Ankara gazetecileri olarak her Yüksek Askerî Şûra toplantısı ve MGK toplantısı öncesinde kriz haberleri yapmaya alışık olduğumuz için bu kez rejim krizlerinin yaşanmadığı, restleşmelerin olmadığı YAŞ toplantısını karışık duygular içinde izledim.
Genelkurmay’a her gittiğimde “Çakmak Salonu”nun önünden geçerken hâlâ tedirgin olurum. Çünkü orada YAŞ toplantıları yapılırdı. Orgeneraller sırayla dizilir, sivil olarak toplantıya sadece Başbakan ile Milli Savunma Bakanı katılırdı.
ERBAKAN’A OMUZ ATILDI
YAŞ toplantısı demek, MGK toplantısı demek; askerlerin, irtica tehdidi üzerinden sivil hükümete hesap sorduğu toplantılar demekti. Erbakan, Başbakan olduktan sonra Genelkurmay’ı ziyarete gitmişti. Orada Başbakan’a omuz atılmıştı.
MGK VE YAŞ DÜZENİ
Bu düzeni yıkan Erdoğan oldu. Şimdi hem YAŞ toplantılarında hem MGK’da sivillerin hâkimiyeti söz konusu. Çünkü millet ülkeyi idare etme görevini sivillere veriyor. NATO toplantılarına gidilirdi, her ülkenin savunma bakanı ön sırada, Genelkurmay başkanı onun arkasında otururdu. Sadece Türkiye’nin Genelkurmay başkanı ön sırada, milli savunma bakanı arka sırada otururdu. Bu da bizim yarı askeri Cumhuriyet olduğumuz gibi bir görüntüye neden olurdu.
ASKERİ YAVERLER
Cumhurbaşkanının askeri yaverleri vardı. Resmi törenlerde ve yabancı devlet başkanlarını karşılamalarda cumhurbaşkanının hemen arkasında yer alırlardı. Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçilince askeri yaverlik sisteminin kaldırılması gerektiğini savunan yazılar yazdım. Arkasındaki asker görüntüsünün demokratik bir ülkeye yakışmadığını savundum. Askeri yaverlerin bir görevinin de cumhurbaşkanını izlemek olduğunu belirttim. Darbe dönemlerinde yaverlerin ilk işinin cumhurbaşkanını teslim almak olduğunu hatırlattım. 27 Mayıs darbesinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı teslim almaya gelen Başyaveri Celil Gürkanörneğini verdim. Bu yazılarıma en büyük tepki maalesef iktidardan gelmişti. Sonra ne oldu? 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başyaveri Ali Yazıcı olmak üzere tamamı darbeci çıktı.
ERDOĞAN’IN ÇIKIŞI
Yüksek Askeri Şûra toplantısını karışık duygular içinde izlememin bir nedeni buydu. Erdoğan, YAŞ toplantısını demokratik sınırların içine çekti. Ama bu kolay olmadı. Erdoğan güçlü liderliği olmasa askeri vesayet tasfiye edilemezdi. Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin’in 2007 yılındaki YAŞ toplantısına ilişkin aktardığı anekdot önemli.
YAŞ toplantısında okullardaki dini faaliyetler ve başörtüsüyle ilgili bir rapor sunuluyor. Bildiğimiz irtica tehdidi. İsmail Hakkı Pekin, Erdoğan’ın, “Bunu bana niye anlatıyorsunuz? Beni mi tehdit ediyorsunuz? Burada yazılan şeylerin çoğunluğu benim evet dediğim şeyler” dedikten sonra salonu terk ettiğini anlatıyor.
“KES ULAN”
Başka bir olay da 2003 Ağustos ayı MGK toplantısında yaşanıyor. Hava Kuvvetleri Komutanı Cumhur Asparuk veda konuşmasında irtica gerekçesiyle iktidara ithamlarda bulunuyor. Başbakan Erdoğan önce Asparuk’un anlattığı olayların doğru olmadığını söylüyor. Ama Asparuk konuşmasını uzatıyor ve iddialarını sürdürüyor. Bunun üzerine Erdoğan, “Kes ulan” diye bağırıyor. Peki Asparuk ne yapıyor? Susuyor.
BÜYÜKANIT’A UYARISI
Bu ülkede muhtıralar verildi, darbeler yapıldı. Ama ilk kez bir lider şapkasını alıp gitmedi. 27 Nisan’da e-muhtırayı geri çevirip, 15 Temmuz’da darbeyi önledi.
O liderin adı Recep Tayyip Erdoğan.
27 Nisan e-muhtırasından sonra Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a “Bu ülkeyi sen mi yöneteceksin, ben mi?” diye çıkışıyor.
Tüm bunları neden aktardım? Bugün YAŞ toplantılarında, MGK’larda rejim krizi yaşanmıyor, Türkiye dünyada darbelerle, muhtıralarla anılmıyor. Savunma sanayisindeki başarılarıyla konuşuluyorsa; İHA’larımız, SİHA’larımız, KAAN savaş uçağımız, TCG Anadolu gemimiz, Siperimiz, Tayfun Füzemiz, Çelik Kubbe’mizle göz kamaştırıyorsak bu noktaya kolay gelinmedi.
SÜRECİN MİMARI
Bu yazıyı tarihe kayıt düşmek için yazdım. Askerlerin hesap sorduğu devirlerden askere hesap soran günlere ulaştıysak bu kolay olmadı. Bunun mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır.
KOMİSYONA İMAMOĞLU GÖLGESİ
Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” umutları artırdı. Komisyonun basına açık bölümünde yapılan konuşmalar, partilerin sorumluluk bilinci ile hareket ettiğini gösterdi. Basına kapalı bölüme de benzer bir hava hâkim oluyor. Bu komisyonda kim su koyuverirse, kim bozgunculuk yaparsa o kaybeder. İlk günden moral bozucu bir şey yazmak istemem. Çünkü ben şehit ailelerinin acısını yürekten hisseden birisi olarak PKK’nın silah bırakması ve tasfiye edilmesi gerektiğine yürekten inanıyorum. O nedenle hep yapıcı olmaya çalıştım. Ama bu bazı handikapları görmeme engel değil. Hayal değil gerçekler dünyasında yaşıyorum.
İMAMOĞLU VESAYETİ
Size göre bu komisyonun en zayıf halkası hangi parti? Çoğunluğun DEM Parti diyeceğinden eminim. Ama komisyondaki hava öyle değil. Bu komisyonun en zayıf halkası CHP. Komisyonun kuruluşunda CHP’nin talepleri kabul edildi. Komisyonun ismine “demokrasi” ibaresi eklendi. Kanun teklifleriyle ilgili kararların nitelikli çoğunlukla alınması kararlaştırıldı. Oralarda sorun yok. Ama CHP’nin üzerinde bir “Ekrem İmamoğlu vesayeti” var. CHP, bu komisyonu bir noktada Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması için bir mücadele zeminine çevirmek isteyebilir. Yapılacak düzenlemelerin içine Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması için bir ibare eklenmesini isteyebilir. Bu da komisyonun çalışmalarını sekteye uğratabilir.
Kimse CHP’deki Ekrem İmamoğlu vesayetini hafife almasın. Özgür Özel’e “Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayı olmazsa adayınız kim olur?” diye soruldu. Özgür Özel, “Seçimi kim alıyorsa onu aday yaparız” karşılığını verdiği için Ekrem İmamoğlu rahatsız olmuş. Kendisi dışında bir ismin gündeme getirilmesine izin vermiyor. Özgür Özel o tarihten bu yana cumhurbaşkanı adaylığı konusuna girmiyor.