Şu cumhurbaşkanına ordudan istediklerini atmayı öneren akılsız yasa taslağı üzerine yazmayı yarına bırakayım. Perşembe günkü yazım, cumhurbaşkanının yeniden seçimine odaklı, İmralı ve DEM ile sürdürülen çözüm süreci çerçevesinde “Fakat hesap etmedikleri çok ciddi bir engel var karşılarında” cümlemle bitirmiştim.
Okurlar merak etmiş.
Her yükselen iktidar gücünün adamı rolündeki istihbarat bilgileriyle yönlendirici/manipülatif rolündeki ve sahte haberler yaymakla ünlü “gazeteci”nin “DEM Parti Erdoğan’ın adaylığının “önünü açacak” açıklaması da bu yazının amacına uygun düştü.
DEM’in çözüm sürecinde izlediği politika karşılığında alacağı bazı tavizler sonucu Erdoğan’ın yeniden aday olmasını (ve belki de seçilmesini) sağlayacak bir rol üstleneceği görüşü yaygın olmasına yaygın da bunun hem doğru hem de ne kadar doğru olduğu üzerine şüpheler var.
DEM İÇİNDE FARKLI GÖRÜŞLER VAR
Kimisi ele geçirilen bu çözüm fırsatını, Kürt siyasetinin pek çok talebini kabul ettirmede büyük bir fırsat ve şans olarak görüyor, her ne pahasına olursa olsun, yani Erdoğan’ın iktidarda kalma pahasına...
Okumalarımda İmralı’nın ve belki de DEM içindeki bazı destekçilerinin bu görüşü savundukları izlenimine sahibim. Bu görüş özetle: Bu tarihi bir fırsattır, Erdoğan’ın biz olmadan aday olması (ve belki de seçilmesi) asla mümkün değildir, biz bundan yararlanalım ve Kürt kimliği ve taleplerinde azami sonuçlar elde edelim. (Bu görüş, cumhurbaşkanının geçmişteki tutumlarından bir şey öğrenmemiş gibi görünüyor.)
Fakat DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bütün Türkiye kamuoyu emin olsun; DEM Parti olarak barış sürecinin demokrasi çerçevesinde gelişmesine dikkat edeceğiz. Kendi fikrimizden çok eminiz. Üzerinde durduğumuz en önemli mesele kayyum meselesidir ve siyasilerin, başkanların gözaltına alınıp tutuklanma meselesidir. İmamoğlu’nun tutuklanmasını ve dün yapılan 4. dalga operasyonu kınadık.” diyor.
DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli de diyor ki “Ekrem Bey aynı zamanda bizim kent uzlaşısıyla belediye başkanlığındaki ortak adayımız.”
Bu açıklamalar çözüm süreci demokrasi talebini dışlamayacak, anlamına gelebilir. Ama ileride pazarlık sürecinde nelerin ve kimlerin ağır basacağını şimdiden kestirmek zordur.
Bu birincisi.
PEKİ SEÇMEN NEREDE?
İkincisi ise Erdoğan’ın adaylığı ve yeniden seçimi düşüncesini salt parti logoları arasındaki ittifaklarla gerçekleşebileceği kanaati de büyük ölçüde yanlış. Perşembe yazımın “Çok ciddi engeller var” cümlesindeki özne, oyunu kullanacak seçmeni kastediyordu.
DEM’in seçmeni partisine en sadık seçmen. Bunu seçim sonuçları ve anketlerde görüyoruz.
Fakat Erdoğan’ın adaylığı ve seçimi söz konusu olduğunda, Kürt seçmenin önemli bir kısmı (benim çevremdeki Kürtlerin yüzde yüzü), Erdoğan’a destek konusunda partisinden ayrılabilir. Seçmen Erdoğan ve bugüne kadarki uygulamaları konusunda çok daha bilinçli ve yaşadıklarını unutmuyor.
KÜRT-TÜRK MUHALİF SEÇMENİN BİRLİKTELİĞİ
Bir de iktidarın yaşattığı derin ekonomik krizin seçmen üzerindeki büyük olumsuz etkisi de bu karşıt olmayı kuvvetlendiriyor. Ekonomik kriz konusunda Türk-Kürt muhalif seçmen konusunda sıfır görüş ayrılığı var.
Yani DEM, İmralı ve PKK, Erdoğan konusunda bir destek ittifakı içinde olsalar bile, Kürt seçmenin bir kısmı farklı düşünecektir.
Belki salt bu nedenle, cumhurbaşkanının henüz seçime varmadan adaylığını ve seçilme olasılığını yeni anayasanın Meclis’te 400 oyu bularak kabulünü tercih ediyor olacak.
AKP içinde anayasa üzerinde çalışmaların hızlanmasının nedeni de bu olsa gerek.