17 Ağustos 2018’de bir makaleyi kesip saklamışım. SETA araştırmacısı Kadir Üstün yazmış.
Başlığı şöyle: “Trump Döneminde ABD Yalnızlaşıyor.”
Makalenin çarpıcı özetleri öne çıkarılmış:
- “Görevinin ikinci yılında olan Trump, uyguladığı dış politika ve ticaret yaklaşımlarıyla ülkesini uluslararası arenada giderek yalnızlaştırıyor.”
- ABD’yi “kendi müttefikleriyle dahi anlaşamayan bir ülke” haline getiren Trump adeta “Züccaciye dükkanına giren fil” gibi ülkesinin ikili ilişkilerini teker teker sarsıyor.
Bu makale Anadolu Ajansı tarafından da haberleştirilerek aynı başlıkla ve bire bir aynı şekilde abonelerine gönderilmiş.
***
O dönemin siyasi atmosferini hatırlamaya çalıştım.
24 Haziran 2018’de yeni yönetim sistemine göre Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri yapılmıştı. Tayyip Erdoğan bir defa daha Cumhurbaşkanı seçilmiş, Cumhur İttifakı TBMM’de çoğunluğu elde etmişti. Ancak yaklaşık 9 ay sonra, yani 2019’un mart ayında yerel seçimler yapılacaktı.
AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ABD karşıtlığını yine seçim malzemesi yapıyordu. ABD Başkanı Trump’ın Rahip Brunson’ı talep etmesine açıktan karşılık veriyor ve şöyle sesleniyordu:
(11 Ocak 2018, 43. Muhtarlar toplantısı)
“Amerika teröristi vermiyor, bahaneler uyduruyor. O zaman sen de bizden hiçbir teröristi alamazsın. Bu fakir bu görevde olduğu sürece teröristi alamazsın. Çünkü Müslüman bir delikten, yılan deliğinden bir defa sokulur. İkinci defa hayır. Böyle stratejik ortaklık olmaz. 4 bin TIR ile silahlandırma yapacaksınız. PKK’nın yan kuruluşları. Biz sana bunları anlatıyoruz dinlemiyorsun, seninle biz nasıl stratejik ortağız ya? Biz yeni istiklal harbimizi savunmadan taarruza dönüştürdük.”
***
Peki Erdoğan’ın bu açıklamasından sonra ne oldu dersiniz?
- 12 Ekim 2018’de Brunson’ın ev hapsi ve hakkındaki yurt dışı yasağı kaldırıldı. Duruşma sırasında yakında uçak bekletildi ve Brunson serbest kalır kalmaz o uçakla ABD’ye götürüldü.
- 13 Ekim günü Brunson Beyaz Saray’daki başkanlık makamı olan Oval Ofis’teydi. Trump kendisini en üst seviyede ağırlıyordu.
***
Trump, Brunson serbest kaldıktan sonra ilişkilerin düzeleceğini söylese de Suriye’nin kuzeyindeki PKK yapılanması (YPG/PYD) sorun olmaya devam etti.
- 6 Ekim 2019 günü Erdoğan, Trump’la telefonla görüştü ve Türkiye’nin hedefinin terör örgütü olduğunu söyledi. ABD bu görüşme sonrasında bölgedeki askerlerini çektiğini açıkladı.
- 7 Ekim 2019 günü ABD tavır değiştirdi. İstihbarat paylaşımını kesti.
Trump da aynı gün bir sosyal medya mesajı paylaştı ve şöyle dedi:
“Daha önce de güçlü bir şekilde belirttiğim gibi eğer Türkiye benim büyük ve eşsiz bilgeliğimle sınırları aşacak bir şey yaparsa, Türkiye ekonomisini tamamen yok edeceğim (bunu daha önce yaptım!).”
- 9 Ekim 2019 günü hızını alamayan Trump, Erdoğan’a bir de mektup gönderdi.
Mektup hakaret içeriyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’na dair kullanılan o küstah ifadeleri köşeme taşımak istemiyorum ama siz hangi mektubu kastettiğimi anlamışsınızdır.
***
2025 yılındayız.
ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye verdiği destek sürüyor. Bu da “Terörsüz Türkiye” projesindeki belirsizlikleri ve riskleri artırıyor.
ABD’nin İsrail’e verdiği destek, İsrail’in Gazze’de uyguladığı terörün derinleşmesine neden oluyor.
Ancak Ankara’dan İsrail’e ve destekçisi ABD’ye karşı “bu can bu bedende olduğu sürece” ya da “bu fakir bu görevde olduğu sürece” gibi ifadelerle başlayan cümleler kurulamıyor.
Tersine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve kabinesi ABD’yle ilişkileri iyi tutmak için büyük çaba harcıyor.
Bunun iki nedeni var:
1- Türkiye Ekonomisi çok kırılgan ve Trump’ın bu konuda atabileceği adımların yaratacağı tahribat göze alınamıyor.
2- İçeride halk desteğini kaybeden iktidar, dışarıda Trump’ın siyasi desteğini kaybetmek istemiyor.
İşte bu nedenle de Erdoğan iktidarının “one minute” günlerinden eser yok şimdi.