Demokrasi de hukuk da gelir inşallah

Bazı sorularla gireyim yazıya:

-18-19 Mart’ta yargı büyük bir DEM operasyonu başlatsaydı, terör örgütüne para aktarma, yolsuzluk, terör iltisakı vs gerekçesiyle, diyelim İstanbul il başkanı, bir yığın KCK üyesi, gözaltına alınsaydı, polis ekiplerinin ceste ceste DEM’liyi topladığı görüntüleri medyada servis edilseydi…

Ya da

-CHP Öcalan’la ve PKK ile ilgili bir yapı olsaydı ve Ekrem İmamoğlu öyle bir yapı içinden İBB Başkanı seçilmiş olsaydı…

Ne dersiniz, yine de Bahçeli Öcalan çıkışını yapar, PKK ile bu görüşmeler yapılıp, nihayetinde PKK Kongresini toplar, fesih kararı verir miydi?

-Hatta şunu sorayım: Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, CHP listesinden değil de doğrudan DEM listesinden aday gösterilip seçilseydi, altta, Öcalan – PKK görüşmeleri devam ederken yine de “terör iltisakı”ndan tutuklanır, yerine kayyım atanır mıydı?

Ne dersiniz, Ahmet Özer yaşanan sürecin içinde “Yanlış yaptık sen CHP’li değilsin” denilerek, tahliye edilip, davası düşürülebilir mi? Ne de olsa iddianamesi yazılıp daha mahkemeye çıkmadı…

….

“Bahçeli’nin başlattığı süreç” diyerek başlıyor değerlendirmeler, evet, süreç PKK’nın silah bırakma kongresini toplamasına kadar ilerledi. Türkiye artık “PKK’sız Türkiye” ya da iktidar diliyle “Terörsüz Türkiye” noktasına geldi.

Şüphesiz önemli bir gelişme. PKK çok kan kaybettirdi ülkeye. “PKK ile mücadele” de yan ürünleriyle çok pahalıya mal oldu memlekete. Herkes bir “Oldu da bitti maşallah” şenliği yaşıyor, bu hengâmede PKK değirmeninde öğütülen Kürt çocuklarının muhasebesi yapılır mı, PKK ile mücadelede giden canların muhasebesi nasıl olur, bilmiyorum, genelde görülmez bunlar…

Bir şeytan devreden çıktı, ona memnun olmalıyız. Ancak bu şeytanın devreden çıkması bile epey zorlu olur, olacak. Öcalan “Bu iş bitti” düdüğü çaldı ya, artık o cenahta “Bitiş”in safhalarından söz edilebilir.

Gene de kimse “Terör örgütü bitti sorun bitti” havasına girmemeli, “Kürtlerle ilişki”de böyle bir terör yapılanmasına yol açan hukuksuzluklar, PKK ile ya da Öcalan ile pazarlık yapılıyor izlenimi oluşturulmadan “soyut insan hakkı” mantığı ile ayıklanmalı.

Türkiye buraya geldi mi? Yani Bahçeli’nin başlattığı “Öcalan’lı süreç” böyle bir köklü iç muhasebenin ve külli bir hukuk – demokrasi atılımının (paradigma değişimi deniyor buna) uzantısı mı?

Yazının başlangıcında sorduğum sorular, başka bir durumu anlatıyor. “CHP’yi döv, DEM’i sev, hatta Öcalan’ı sev, hatta PKK’yı sev” gibi denklem… Dedim ya Ahmet Özer, CHP’den değil de DEM’den seçilseydi belki de başına bu gelmeyecekti.

Yooo, o kadar değil, DEM’in de bir yığın başkanı görevden alındı, cezaevine kondu, yerine kayyım atandı…

Farklılık belki de sadece şu süreç hatırınadır.

CHP Kandil’in parçası değil. O, siyasi mücadelede “mutlak rakip” ya da “Düşman” kategorisine giriyor. Ona o statünün gereği olacak hukuk uygulanmalı… “CHP’ye kayyım”ı bile konuştu Türkiye… İpten döndü Ana muhalefet partisi dense yeri.

Gökçer Tahincioğlu, t24’teki yazısında paralel hukuksuzlukları sıralamış. Ondan alayım dedim. Ben toplasam belki o çerçeveyi bulamazdım. İşte Türkiye’nin paralel gerçekleri:

“Zaten antidemokratik düzenlemeler içeren Terörle Mücadele Kanunu, hiç olmadığı kadar dar ve sert biçimde uygulanıyor.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre tutuklama kararları verilmesi mevcut infaz düzenlemelerine göre mümkün değilken, durmaksızın tutuklama kararları veriliyor.

KHK’lılarla ilgili hukuksuzluklar sürüyor. Binlerce insan hukuka aykırı biçimde işinden edildi ve yargı kararlarına rağmen işlerine dönemiyor.

İşkence ve kötü muamele iddiaları soruşturulmuyor.

Demokratik tepkilerin tamamı olağanüstü halden bu yana kriminalize edilmiş durumda. Demokratik tepkiler anayasal suç kapsamına sokuluyor.

Basın ve ifade özgürlüğü alanı hiç olmadığı kadar daraldı.

Gazetecilere yönelik cezalandırma baskısı sürüyor. Cezaevine konulan gazeteciler, “gazetecilik faaliyeti nedeniyle alınmadılar” denilerek ısrarla cezaevinde tutuluyor.

Kayyım politikaları kararlılıkla sürdürülüyor.

Tutuklama rutin bir uygulamaya dönüşmüş durumda.

Cezaevlerinde siyasi nedenlerle bulunan, şiddetle ilgisi olmayan kişilere hiçbir kolaylık sağlanmazken, şiddet suçlarından hapse mahkûm edilenler “kader mahkumu” denilerek serbest bırakılıyor.

AİHM ve AYM kararları uygulanmıyor. Dahası kararların uygulanmamasından şikayetçi olan AYM, AİHM kararlarını da uygulamıyor.”

PKK Kongre topladı, bu yazı yazılırken kararlar henüz açıklanmamıştı. Ama Türkiye heyecana geldi. Bahçeli ile “kayyım-zede” Ahmet Türk birbirini kutladı. DEM de heyecanlananlardan… Belli ki önü açıldı.

Diyorum ki:

CHP bir Kongre toplasa, orada, iktidar iddiasından vaz geçme kararı alsa, muhalefetin dozunu düşüreceğini vadetse, İmamoğlu veya Mansur Yavaş gibi Cumhurbaşkanlığında favori isimlerinin zinhar aday olmayacağını, düşük profilli bir aday çıkararak zevahiri kurtaracağını açıklasa, memleketin medyasında yeni bir heyecan dalgası oluşur, hep birlikte “Muhalefetsiz Türkiye” bayramını kutlarız.

Kim dinler emeklinin, asgari ücretlinin, liyakatte elenenin vızıltısını…

Yok kardeşim, CHP anlamıyor “zamanın ruhu”nu… DEM’li ol kurtul…

Ya da dua edelim: Öcalan’lı sürecin ardından bu memlekete demokrasi de gelir hukuk da gelsin inşallah… Ne Öcalan’mış ama…