Türkiye hiçbir meselesini ciddi anlamda tartışamayan, en hayati problemlerini bile ayak üstü çözmeye çalışan ama hiçbir zaman çözemeyen garip bir ülke.
Hepimiz biliyoruz ki Türkiye’nin Kürt meselesi diye bir problemi var. Kırk küsur yıldır terör yüzünden yüzlerce canımızı kaybettik, ekonomik olarak ağır bedeller ödedik, büyük acılar yaşadık ama bütün bunlara rağmen, henüz kalıcı anlamda barışı ve kardeşliği tesis edemedik.
Şimdi, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM’e el uzatmasıyla başlayan bir süreç var. Açıkçası çok umutlu olmamakla birlikte, bu sürece pozitif bakmaya çalışıyorum. Eğer bu adımların sonunda Kürt meselesinin çözümüne kapı aralanırsa, terörü en azından asgari düzeye çekmek mümkün hale gelirse, kişisel olarak alkışlamaya hazırım.
Ama Bahçeli’nin başlattığı sürecin sonuç üretebileceği konusunda endişelerim var. Zira esas adım atması geren iktidarın, çözüm adımlarına sahip çıktığı konusunda en küçük bir işaret bile yok.
Hatırlayalım Bahçeli, İmralı’ya yaptığı ilk çağrıda Öcalan’ın terörün bittiğini ilan etmesi ve PKK’nın silahları bırakması halinde “umut hakkı” için yasal düzenleme yapılacağı sözünü vermişti.
Peki kim yapacak bu düzenlemeyi? Elbette iktidar… Ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, şu ana kadar ‘umut hakkı’ konusunda tek bir cümlesi yok. Demek ki iktidar bu konuda istekli değil. Kısacası ortada bir çözüm muhabbeti var ama henüz ne olduğunu bilen yok.
Tuhaf olan şu ki bir taraftan Öcalan’a Meclis’e gelme çağrısı yapılırken, bir taraftan da memlekette “Kürt meselesi”ni ağzına alanlara parmak sallamaya devam ediliyor. Bu arada kayyum atama işleri de tam gaz…
Ancak absürtlükler bu kadarla bitmiyor… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanı, bir diğer ifadeyle Beştepe’nin eski Marksisti, Kürt meselesinden söz eden Cumhur İttifakı ortaklarına, AK Partilileri ve neredeyse bütün İslamcı dernek ve vakıflara parmak sallayarak, hepsini “vatana ihanet”le suçluyor.
Bilindiği gibi HÜDA Par geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’da “Kürt Meselesinde İnsani Çözüm Çalıştayı” düzenlemişti. Kişisel anlamda bugüne kadar HÜDA Par’la düşünce planında hiçbir ortaklığım olmadı, olamaz da... Ama Kürt meselesi konusunda bir çalıştay düzenliyorlarsa, oturup ne dediklerine bakarım. Bu can yakıcı meselenin çözümü konusuna katkı veren herkesin görüşünü de kıymetli bulurum, yeter ki iyi niyet esas olsun.
Ama Beştepe’nin Marksisti, Kürt meselesinin konuşulmasından hiç mutlu olmamış. Kim adına ve neden bu kadar öfkelendiğini bilemiyoruz ama doğrudan Cumhur İttifakı’nın ortağı HÜDA Par’ı ve AK partilileri hedef alan şu ifadeler bir Beştepe memuru için bile çok fazla: “Cumhur İttifakından nefret edenlerin ve AK Partili görünenlerin de içinde yer aldığı ama insani olmadığı kesin, bu 'bölünme çözümü çalıştayı' terörsüz Türkiye için başlatılan yeni döneme ihanettir. Cumhuriyetin esaslarına düşmanlıkları ise tam bir alçaklıktır.”
Bu işte bir gariplik var, en kritik zamanlarda Cumhurbaşkanı Erdoğan susuyor, AK Parti yönetiminden hiçbir ses çıkmıyor ama Beştepe’nin eski Marksisti bir anda arzı endam ederek, özellikle de AK Parti’nin hinterlandında yer alan bütün kesimlere ateş etmeye başlıyor.
Oysa HÜDA Par lideri Yapıcıoğlu 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın en önemli ortaklarından birisiydi ve 28 Mayıs gecesi Beştepe’deki selamlamada Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli ile el ele zafer kutluyordu. Dahası, 6 ay önceki Malazgirt Zafer kutlamalarında Erdoğan-Bahçeli-Yapıcıoğlu el ele tutuşarak düşman çatlatıyorlardı…
Peki ne oldu da aynı HÜDA Par, şimdi ‘Cumhuriyet düşmanı’ ve ‘beka sorunu’ haline dönüştü? Oysa HÜDA Par ittifak ortağı olmadan önce de aynı şeyleri söylüyordu, yani görünmez filan değildi…
Doğrusu kafa karıştırıcı bir durum… Açıkçası, Beştepe’nin eski Marsistinin, epey bir süredir özellikle AK Partililere sopa göstermesinin mantıklı bir izahının olması gerekiyor.
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan talimat alarak AK Partililere ateş etmesi düşünülemeyeceğine göre, Erdoğan’a rağmen başka bir merci adına konuşuyor olmalıdır.
Henüz Cumhurbaşkanı ve AK Parti yönetiminden, sınırları aşarak konuşan bu memura yönelik bir açıklama yok ama Çalıştay’a katılan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’nın şu ifadeleri izaha ihtiyaç duyulmayacak kadar net ve aynı zamanda manidar: "Arsızlık, hadsizlik bizzat senin karakterin! Kürt meselesine yönelik olarak kardeşlik ve adalet temelinde çözüm çabasına ilişkin bu kadar açık yalan söyleyebilen, iftira atabilen birinin cumhurbaşkanı danışmanı sıfatı taşıması çok çirkin bir durum!"