İran’ın 50 yıldır asimetrik savaş halinde olduğu, açıkça “düşman” ilan ettiği, geçen yıldan bu yana fiilen sıcak çatışma halinde olduğu, yani İran’ın anbean takip etmesi gereken İsrail, tee 1900 kilometre uzaktan 200 savaş uçağıyla geliyor, nükleer tesisleriyle birlikte genelkurmay başkanını, hava ve uzay kuvvetleri komutanını, askeri istihbarat komutanını evlerinde uyurlarken, yatak odalarında vuruyor, 200 düşman savaş uçağı tanker uçaklarla havada ikmal yapa yapa başkent Tahran’ın üstünde vızır vızır dolaşarak, adrese teslim hedeflerini imha ederken, genelkurmay başkanı fosur fosur uyuyor, hava ve uzay kuvvetleri komutanı mışıl mışıl uyuyor, İsrail ordusunda yaprak kımıldasa haberdar olması gereken askeri istihbarat komutanı horul horul horluyor.
★
Sınırımızı çizen Kasrı Şirin’den bu yana dört asırdır İran’la savaşmıyoruz, insan duygusal olarak ister istemez komşumuz İran’ın yanında yer alıyor, ama... Bu İran’ın, bu İsrail’i yenebilmesi mümkün mü?
★
Mossad tarafından Tahran’ın göbeğinde drone üretim tesisi kurulmuş kardeşim, hava savunma sistemini felç ettikleri patlayıcı yüklü insansız hava araçlarını, bavullar içinde parça parça İran’a sokmuşlar, aylaaaaar süren yüksek riskli planlamayla, İran istihbaratının gözünün içine baka baka, sıfır hatayla, Tahran’da alenen üç katlı sanayi atölyesi kurup, şıkır şıkır saldırı droneları üretmişler, alt tarafı mutfak robotu ebatlarındaki bu dronelarla hassas radarları vurarak devasa hava savunma sistemini kör etmişler, 200 savaş uçağı bu hayalet atölye sayesinde tatbikat yapar gibi operasyonu tamamlayıp, sıfır kayıpla İsrail’e geri dönebilmiş, bu sırada İran genelkurmay başkanıyla, uzay komutanı filan pijamaları giyip yatmışlar uyuyorlar, Sayeret Matkal tabir edilen ve elit askerlerden oluşan İsrail özel kuvvetleri, omuzdan atılan güdümlü füzelerle İran’a sızmış, bazıları nükleer programı yürüten fizikçileri avlarken, bazıları F35’lerin nokta atışı vurabilmesi için lazerle işaretleme yapmış, bazıları da hava savunma füze rampalarını yok etmiş, bu sırada İran’ın askeri istihbarat komutanı horlarken öldü... Hamaseti bir kenara bırakırsak, bu İran’ın bu İsrail’i yenebilmesi mümkün mü?
★
Hayata Ankara penceresinden bakarak, altını çizerek okuyun lütfen... Yarın mesela, İstanbul’da, kadın voleybol milli takımımızın Milletler Ligi’nde maçı var. Milletler Ligi’nin ilk ayağı önceki hafta Çin’deydi, ikinci ayağı bu hafta Türkiye’de, üçüncü ayağı önümüzdeki ay Hollanda’da oynanacak. Varlığıyla onur duyduğumuz kızlarımız Fransa’yı Tayland’ı Polonya’yı ve Çin’i yendiler, şimdi İstanbul’da Dominik Cumhuriyeti, Kanada, Güney Kore ve Brezilya’yla oynayacaklar, sonra da Hollanda, Çekya, İtalya ve Sırbistan’la karşılaşacaklar. Şu anda kadın voleybolunda dünyanın en önemli ülkesiyiz... Fikri hür vicdanı hür, özgür kızlarımızla, Türkiye Cumhuriyeti olarak gurur duyuyoruz.
★
İran’da, kadınların böyle -çağdaş dünyadaki bütün kadınlar gibi- spor şortu giyerek, voleybol oynamasını filan boşverin, vitrin mankenlerinin bile çarşafsız-türbansız olması yasak... Evet, vitrinlerdeki cansız maket mankenler bile tesettürlü olmak zorunda... Ahlak polisi var, sokaktaki kadınlara karışıyorlar, Tahran’ın bazı semtleri nispeten esnek ama, öbür şehirlerde saçının teli görünse, müdahale ediyorlar, makyaja bile müdahale ediyorlar. Flörtten vazgeçtik, evli çiftlerin bile el ele gezmesine müdahale ediyorlar. Kadının boşanma hakkı yok İran’da, boşanma davasını kadın açamaz. Boşanma hakları olmadığı gibi, babalarının izni olmadan evlenebilmeleri de yasak, illa babasının onay vermesi gerekiyor, kocasının izni olmadan yurt dışına çıkamıyorlar, kadın eğer 18 yaşını doldurduğu halde evli değilse, anca babasının izniyle pasaport alabiliyor, babası imzalı izin belgesi veriyor, o belgeyle pasaport alabiliyor. Belediye otobüslerine kadınlarla erkekler aynı kapıdan bile binemiyor, kadınlar ön kapıdan, erkekler arka kapıdan biniyor, kadın erkek bir arada oturmaları yasak... Molla rejimi altında inim inim inliyor İran halkı, özellikle kadınlar, son 45 yıldır dünyanın en talihsiz kadınlarıdır İran kadınları... İran’da internet güya var ama, kaplumbağa hızında, niye, yabancı filmler izlenmesin, veya yabancı müzik indirip dinlemesinler diye... Facebook, Twitter, yeni adıyla X, YouTube, Instagram komple yasak, sosyal medya yasak, zaten aslında sosyalleşmen yasak... Spotify yasak... Netflix, Amazon Prime, HBO filan, yok, yasak... Alkol yasak, anca evlerde gizli gizli içki üretiliyor, gece hayatı yasadışı, eğlence mekanı yok, evlerde gizli gizli müzikli, içkili partiler veriliyor, her şey kapalı kapılar arkasında yapılıyor. Çünkü aslında, İran rejimi matem rejimidir, İran fiilen matem ülkesidir, eğlenmek resmi olarak yasaktır, erkekler bile -herkesin içinde- kamuya açık mekanlarda kahkaha atamaz, neşeli olabilmen resmi olarak yasaktır. Erkekler de tıpkı kadınlar gibi giyimine kuşamına dikkat etmek zorundadır, erkekler sokakta kafasına göre şort giyemez, spor atletle filan dolaşamaz, kadınlarla tokalaşamaz. Erkekler dikkat çekici şekilde saç traşı bile olamaz, saç kesimin bile, saç modelin bile herkese benzemek durumundadır, dikkatle bakın lütfen, bütün İranlı erkeklerin saç modelleri birbirine benzer, çünkü İran kültür bakanlığının yayınladığı erkek saç modelleri var, saçını kestirirken o modellerden birini yaptırmak zorundasın, dövme yaptıramazsın, küpe takamazsın, yahu takım elbise giyip, kravat bile takamazsın, kravat bile yasak, kıyafet kurallarını ihlal eden erkekler, eğitim adı altında din dersi verilen tecrite alınıyorlar, ikinci defa kuralı ihlal edersen, hapse atıyorlar. Eşcinsellik yasak, eşcinselleri direkt asıyorlar, kadın eşcinselleri asmıyorlar, çünkü bu kafaya göre kadınların farklı cinsel tercihlerinin olabilme ihtimali bile yok, lezbiyenliğe dair bir yasak düşünmemişler. Bir yandan gülümsüyoruz, bir yandan asansör kabininde sıkışmış gibi klostrofobi hissediyoruz değil mi? İran işte bu... Sanatın sınırlarını molla rejimi belirliyor, rejimin izin vermediği müziği de yapamazsın, resmi de yapamazsın, heykel zaten yapamazsın. Sinema ve tiyatro güya serbest ama, kadın ve erkek sanatçıların yan yana gelebilseler bile temas etmeleri yasak, ayrıca, siyaset ve din konularını işlemeleri kesinlikle yasak... İran’da iskambil kağıdı yasak. Tavla yasak. Halbuki, rivayete göre, Hint imparatoru satranç’ı Pers imparatoruna hediye etmiş ve bir not iliştirmiş, “kim daha çok düşünür, kim daha çok bilir, kim daha ileriyi görürse, o kazanır, hayat budur” demiş, Pers imparatoru da bu hediyeye karşılık Hint imparatoruna tavla’yı hediye etmiş, bir de not iliştirmiş, “kim daha çok düşünür, kim daha çok bilir, kim daha ileriyi görür, ve kim daha şanslıysa, o kazanır, hayat işte budur” demiş... Tavlanın karşılıklı 6’şar hanesi, yılın 12 ay’ını, 15 beyaz 15 siyah pulu, geceleri gündüzleri, toplamda 30 günü, karşılıklı 12 hanesi de 24 saati sembolize eder, sayısız hamlesi vardır ama, zar gelmezse kıymeti yoktur. Tavla, İran icadıdır... Hayat, tavladır... Tavla oynayanlar Farsça altıya kadar saymasını bilirler, yek, dü, se, cihar, penç, şeş, Farsçadır. Ve işte bugün, molla kafasına göre, kuralları bile Farsça yazılan tavla, yasaktır!
★
Paramiliter teşkilat var, Besic... Humeyni tarafından kuruldu. Molla rejimini korumak için “iktidar muhafızlığı” yapıyorlar. Mescitleri “karargah” olarak kullanıyorlar. Silahlı eğitim alıyorlar. Hepsi sivil ama, generaller tarafından yönetiliyorlar, kitlesel eylemlerde rütbesiz askeri üniforma giyiyorlar. Besic’e katılırsan, maaş almıyorsun ama zorunlu askerlikten muaf tutuluyorsun, üniversiteye kolay giriyorsun, devlette işe sokuluyorsun, devletin sosyal yardımlarından daha fazla faydalanıyorsun, bu toplumsal rüşvet yöntemiyle eleman topluyorlar. Besic üyesi olmak için yedi yaşından büyük olmak yeterli, ilkokullarda bile örgütleniyorlar, yaz kampları düzenleyip, piknikler düzenleyip, çocukların fikri altyapısını şekillendiriyorlar, molla düzeni için ölmeye hazır hale getiriyorlar. 11 yaşından itibaren silahlı eğitim veriyorlar. Hüseyin Fehmideh mesela, henüz 13 yaşındaydı, İran-Irak savaşında vücuduna el bombalarını sardı, kendini bir Irak tankının altına attı, kahraman ilan edildi, Hüseyin’in hayatını kaybettiği 30 Ekim günü “Öğrenci Besic Günü” olarak anılıyor, ilköğretim çocukları arasında “ölüm” temalı resim yarışması falan yapıyorlar. Polis gibi müdahale yetkileri var, molla rejiminin ahlak kurallarını bunlar denetliyor, kadınların saçını başını bunlar kontrol ediyor. En son 2022 yılında yaşanan Mahsa Amini olaylarında olduğu gibi, ülkede gerilim yükseldiğinde, özellikle kadınlar özgürlük için sokağa döküldüğünde, Devrim Muhafızları’ndan önce bunlar devreye giriyor, sopalarıyla, silahlarıyla sokağa iniyorlar, üniversitelerde rejimi protesto olayları çıktığında motosikletlerle, kamyonetlerle öğrencilerin arasına dalıyorlar, insan öldürüyorlar, yargılanmıyorlar, yasal kalkanları var.
★
İran dünya cenneti bir coğrafya, ormanları, dağları, vadileri, nehirleri, gezilesi görülesi, harika bir coğrafya, aynı zamanda dünyanın en muhteşem mutfaklarından biri, ama... Turist olarak İran’a gider misin? Eğer gitmeye kalkarsan, İran’a girerken, daha sınır kapısında size resmen tebliğ ediyorlar, “İran İslam Cumhuriyeti’nin kurallarına uymayı kabul ettiniz” diyorlar, istersen o kurala uyma, ya kendini hapiste buluyorsun, ya da casus suçlamasıyla boynuna yağlı urganı geçirip, vinçte asıyorlar.
★
İran’ın nüfusu 90 milyon kişi ama, İran’da en fazla 80 milyon kişi var, çünkü, 10 milyon İranlı molla rejimi yüzünden yurt dışında yaşıyor, rakamları söylemek dile kolay, İsrail nüfusunun toplamından daha fazla sayıda İranlı İran dışında yaşıyor, normal insanlar gibi hayat sürebilmek için rejimden kaçtılar, bugün Türkiye’de neredeyse bir milyon İranlı var, normal insanlar gibi yaşayabilmek için ülkelerinden kaçmak zorunda kaldılar.
★
Guguş mesela... İran müziğinin divası, İran’ın en sevilen kadın şarkıcısıydı, 500’den fazla filmde rol aldı. Babası, Sovyet rejiminin baskısı nedeniyle Azerbaycan’dan ayrılıp İran’a göç etmek zorunda kalmıştı, benzer kaderi kızı da yaşadı, molla rejiminin baskısı nedeniyle -hapse atıldı, şarkı söylemesi yasaklandı- İran’dan kaçarak göç etmek zorunda kaldı, özgürce şakıyabilmek için, özgürce kanat çırpabilmek için uçtu, gurbete kondu, ABD’ye yerleşti. Sıla hasretiyle “Ayrılık”ı ağlaya ağlaya söyler, Türkçe, yüreğin yırtılır. 2010 yılında İstanbul’da konser verdi, Türkiye’de yaşayan İranlıları o konserde görseydiniz, Ayrılık’ın ne anlama geldiğini inanın hiç olmadığı kadar derin hissederdiniz.
★
İran halkı, 45 yıldır insani özgürlükleri mengeneye alan molla rejimi yüzünden, demir parmaklıkların arkasında olmasalar bile, zihinsel olarak hapis hayatı yaşıyor.
Özellikle kadınlar, üniversiteli gençler, inim inim inliyor.
Dünyanın üçüncü en büyük petrol rezervine sahip olmalarına rağmen, dünyanın ikinci en büyük doğalgaz rezervine sahip olmalarına rağmen, tıpkı Norveç halkı gibi, tıpkı Danimarka halkı gibi zengin bir hayat sürmeleri gerekirken, tıpkı Almanya gibi, tıpkı Fransa gibi, tıpkı İtalya gibi, sanayiden eğitime, sanattan spora, hem finansal refah, hem sosyal refah içinde yaşamaları gerekirken, ağır cehalet atmosferi ve yolsuzluk kokuşmuşluğu yüzünden, dramatik bir yoksulluk ve yoksunluk yaşıyorlar.
Humeyni rejimi iktidara geldiğinde, İran’da kişi başına düşen milli gelir 2 bin 400 dolardı, aynı yıl İsrail’de kişi başına düşen milli gelir İran’ın iki katıydı. Bugün, İsrail’de kişi başına düşen milli gelir, İran’ın sekiz katı... İsrail 45 yılda 45 bin dolara yükselirken, dünyanın en büyük dördüncü petrol üreticisi, dünyanın en büyük üçüncü doğalgaz üreticisi İran, kendi topraklarını adeta inek gibi sağmasına rağmen, topraklarından dolar fışkırmasına rağmen, 45 yıl boyunca ortalama her yıl 50 milyar dolarlık petrol ve doğalgaz geliri elde etmesine rağmen, iki trilyon dolardan fazla gelir elde etmesine rağmen, kişi başına anca 5 bin 300 dolara gelebildi.
Netanyahu yönetimi ırkçı seviyesinde cinayet makinesidir ama, “İsrail’de demokrasi yok” denemez, İsrail’de son seçime 40 siyasi parti katıldı, seçmenlerin yüzde 71’i sandık başına gidip oy kullandı. İran’da ise son seçim geçen yıl yapıldı, seçmenlerin yüzde 65’i oy kullanmaya gitmedi, tarihin gelmiş geçmiş en düşük katılımı oldu, Devrim Muhafızları korkusuyla sandık başına gidenlerin yüzde 5’i de geçersiz oy kullandı, yani İran’da her 100 kişiden 70’i devlet tarafından fişlenmeyi göze alarak, hapis cezasını göze alarak, seçimi boykot etti, artık bu zorbalık altında yaşamak istemediğini açıkça ortaya koydu.
★
Savaş ne kadar devam eder bilemem ama, bu rejimin ayakta durabilmesi mümkün mü?