.