Diploma, sahte diploma, yolsuzluk, usulsüzlük ve elbette hukuksuzluk ortamında Türkiye’de yolunda giden tek şey çözüm sürecidir ve sürecin sonuna kadar muhafazası yüksek derecede öneme sahiptir. Herhangi bir temel meselesini çözme kabiliyetine sahip olmayan ülkenin geç de olsa Kürt meselesi ve buna bağlı diğer meselelerde çözüm iradesine ulaşması toplumsal bir gelişme adımıdır. Üstelik, sistemin böylesine yozlaştığı bir dönemde, bu adımı atabilmek aynı zamanda tutunacak bir daldır.
Meclis’in de -Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu aracılığıyla- devreye girmesi isabettir. Elbette, bu olmakla her şey kolaylıkla ve hızlıca çözülecek değil ama komisyonun varlığı özellikle iktidar kanadında kararsızlık, usanma veya yorgunluk ihtimalini ortadan kaldıracaktır.
Artık taşın altında muhalefetin de eli vardır. CHP’nin çok isabetli bir kararla komisyona dahil olması sürecin şeffaflığını garanti ederken, iktidarın/Erdoğan’ın çözümden geri dönüşünü de imkansızlaştıracaktır. Bahane üretme imkanı yok... Esasen bu saatten sonra, Öcalan’ın çağrısı ve devamında PKK’nın fesih kararı ve de silah bırakma töreniyle geri dönüşsüz yola giren sürecin durması Türkiye gibi mesele çözmekte başarısız bir ülke için bile şaşırtıcı olur.
Artık çözüm, çözümsüzlükten daha kolaydır.
Son düzlükte, yorulmadan ve kendi kendimize ayak bağı olmadan ipi göğüslemek zemini müsait görünüyor.
AK Parti, CHP, DEM, MHP, Yeni Yol, Yeniden Refah masadadır. Bu yüksek bir katılımı anlatıyor ama temsil gücü bununla da sınırlı değil. Sadece partilerin değil Erdoğan ve İmamoğlu gibi iki güçlü Cumhurbaşkanı adayının da desteklediği bir komisyon… Cumhurbaşkanı Erdoğan sürecin iletişimi adına artık daha fazla mesai harcıyor. İBB Başkanı İmamoğlu da hapiste olmasını mesele yapmadan sürece destekten geri durmuyor, yol gösteriyor.
Meclis komisyonu bu noktada, çözüm sürecinin hızlanması, olgunlaşması ve topluma anlatılması fonksiyonlarını taşımakla yükümlüdür. Komisyon, böylesine hassas ve kanlı geçmişe sahip bir meselede çözümü kolaylaştırırsa, hedef ulaşırsa bu aynı zamanda birçok başka sancılı konuda Meclis’in rol almasının önünü de açacaktır. “Çözüm yeri Meclis’tir” sözü slogan olmaktan çıkıp her konuda müracaatı mümkün bir adresi ifade edecektir. CHP özellikle bu açıdan, komisyona katılmakla doğru olanı yapmış ve merkez bir partiye yakışan refleksi göstermiştir. Dışarıda kalmak hem siyaseten marjinal bir tutum olurdu hem de CHP’yi ülkenin en önemli meselesinde fikirsiz, ufuksuz ve hedefsiz gösterirdi.
Meclis’in sistem içindeki payının ne şekilde olursa olsun artması ülke için gerekli ve kıymetlidir. Kürt meselesinin çözümünde rol sahibi olabilen Meclis, yargıdan ekonomiye, eğitimden eğitimsizliğe kadar devasa sorunları olan bir ülkede her konuda ağılık kazanır. Çözüm adresi olur ve kimse de buna itiraz edemez.
Eldeki fırsat büyüktür. Çözüm süreci demek aynı zamanda Türkiye’nin işlemez hale gelmiş demokrasi ve hukuk sistemini de harekete geçirmeyi gerektirecektir. Komisyonun doğal seyri ve çözüme katkı metodu sadece demokrasi ve hukuk alanının genişletilmesiyle mümkündür.
Mevzuatta veya tatbikatta yargı ya da devlet kaynaklı bütün kısıtlamalar kalkacaksa, herkes için kalkacak.
Demokratik ortam iyileşecekse, herkes için iyileşecek.
Atmosfer yumuşayacaksa, herkes için yumuşayacak.
Dolayısıyla artık hiçbir şey göstermelik olamaz. Gereken her neyse, eksiksiz ve sahici şekilde ortaya konulmalıdır. Meclis komisyonunun da yapmak zorunda olduğu sadece budur.