Siyasî kriz ne zaman sona erecek?

“Kriz” dediğim, 19 Mart operasyonu ile başlayan savaş. Savaş iradenizi zor kullanarak rakibinize kabul ettirmektir. Saray, elindeki bütün araçları CHP’yi dize getirmek için seferber etmiş durumda. “Memleketi yönetmek” görev ve sorumluluğunu bile bu savaşa göre icra ediyor. Devrilen ekonomi politikaları, devlet için bir hayat-memat meselesi olan Çözüm Süreci, Suriye’de himayesine aldığı Şam yönetiminin köşeye sıkışması, AB ile ilişkiler, ABD’den beklenenler hep 19 Mart parantezine sıkışmış durumda.

Kısaca savaş uzuyor. Uzayan savaşlar bıktırıcı-yıpratıcı olur.

Doğru soru şu: Kim daha çok yıpranıyor?

İktidar cephesi için üç basit işaret:

Ekonomi yönetimini uzun süredir deruhte eden Mehmet Şimşek’in akibeti belirsizliğe gömülmüş durumda. Süreç için çok önemli olan İnfaz Yasası, belki daha sonra pazarlığa faydası olur diye kenara çekildi. Suriye’de mutlaka atılması gereken adımlar bekletiliyor.

Her birinde gecikmenin maliyeti çok ağır, fakat krizi yönetenlerin bütün önceliği Saray ile CHP arasındaki savaşın geçtiği alanda. En hafif ifadeyle memleket meseleleri beklemede. Daha ötesi her şey bu savaşa göre tasarrufa konu ediliyor.

CHP savunma savaşı veriyor; kurmay heyeti hapse atılıyor, bir kepçe ile içi habire karıştırılıyor. Yine de direniyor, üstelik iktidarı hallaç pamuğu gibi atıyor.

Saray kanadı daha fazla yıpranıyor.

Erdoğan

Krizi tırmandırmak

Son 25 yılın siyaset tarzının bariz bir vasfı var. İktidar bir krizle karşı karşıya kaldığı zaman, refleks olarak hemen krizi tırmandırmaya girişiyor. Gezi, bunun bariz örneklerinden biri oldu. Kriz tırmanınca ya karşı taraf vazgeçiyor veya krizi onlar çözüyor. Çözemediği bir problemle karşılaştığı zaman veya bir hedefi gözüne kestirdiğinde normal yollar yetmezse hemen bir kriz çıkartıyor. Sonra da saksıda bir çiçek gibi bu krizi besleyip büyütüyor.

Krizleri tırmandırarak çözmek bir kriz yönetme tekniğidir. Sadece sükûnet, sabır ve dayanıklılık gerektirir. İktidar araçları elinizde olduğu için siz korunaklı yerdesiniz. Karşı taraf kriz tırmandıkça yıpranır. Hazırlıklı değilse sermayeden yemeye başlar. Sonunda pes edip teslim olduğunda kriz de sona ermiş olur.

19 Mart operasyonu, bu yöntemle yönetiliyor, dalga dalga büyümesinin ve CHP kanadının sabrının zorlanmasının sebebi bu. Amaç CHP’nin teslim olması; zaten operasyon da bunun için başlatılıp sürdürülmüyor mu?

Ancak iktidar açısından bir sıkıntı var. Kriz tırmandıkça çok ağır bedeller ödemeye başladılar. CHP kanadı ise sürekli kazançlı çıkıyor. Tarihinde görmediği kadar ilgi ve destek görüyor. Adeta modern zamanların yepyeni bir demokrasi efsanesi ete kemiğe bürünüyor.

Kriz bu sefer tırmandırılarak çözülemiyor, tam tersine kaybettiriyor.

Krizin yarattığı Kahraman

CHP, bilhassa son mahalli seçimden İmamoğlu’nu, tozun toprağın arasından yeni bir lider olarak çıkartmayı başardı. 19 Mart operasyonu ilave bir kahramanın önünü açtı: Özgür Özel, arkasına güçlü dalgayı alıp öne geçti.

Özgür Özel

Savaşan iki tarafın da kendilerine göre zayıf tarafları var.

Kronik iç problemleri, “hizipler partisi” görüntüsünü aşmak için kriz çok önemli bir fırsat. Bu dalganın önüne, Saray ile uyumlu set çekmeye kalkanlar kaybeder.

Kurultay iptali senaryosuna oynayanlar sonucu sadece geciktirebilir, yükselen dalgayı durduramazlar.

CHP, kapalı kapılar arkasında teslim olmadığı takdirde, yenilse bile bu savaşın galibi olacak. Savaşı bir boks karşılaşması şeklinde düşünün. Seyirciler, yani halk onca faulden sonra CHP’yi hükmen galip ilan etmiş durumda. Saray tarafının tek beklentisi, ringdeki İmamoğlu adına antrenör sıfatıyla Özgür Özel’in havlu atması, yani CHP’nin müsabakadan çekilmesi. Bu yüzden yeni soruşturma dalgaları ile vurmaya devam ediyorlar ve İmamoğlu’nun aldığı hasarı ekibine mümkün olduğu kadar yaymaya çalışıyorlar.

CHP kanadından beklenen ise sadece sabretmek ve direnmek. Özgür Özel ilave olarak önünde açılan boşluğu mahir hamlelerle dolduruyor, arkasındaki halk desteğini daha görünür hale getirmek ve iktidar üzerindeki baskıyı arttırmak için miting alanlarına sığınıyor.

Sonuçlar hızla anket raporlarından devşiriliyor. CHP kazanıyor, Saray kaybediyor.

Bu kriz, İmamoğlu’na ve müstakbel yol arkadaşlarına kariyerlerini zirveye taşıma vesilesi oldu. Kendisi gibi mağdur edilmiş bir liderin peşine takılmak ve kötüye gidişe bu yolla çare aramak Saray ile CHP arasındaki savaşın beklenen yegâne sonucu.

Nereye kadar tırmanacak?

Sürmekte olan kriz, siyasetin yazılı olmayan bazı kurallarını ve sınırlarını ortadan kaldırdı. İktidar ile muhalefet arasında centilmenlik anlaşmasına konu edilen bazı kırmızı çizgilerin varlığı hissediliyordu. Mesela 17/25 Aralık yasaklı bir konuydu. Özgür Özel, görselliğe dökülmüş şu ahtapot metaforu ile bu konuya doludizgin giriş yaptı. Muhalif kanallar serbestçe 17/25 Aralık hatırlatmaları yapıyorlar.

İstanbul başsavcısını doğrudan hedef tahtasına yerleştirdi.

Özgür Özel Saray’ın nasırlarına basıyor, kararlı ve ısrarlı olduğunu meydan okuyarak gösteriyor.

Bu iki örnek, kırmızı çizgilerin aşıldığını haber veriyor. Çizginin ötesinde başka neler var?

CHP’nin sadağında atacak çok ok olduğu belli.

Demek ki artık krizi tırmandıran, sonlandırma sorumluluğunu iktidara yıkan taraf CHP’den başkası değil. Savunma savaşı verirken kale surlarından aşağıya, tırmananların üzerine kızgın yağları boca ediyorlar.

Krizin takvimi

Yaz aylarına sarkacak bir krize iktidarın ana taşıyıcı kolonları dayanamaz. Muhalefetin taş atıp kolu yorulmuyor, sadece Silivri’de vantilatörler alınmış, sivrisinek ilaçları hazır yazı geçirmeye hazırlanıyorlar; iktidar ise sürekli kaybediyor. Üç beş savcı ve hakimle rakibini ortadan kaldırma hesabı, sandığın bir şekilde devrede olduğu siyasî iklimde işe yaramaz. Kevgire dönen iktidar gemisinde hangi deliği tıkayacaksınız? Rakibi ortadan kaldırmak, kendi koltuğunuzu sağlam kılmaya yetmiyor. Halkın seçeneği çok; elindekileri yere sererseniz mutlaka peşine düşecek bir babayiğit bulacaktır.

Saray bütün oyunu CHP’ye pes ettirme üzerine kurdu. “Yolsuzluk lekesi” tutmadı, üstelik soruşturma dalgalarının “itirafçılar” üzerinden ilerlemesi, inandırıcılık namına ortada bir şey bırakmadı. Bilhassa ekonomik tablo yüzünden İktidara öfke o kadar çok, mağdur rolündeki İmamoğlu’na destek o kadar büyük ki, Kılıçdaroğlu üzerinden CHP’yi ikiye bölme projesi de işlemez. Bugün havayı koklayan Kılıçdaroğlu iş ciddiye binince Truva atı rolünde siyasette bir milim ilerleyemez. Bu işin görünür hale gelmesi 30 Haziran’daki Kurultay davasına kalmaz.

Zaman Saray’ın aleyhine işliyor. Krizin uzun yaz aylarına yayılması ve çözümün siyasetin yeni sezonunun başlangıcı olan ekim ayına ertelenmesi iktidarın işine gelmez.

Kısaca bu kriz haziran bitmeden sona erer.