Geçenlerde sosyal medyada dolaşırken AK Parti Genel Başkanı Hüseyin Yayman’ın bir paylaşımına denk geldim.
Önce kırmızı zemin üzerinde CHP’nin altı okunu görünce şaşırdım.
Bir AK Parti Genel Başkan Yardımcısı neden altı oku paylaşsın ki?
Sonra üzerindeki yazıyı okudum ve şaşkınlığım geçti:
“CHP demek yolsuzluk demek!”
***
Burada kendimle ilgili bir parantez açmam gerek.
(Rahmetli Ali Rıza Dedem, Adalet Partili olan sülalesinden ayrışmak için soyadını değiştirecek kadar sıkı bir CHP’liydi. Sırrı Atalay’ın senatör olduğu dönemde kendisi CHP’nin Kars delegesi olmuştu.
Her konuda anlaşırdık ama CHP konusunda anlaşamazdık. Bana göre CHP de düzen partisiydi, DYP de ANAP da...
Rahmetlinin beni CHP’li yapmaya ömrü yetmedi.
Hiç unutmuyorum. 1991 yılıydı. Beni üzerinde orak çekiç olan bir metni okurken yakalayınca, “Sen de mi ola Çito (cılız bir çocuk olduğumdan adımı çitlenbik koymuş, kestirmeden Çito derdi). Komünizmden kaçtık geldik, çocuklarımız komünist oldu. Gittin geldin o amcana benzedin” diye azarladı.
Dedemi hiçbir konuda üzmedim, ama yaşasaydı siyasi tercih konusunda üzebilirdim.
Zira oy kullanmaya başladığım günden bu yana genel seçimlerde sadece bir defa CHP’ye oy vermiş biriyim.)
***
Parantezde açıkça belirttiğim duruma karşın, Yayman’ın paylaşımına çok sinirlendim. Dedeme küfretmiş gibi algıladım.
Hayatı boyunca dişiyle tırnağıyla çalışmış, çocuklarını okutmuş ve bu cumhuriyete öğretmen olarak hediye etmiş birinin, canı gönülden bağlı olduğu bir siyasi partinin bu kadar büyük bir genellemeyle yolsuzlukla etiketlenmesi bana göre büyük bir hakaretti.
Önce geçmiş samimiyetimize dayanarak sitem dolu bir mesaj yazdım.
Sonra düşündüm.
Oturduğu genel başkan yardımcılığı koltuğunu korumak için yapılmış bir manevrayı niye bu kadar ciddiye alayım ki?
Zaten gerçekten benim bildiğim gibi bir demokrat olsa, akademisyen objektifliğini kaybetmese bunca antidemokratik gelişmeye karşı bir tavrı olmaz mıydı?
Hemen kendisini takibi bıraktım.
***
Ben Yayman’a kızarken başka bir şey fark ettim.
Yayman’ın yaptığı bireysel bir çıkış değildi. İktidarın propaganda bakanlığı tarafından üretilmiş ve yayılması, pekiştirilmesi talimatı verilmiş bir slogandı.
Belli ki iktidar yakın gelecekte operasyonlarını sürdürecek ve bu slogandaki algı yayılmaya/pekiştirilmeye çalışılacak. Cezaevleri dolup taşacak. Sadece yoksulluk, sefalet değil, bu olumsuzluklara karşı çıkanlara da baskılar artacak. Özellikle de CHP hedef tahtasına konulacak.
İktidar, şunu fark etmiş: Türkiye’de muhalefetin merkezi CHP’dir ve CHP zayıflarsa muhalefet de zayıflar. CHP biterse muhalefet de biter.
Muhalefet zayıfladığında ya da bittiğinde ise kendilerine sonsuz iktidar yolu açılır.
Ez cümle, iktidarın hedefi CHP’yi bitirmek, sonsuz iktidar yolunu açmaktır.
CHP’nin artık bunu bilerek hareket etmesi ve stratejik akılla ilerlemesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldi.
Sayın Bakan Bayraktar, siz duydunuz mu?
NEFES’te 4 Temmuz 2025 günü “Bu ne perhiz” başlıklı bir yazı yazdım.
Yazıda devlet kuruluşları BOTAŞ ile TPAO’nun milyonlarca lira tutarındaki iki önemli ihalesini yüzde yüz İsrail şirketi olan TİMEX’in aldığı bilgisini aktarmıştım (TİMEX Türkler tarafından kurulmuş bir şirket ama Amiad isimli İsrail şirketi şirketin yüzde 100’ünü satın almış).
Yazıdan sonra bazı Türk şirket yetkilileri, TPAO’nun tank, BOTAŞ’ın ise Pig istasyonları aldığını anımsatarak, bu alanda yerli ve milli Türk şirketlerinin de faaliyet yürüttüğünü ama iki kamu şirketinin özellikle TİMEX’i tercih ettiğini ifade ettiler.
Buna karşın ne TPAO Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu’ndan ne BOTAŞ Genel Müdürü Abdulvahit Turan’dan tek kelime açıklama geldi.
Sorsan kendileri Gazze için canlarını verir.
Sorsan İsrail’i boykot için gazlı içecek dahi içmiyorlardır, içerleri de ayıplıyorlardır.
Ancak ikisi de Türkiye’nin 105 milyon liralık milli servetini İsrail’e ödemekte bir sakınca görmüyorlar.
Hadi onlar bunu yapmadı. Ya Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar’a ne demeli.
İsrail’e karşı mangalda kül bırakmaz ama Bakanlığına bağlı ve ilgili iki kuruluşun 105 milyon liralık işi İsrailli firmayla yapmasına ses dahi çıkarmıyor.
Hizbullah’ın telsiz ve çağrı cihazlarına İsrailli şirketler üzerinden bomba yerleştiren Mossad, bu iş sayesinde Türkiye’deki boru hatlarına petrol tanklarına kim bilir neler yerleştirir?
Türkiye’de son dönemde riyakarlık gerçekten almış başını gitmiş.
Gazze konusunda mangalda kül bırakmayan, gazlı içecek içenleri ayıplayan bir zihniyet İsrail’le ticareti sonuna kadar yapıyor.
Ne diyeyim ki?
Her şeyden önce ayıp...
Yazıklar olsun!