Yerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak!

Diyanet İşleri Başkanlığı’na ilişkin düzenlemeler öngören kanun teklifi parlamentoda yasalaştı ve Diyanet’e Kur’an meallerini ‘sansür’ yetkisi verildi.

Yeni yasaya göre, Diyanet’te oluşturulacak bir kurul tarafından Kur’an mealleri denetlenecek, İslam dininin temel ilkeleri açısından sakıncalı olduğu belirlenen meallerin basım ve yayını durdurulabilecek. Dağıtılmış olanlar toplatılarak imha edilecek. Dijital ortamda yayınlananlara ise erişim engeli getirilecek.

İlk bakışta ne kadar masumane gözüküyor değil mi?.. Türkiye Cumhuriyeti devletinin oluşturacağı bürokratik bir kurul, Allah’ın kelamını denetleyecek ve kafasına uymayan ve de sakıncalı bulduğu mealleri imha edecek.

Bu öylesine hüzün verici bir durum ki; herhalde yıllarca düşünülse kimsenin aklına gelmeyecek bir şey oldu ve AK Parti iktidarında, rejime ilahi hitabı kontrol etme yetkisi verildi.

Bu nasıl bir akıldır ki; iletişimin ve bilginin böylesine yaygın olduğu bir çağda, aklın, bilginin ve ‘âlimler arası ihtilâfın rahmet oluşu prensibi’ni yok sayarak Allah’ın ayetlerinde neyi kastettiğini en iyi devletin bileceğini düşünmek!..

Öyle ya yıllarını İslam ve Kur’an ilmine vakfetmiş alimler ne bilsin! Her konuda olduğu gibi Allah’ın kelamının anlamını da en iyi Türkiye Cumhuriyeti devletinin memurları bilir.

Yeni yasaya göre devletin ‘ilahi hitabı kontrol memurları’ onay vermeden Allah’ın kelamını basmak, dağıtmak mümkün olmayacak.

Doğrusu buna hiç şaşırmadık. Çünkü bu ülkede kimin “yerli-milli”, kimin “vatansever” ya da “hain” olduğuna da devlet karar veriyor zaten. Dolayısıyla, hangi Kur’an mealinin “yerli-milli” olduğuna da aynı devletin memurları karar verecek. Her zaman ‘ümmet’ düşüncesini dilinden düşürmeyen AK Parti iktidarının ümmete büyük hizmeti!

Kendisini dinin ve Kuran’ın sahibi gören bir anlayışın, haliyle Kur’an denetleme memurluğuna soyunması son derece normal.

Allah’ın kelamı üzerine kurulan bu ceberrut devlet tekeli, günün birinde “resmi din icat etme” had bilmezliğine evrilirse hiç şaşırmamak lazım.

Oysa Kur’an’ın sahibi de koruyucusu da yüce Mevla’dır; Kur’an’ın ve İslam’ın, devletin sansürcü anlayışının korumasına ihtiyacı yoktur.

Ayrıca din sivil bir alandır. İslam kültürü bağlamında tarihi bilgi kaynaklarımız özgür tartışma örnekleriyle doludur. Tarihi bilgi mirasımızın sivil ve eleştirel düşünceyle geliştiğini belirten Ali Bardakoğlu Hoca’nın şu tespiti önemlidir: “Din konusunda üreteceğimiz bilginin sivil ve zanni karakterde olması esasen bizim geleneğimizin hakim üslubudur. Geleneğimizde farklı düşünceler hep sivil platformda tartışıldı. Allah’ın hükmü ile kişisel görüş ayrı tutuldu, ‘kavl’, Rey’, ‘mezhep’ tabirleri bu sivil mütevazi dili ifade etti. Söz bittiğinde de alimlerimiz, ‘doğrusunu en iyi Allah bilir’ dediler.” (Yüzleşme, s.28)

Maalesef hukuku, ekonomiyi, yargıyı, akademiyi tek merkezde toplayarak ülke ekonomisini de adaleti de antidemokratik ülkeler ligine düşüren AK Parti iktidarı sonunda Allah’ın kelamını da devlet denetimine almış bulunuyor.

Halihazırda fikir özgürlüğü bağlamında farklı görüş ifade edenler, aykırı felsefi düşünceleri dillendirenler nasıl makbul vatandaş sayılmıyorsa, bundan sonra farklı renk ve tonlardaki Kur’an meallerinin de sesi kısılacak.

KARAR’a yaptığı değerlendirmede, Kur’an üzerindeki devlet tekelinin dini özgürlükler açısından tehlikeli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın şu uyarısına kulak verelim: “Özellikle dinî özgürlükler bakımından tehlike arz ediyor. İslam tarihinde devletin dini alana doğrudan müdahalesi sınırlıdır. Meallerin toplatılması hatta yakılmasından söz edilmesi dinen de sakıncalıdır. Dine de bilime de yön verilmez. Bugün bir kurulun sakıncalı gördüğünü yarın bir başka Din İşleri Yüksek Kurulu sakıncalı görmeyebilir. Tarih boyunca farklı mezhepler birbirlerini eleştirmiştir ama ‘bunu yazamazsın’ denmemiştir. Yasanın arkasında ideolojik bir niyet olabilir. Belirli bir zihniyet, topluma tek bir din anlayışını empoze etmek istiyor olabilir. Bu, dinin çoğulcu yapısıyla da bağdaşmaz.”

İktidarın dini bilgi üzerinde tekel kurma hevesi, sadece bugün için değil uzun vadede de çok tehlikeli bir sürecin kapısını aralayabilir. Kendilerini dinin sahibi gibi gören ve haşa Allah adına hüküm verdiğini iddia eden siyasal iktidarlar, ahlak ve kural tanımayan uygulamalarını din üzerinden meşrulaştırmaya kalkarlar ki, esas tehlike de budur.

AK Parti’nin bu yerli ve milli Kur’an meali hevesi, bakalım daha başımıza ne işler açacak. İktidarın açtığı bu yoldan giderek yarın birileri çıkıp yolsuzluk, hukuksuzluk, liyakatsizlik gibi temel konularda iktidarların hoşuna gidecek mealler üretmez inşallah.