Gazze’nin gölgesinde: Söylem çok, eylem yok…

Cumhurbaşkanı Erdoğan Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 25. Devlet Başkanları Konseyi’nde yaptığı konuşmada İsrail’in Gazze’de yaptığı insanlık dışı vahşeti gündeme getirdi. Her zaman olduğu gibi sözleri yüksek perdedendi, vicdanlara seslendi, zulme karşı dik duran bir üslupla konuştu, toplantıya katılan liderlere “Gazze’de 63 bin kişi katledildi. Başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmeliyiz. Bebeklerin, çocukların, yaşlıların açlıktan öldüğü bir vahşeti 23 aydır durduramamanın hiçbir izahı yoktur, olamaz” dedi. Ve bir kez daha ve bu defa Gazze vesilesiyle Birleşmiş Milletleri eleştirdi, yıllardır dillendirdiği reform çağrısını tekrarlayarak BM’nin bir adalet platformuna dönmesi gerektiğini söyledi.

Erdoğan toplantıya gitmeden önce Japonya’nın önemli gazetelerinden Nikkei Shimbun ve Çin devlet gazetesi People’s Daily için kaleme aldığı makalelerinde dünyaya ortak vicdan çağırısında bulunmuş, Gazze’de işlenen vahşetin bütün insanlığın meselesi olduğunu söylemiş, Türkiye’nin Gazze konusunda tavrının net olduğunun altını çizmişti.

Erdoğan’ın Gazze konusundaki samimiyetini, üzüntüsünü hiçbir surette sorgulamam, yüreğinde büyük bir acı çektiğine samimiyetle inanıyorum. Yine samimiyetle ifade etmeliyim ki uluslararası platformlarda ülkemizin cumhurbaşkanının zulümden, adaletten, insan haklarından bahsetmesini çok kıymetli buluyorum. Hitabeti güzel, sözleri kulağa hoş geliyor, en güçlü kelimelerle vicdanlara sesleniyor.

Ama bütün bunlar madalyonun öteki yüzündeki gerçeğimizi sorgulamamızı engellemiyor.

Erdoğan’ın Gazze konusunda söyledikleriyle yeri göğü inletirken, İsrail’e gösterdiği tepki sözleri yüreklerimizi ferahlatırken, limanlarımızdaki gemilerin sessizce yüklenmesi, ülkemin katil İsrail’le ticaretini devam ettiriyor olmasını da hazmediyoruz, yüreklerimizi aynı derece sıkıştırıyor.

Bütün dünyanın gözünün önünde, çoluk, çocuk, yaşlı 63 bin insanın vahşice katledilmesinin, 23 aydır bu vahşetin durdurulamamasının hiçbir izahı yok. Ama İsrail’le ticaretin devam ettiriliyor olmasının da izahı yok.

Bütün dünya Gazze için gözyaşı dökerken, iktidar siyasetçileri bir yandan sosyal medya hesaplarından Gazze’deki vahşete lanet okuyan paylaşımlar yaparken, bir yandan iktidarlarının çelik, tarım ürünleri, kimyasal, yakıt… Soykırım yapan İsrail ile ticareti devam ettirmelerinin de bir izahı yok.

Trajik olan bir diğer hadise de iktidar siyasetçilerimiz hadi ülkemizdeki adaletsizliklere, hukuksuzluklara ses çıkmıyor en azından böylesi bir vahşette İsrail’le ticarete tepki göstermeleri gerekmez miydi?

Beğenmediğimiz, iki yüzlü bulduğumuz Batı’da İsrail’in Gazze’ye saldırısı istifalara neden oldu mesela.

Avrupa siyasetinde Gazze dolayısıyla istifalar olduğunu Anadolu Ajansı “İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze’ye başlattığı saldırıdan bu yana İngiltere, Hollanda ve İspanya gibi bazı Avrupa ülkelerindeki siyasetçiler, hükümetlerinin abluka altındaki bölgede devam eden ve “soykırım” olarak nitelendirilen durum karşısında sergilediği tutumu protesto etmek için istifa etti. İsrail’in saldırılarını sürdürdüğü Gazze’de yaşananlara ‘sessiz kalamayacaklarını’ söyleyerek görevlerinden ayrıldı” sözleriyle duyurdu. (26 Ağustos 2025)

Yine Oscar ödüllü usta yönetmen Pedro Almodovar’ın da bulunduğu çok sayıda sanatçının, İspanya hükümetine “Katil İsrail ile diplomatik ve ticari her türlü ilişkiyi derhal kesin” çağrısında bulunduğu haberini ise Sabah gazetesi haberleştirdi. (29 Ağustos)

İktidarın siyasetçileri arasında bu çağrıyı yapacak birinin olmaması çok hazin değil mi?

İktidar siyasetçileri değil ama ülkemizin gençleri İsrail ile ticareti protesto ettiler. Sonuç gençlerin gözaltına alınması oldu, maalesef.

Dolayısıyla iktidarın devam ettirdiği ve kesemediği ticaret, yıllarca Batı’yı iki yüzlülükle eleştiren iktidarın iki yüzlülüğüdür. Bunun adı net olarak budur, kimse kusura bakmasın.

AK Parti iktidarı kendi siyasi tarihine bu iki yüzlülüğün kaydını düştü, ülkemizin omuzlarına en ağır yükü yükleyerek.

Çünkü vicdanlara seslenmek kolay, zor olan ticareti durdurmaktı, İsrail’e meydanlarda yüklenmek kolay, zor olan daha yüklenmenin gereğinin de yapılabilmesidir.

CHP lideri Özgür Özel Gazze’deki kıtlıkla ilgili TBMM’de yaptığı konuşmadaki şu sözlerinde sonuna kadar haklıdır:

“Netanyahu’ya bir iki tane laf söylemekle olmuyor. Bakın Netanyahu planını işletmeye başladı. Bunun iznini de ondan aldı. Müjdesini de Trump verdi zaten onlara. Trump’a söz söylemeden Trump’a itiraz etmeden bu işler sürdürülemez. 8 Ekim’den sonra ticaretin kesilmesini istedik, aylarca inkar ettiler. 15 ay sonra Ticaret Bakanlığı bir genelgeyle ilişkileri kestiklerini açıkladı. Bu, İsrail ile ticaretin sürdüğünün itirafıdır. Üstelik ticaret üçüncü ülkeler üzerinden devam etti. Türkiye, 2024’te İsrail’e en çok ihracat yapan beşinci ülke oldu.”

Gazze sadece Filistin’in dramı değil, aynı zamanda AK Parti iktidarı nezdinde ülkemizin de aynası oldu. Bir yanda iktidarın diplomatik duruşu bir yanda ise Türkiye ve İsrail arasında aylarca devam eden ve bitirmekte zorlandığı ticari ilişkiler. İktidarın ticari ilişkiyi koparmada gösterdiği gönülsüzlük. Bir yanda “Gazze’nin sesi olma” iddiası ama diğer tarafta Gazze’nin sesi olmak için atılması gereken adımların gerektiği gibi atılamaması, hamasetten öteye geçilememesi.

Birleşmiş Milletler’i eleştirelim, BM’nin bir adalet platformuna dönüşmesini talep edelim etmesine de bu talebi yapan, bu talebi dillendiren ülkemizin kendi evinde de adalet konusunda iyi olması gerekmiyor mu?

Kendi ülkemizin içinde de izahı mümkün olmayan şeylerin yaşanmaması gerekmiyor mu?