YILLARIN deneyimi göstermiştir ki:
AK Parti, aslında bir miting partisidir.
Ben AK Parti’nin yerinde olsam akşam mitingleri serisi başlatırım
AK Parti tarihi, görkemli mitingler tarihidir.
*
Yine yılların deneyiminden anlıyoruz ki:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en mutlu olduğu an, mitinglerde halkla buluştuğu andır.
Yani Erdoğan...
Mitinglerde kendini bulur, mitinglerde enerji kazanır, mitinglerde ustalığını konuşturur.
*
Akşam mitinglerine gelince...
Her seçim zaferinde yapılan balkon konuşmaları, aslında Türkiye’nin gördüğü ilk akşam mitinglerindendir.
Yani akşam mitinglerinin tarihinde de Erdoğan’ın mührü vardır.
*
Ben AK Parti’nin yerinde olsam...
PKK’nın kendini feshetmesi ve silahları bırakması meselesini...
Edirne’den Ardahan’a... Diyarbakır’dan Yozgat’a... Manisa’dan Erzurum’a...
Terörsüz Türkiye için birlik / beraberlik temalı mitinglerle vatandaşa anlatmayı tercih ederim.
*
Bu mitinglerin...
AK Parti taraftarlarının heyecanını diri tutmak gibi... Türkiye’nin birlik ruhunu ayağa kaldırmak gibi... Umudu büyütüp yükseltmek gibi... Herkesi sarıp kucaklama emelini dışa vurmak gibi...
Sayısız faydaları da olacaktır.
Ben AK Parti’nin yerinde olsam akşam mitingleri serisi başlatırım
ERDOĞAN’IN 19 MAYIS’TA GENÇLERLE BULUŞMASI
PAZARTESİ akşamı.
CNN Türk’te Tarafsız Bölge’deyiz.
Programın arasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19 Mayıs Gençlerle Buluşması ekrana geldi.
*
Bu programla ilgili bir eleştirimi yazacağım:
*
Programda yer alan genç erkeklerin tümü takım elbiseli, kravatlıydı, genç kızların tümü de resmi tarzda giyinmişti.
Biraz da bu nedenle programdan buram buram aşırı disiplinli bir hava yayılıyordu.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gençlerle buluştuğu ortamlarda her zaman samimiyet yükselir. Çatık kaşlı bir disiplinden uzaktır o ortamlar. Gençlerin de rahatlık sevdiğini söylemeye bile gerek yok.
*
19 Mayıs’ta gençlerle buluşma... Harika bir fikir.
Ortam da gençlere münasip bir rahatlık içerseydi... Çok daha harika olurdu.
Ben AK Parti’nin yerinde olsam akşam mitingleri serisi başlatırım
İMAMOĞLU DAVASI NASIL ANLAŞILIR
İMAMOĞLU davasına özel ilgi gösteren iki tür gazeteci var:
*
- BİR: Davada hiçbir şey yok, bütün tanıklar sahte falan diyenler.
*
- İKİ: Davada çok şey var, durun daha neler çıkacak falan diyenler.
*
İmamoğlu davasını anlamak için...
Her iki tür gazetecilere de kulak vermek, ondan sonra da bir kanaat oluşturmakta yarar var.
*
Aksi halde...
Tek taraflı propagandaya maruz kalmanın sancılarını çekmek kaçınılmaz olur.
Ben AK Parti’nin yerinde olsam akşam mitingleri serisi başlatırım
İMAM-HATİP BİLİMDIŞI BİR OKUL MU
ŞUNCA zamandır mesele gündemde, şunca zamandır imam-hatipli bir Cumhurbaşkanı var, şunca zamandır imam-hatip mezunları görünür halde.
Buna rağmen bazıları zannediyor ki...
- Bu okullarda sadece din okutuluyor.
- Bu okullarda bilimin b’si bile yok.
- Bu okullarda matematik yok, fizik yok.
- Bu okullarda felsefe yok, mantık yok.
- Bu okullarda müzik yok, beden eğitimi yok.
*
Dostlar! Romalılar!
Ne olur artık öğrenin:
İmam-hatiplerde normal liselerdeki tüm dersler var. İlave olarak da bazı dini dersler var.
*
Bunları niye yazdım?
Halk TV’de konuşan İbrahim Kahveci, “Türkiye bilimden koptu, her tarafa imam-hatip açıldı” falan türü sözler söylemiş de ondan yazdım.
*
İbrahim Kahveci kim?
Daha düne kadar Yeni Şafak’ta yazı yazan bir isim.
Onunki bilmemekten değil tabii.
Bilip de bilmemekten gelmekten.
Ben AK Parti’nin yerinde olsam akşam mitingleri serisi başlatırım
250 BİNİNCİ KONUT DERKEN GÖZLERİ PARLIYOR
ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’la görüştüm dün.
Bakan Kurum’un hayatının tek rüyası şu:
*
Deprem bölgesindeki evleri tamamlamak.
*
Kurum’dan aldığım bilgiye göre...
Bölgedeki 250 bininci ev de bitmiş.
17 Haziran’da Aliyev’in de katıldığı bir törende 250 bininci ev, sahibine teslim edilecekmiş.
*
Bölgenin ihtiyacı 450 bin konut.
Bakan Kurum’un hedefi: 2025 sonuna kadar 450 bin konutu bitirmek.
“Olabilir mi” diyorum. “Olacak” diyor.
11 ilde 3 bin 500 şantiyede 182 bin kişi harıl harıl çalışıyormuş.
*
450 bin konut deyip geçmeyin. Arnavutluk kadar, Estonya kadar, Ermenistan kadar, Litvanya kadar, Slovenya kadar bir büyüklükten söz ediyoruz.
1970’LERİN KORKU FİLMLERİ
- İzlerken sürekli gülüyorum.
- Ve şöyle diyorum: Bunları izleyip de korkan olmuş mudur acaba?
- En korkunç yerlerinde bile korkamıyorum.
- Kan görünce “kesin salçadır bu” demekten kendimi alamıyorum.
- Filmlerde atılan çığlıklar bile yeterince keskin değil.
- Oyuncular bile doğru dürüst korku havasına giremiyorlar.
- Korkutmak için ha bire müziğe yüklenmişler.