İtiraf gibi faiz artırımı

16 Nisan 2025, Türkiye’nin şu anda geçerli olan Anayasasının referanduma sunulduğu 16 Nisan 2017’nin sekizinci yıldönümüydü.

O gün milyonlarca mühürsüz zarfın geçerli sayıldığı, atı alanın Üsküdar’ı geçtiği bir referandum yapıldı ve “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı verilen bir garip yönetim sistemi kabul edildi.

***

O referandumdan 14 ay sonra yapılan seçimlerden önce halktan oy isteyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, (18 Haziran 2018 günü) şu açıklamayı yapıyordu:

“Verin bu kardeşinize yetkiyi, görün dolardı faizdi nasıl uğraşılır.”

18 Haziran 2018 günü,

- Dolar kuru 4 lira 70 kuruştu.

- Gram altın 194 lira, çeyrek altın 312 liraydı.

- 1 litre benzin 6,2 liraydı.

- Bir simit 1,5 liraydı.

- 250 gramlık bir ekmek 1,4 liraydı.

- Bir kilogram kıyma 41 liraya satılıyordu.

- Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 17,75’ti.

- Ülkede aylık enflasyon yüzde 2,61, yıllık enflasyon yüzde 15,39’du

***

Erdoğan, Haziran 2018’de muhalefetin de büyük hatalarından yararlanarak yetkiyi aldı.

Yasama, Yürütme ve Yargı demokrasinin üç temel saç ayağıydı. Yeni yönetim sisteminin güçler ayrılığını teşvik edeceği iddia ediliyordu ama tam tersi oldu.

Yargı ve Yasama Cumhurbaşkanı’nın, yani Yürütmenin kontrolüne girdi.

Cumhurbaşkanı ülkeyi kararnamelerle ve kendi adamlarıyla yönetmeye başladı.

Sekiz yıl boyunca biz vatandaşlar da “kardeşimizin” dolarla faizle nasıl uğraştığını gördük:

İşte geçen 8 yılda gördüğümüz bilanço:

- 1 Dolar 38 lira (artış yüzde 706 - 8 kat-artış)

- 1 Gram altın 3 bin 535 lira (yüzde 1716 -18 kat-artış)

- 1 litre benzin 45 lira (yüzde 626 - 7,25 kat-artış)

- 1 simit 15 lira (yüzde 900 -10 kat- artış)

- 1 adet 200 gramlık ekmek 12,5 lira (yüzde 900 -10 kat- artış)

- 1 kilo kıyma 600 lira (yüzde 1363 -14,6 kat- artış)

- Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 46 (yüzde 181,7 artış)

- Ülkede yıllık enflasyon yüzde 38,1 (2,5 kat artış)

***

Şimdi gelin bir de 19 Mart 2025 gününden, yani Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı günden sonra yaşananlara bakalım:

TCMB net rezervleri sadece geçen hafta 10 milyar dolar düştü. Dört haftalık toplam düşüş 35 milyar doları aştı. SWAP hariç net rezervler ise geçen hafta 10,3 milyar dolarlık düşüşle 20,8 milyar dolara geriledi. Net rezervlerde son dört haftada yaşanan toplam düşüş 44,6 milyar dolara ulaştı.

“Yarın CHP’ye kayyum atanacak, belediyelere yeni operasyonlar yapılacak” iddialarının ardından (piyasalar kapalı olduğu halde) yaşanan baş döndürücü trafiğin faturasını da bugün yarın net bir şekilde görürüz.

***

Görüyorsunuz ya ülke ekonomisi bıçak sırtındayken otoriter adımlar doğrudan ekonomiyi vuruyor. Kim ne derse desin,19 Mart’tan bu yana ödediğimiz fatura doğrudan Ekrem İmamoğlu’nu cezaevine atanların yarattığı faturadır.

CHP’ye, İstanbul Barosu’na kayyum atama planlarının faturasıdır.

İktidarın benzer uygulamaları sürdüreceğine dair dedikodular dahi artık piyasaları sallamaya yetiyor. İktidarın o dedikodular karşısındaki paniği ve açıklamaları bunun en büyük göstergesidir.

Bakan Mehmet Şimşek kasıla kasıla konuşup ekonomik programın başarıyla yürütüldüğünü iddia ediyordu.

Sadece CHP’ye kayyum atanacağı dedikodusu dahi, 13 aydır düzenli düşürülen politika faizinin 350 baz puan artırılmasını gerektirdi. Bunda 19 Mart’tan bu yana Merkez Bankası rezervlerinin 44,6 milyar dolar azalmasının etkisi var. Döviz kurunu kontrol edecek dolar kalmadığından artık faiz silahına sarılmak zorunda kaldılar.

Zaten bankalar mevduat faizini hala yüzde 50 seviyelerinde tutarken Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapması, hatta faizi sabit tutması saçma olacaktı.

***

Merkez Bankası’nın son faiz artırımı Mehmet Şimşek programının işlemediğinin ve Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması kararının ülkeye büyük bir fatura çıkarttığının itirafı gibi bir adımdı.

Kim ne derse desin, artık mızrak çuvala sığmıyor!