Orta Doğu zebanisi!

Dünya liderlerinin kendilerini aşağılattığı ibretlik tecrübelerinden biri daha tekrarlanıyor. Bu kadarı nadir olur. Siyonist projenin tarihi fırsat olarak gördüğü ABD Başkanı Donald Trump, Filistin’deki soykırımı tamamlayacak etnik temizlik planına itiraz edenlere kabadayılık taslıyor. ‘Küresel Haydutluk Düzeni’, İsrail’in işgal coğrafyasında Filistinlilere yaşam hakkı tanımıyor. Etnik temizliğin yeni aşamasında onları bekleyen felâketleri küstahça tekrarlıyor.

- Trump cumartesi öğlen 12’ye kadar Gazze’de tutulan 76 rehinenin tamamı bırakılmazsa kıyametin kopacağını duyurdu. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da yeniden saldırıya geçmek için orduya ‘hazır ol’ talimatı verdi. Trump “Damla damla değil, üç ve iki değil, hepsi” diyerek aşama aşama planlanmış ateşkes anlaşmasının üzerinden silindir gibi geçti.

Netanyahu’nun normalde niyeti ateşkesin ikinci aşamasına geçmeden savaşa dönmek. İsrail basını, Netanyahu’nun ikinci aşamayı sabote etmek için Hamas’ın lider kadrosunun Gazze'den çıkarılması ve Kassam Tugayları'nın silahsızlandırılıp dağıtılması gibi koşullar ileri süreceğini öngörüyordu. Fakat daha birinci aşamanın ortasında anlaşma koşullarına uymayarak arıza çıkardı. Hamas ihlalleri gerekçe göstererek rehine takasını geciktireceğini açıkladı. Kıyamet vaadi de bunun üzerine geldi. İsrail ne Gazze’de ne de Lübnan’da dürüst oynuyor. Anlaşmalara sadakat tabiatında yok.

Gazze’deki ateşkes ihlalleri; Filistinlilerin kuzeye dönüşünü engellenmek, dönenlere ateş açmak ve çadır sevkiyatı dahil insani yardımı önlemek. NYT’ye konuşan İsrailli üç yetkili ve iki müzakereciye göre Hamas iddialarında haklı.

Trump’ın hem bu ültimatomu hem de Gazzelileri sürme planı Netanyahu’ya manevra alanı açıyor. Tramp’ın planı, Gazzelilerin kuzeye dönmesini ve yeniden inşaya geçilmesini de içeren ateşkes anlaşmasını sabote ediyor. Halbuki Netanyahu’yu ateşkese zorlayan Trump’ın kendisiydi!

Beyaz Saray’a döner dönmez Orta Doğu’daki tetikçisinin bomba siparişlerini ivedilikle onayladı. Gazze’yi boşaltma ve cehennem vaadiyle ateşkes çizgisinden sapan Trump’ın aklındaki çözüm kaçınılmaz olarak şu çağrışımı yapıyor: İkinci dalga bombardıman Riviera rüyası için hafriyatı kolaylaştırılabilir ve sürgüne direnenleri çaresiz bırakabilir.

İsrail kabinesi bu çağrışımın birincil kaynağı. Mesela Savunma Bakanı Israel Katz savaşa dönülmesinin Trump'ın Gazze planının uygulanmasına olanak sağlayacağını savunuyor.

- Trump’ın Mısır ve Ürdün’e “Gazzelileri alacaksınız” diye tehdidi de devam ediyor. Bu iki ülkeye yardım ettiklerini ve onları koruduklarını söylüyor. “Gazze'yi devralacağız”, “Yöneteceğiz”, “Elimizde tutacağız”, “Bizim kontrolümüzde olacak”, “Mısır'da bir toprak parçamız ve Ürdün'de bir toprak parçamız olacak” minvalinde geveleyip duruyor. Aklı sıra ‘Soykırım Şeridi’, Akdeniz’in Rivieara’sı olacak, dünya zenginlerinin sefasına sunulacak. Emlakçılık marifetiyle İsrail’i büyütmenin bir diğer yolu.

- Trump’ın yol haritasıyla gidilirse İsrail, Batı Şeria’yı da ilhak edecek. Trump “O iş yürüyor” diyor. Ürdün Vadisi gittiğinde buradaki Filistinliler de bir aşama sonra Ürdün’e atılacak. Gazze’deki ateşkesten sonra orada da etnik temizlikten aşağı kalmayan operasyonlar başladı.

- İsrail, Lübnan’da da 18 Şubat’a kadar uzatılmış ateşkesi yine uzatarak 5 yerden çıkmak istemiyor. ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, Beyrut’ta Baabda Sarayı’nda Davud Yıldızlı yüzüğüyle poz verip Cumhurbaşkanı Joseph Avn’a Hizbullah’ın hükümette yer alamayacağını buyurdu. Lübnanlılara cehennemi yaşatan İsrail’e de teşekkürlerini dile getirdi. Oldukça hadsizdi. Haftaya yeni bir küstahlık paketiyle dönmesi bekleniyor. Bu sefer İsrail'in Lübnan’da stratejik tepelere yerleşmesi ve Lübnan-Suriye sınırına uluslararası güçlerin konuşlandırılmasını isteyeceği aktarılıyor.

- Trump’ın şimdilik bir şey buyurmadığı diğer mesele Suriye. İsrail 8 Aralıktan bu yana genişlettiği işgali kalıcı hale getirmeye çalışıyor. Ordu Radyosu’na göre İsrail, Suriye'de 3 tugayın konuşlanacağı 9 askeri tesis kuruyor. Trump iktidardayken bu zokayı da yutturmak istiyorlar!

***

Siyonist projenin kısa vadeli hedefleri bunlar. Burada durmayacaklarını söylem ve sicillerinden biliyoruz. Küresel bir haydutluk tarafından şımartılmış soykırımcı saldırganlığa karşı bir avuç asimetrik güç dışında direnen yok.

Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın, salı günü Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump’ın yanındaki hali acınasıydı. Gazze’deki soykırımı mümkün kılan eylemsizliğin Arap ve İslam ülkelerinde yol açtığı bir utanç varsa eğer, Kral’ın mimik ve sözleri bunu katladı.

Kral, Gazze’den 2 bin hasta çocuğu kabul ederek baskıyı azaltmayı, ortak Arap çözüm önerisiyle de vaat edilmiş felâketi savuşturmayı umuyor. Ortak Arap önerisinin beklendiği adres Kahire. Washington ziyaretini erteleyen Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el Sisi, Gazze’nin yeniden inşasına yönelik kapsamlı bir vizyon sunma arayışında. Mısırlı kaynaklara göre Gazzelilerin yerinden edilmesi gündem maddesi olduğu sürece Sisi, Washington’a gitmeyecek. Sisi daha fazla direnirse Mısır içinde nasıl bir çökertme senaryosuyla karşı karşıya kalacağına da kafa yoruyor olmalı. Etnik temizliğe ortak olmak da Ürdün ve Mısır’ın istikrarını yok edebilir. Sonuç itibarıyla İsrail çatışmayı bu iki ülkeye küremiş olacak.

Bölgenin egemenlik ve bağımsızlık sorunu kaba müdahaleler ve tehditlerle kendini bir kez daha gösteriyor.

Güya İslam dünyasının lideri konumundaki Suudi Arabistan, Trump’ın dostluğunu temin için yatırım vaadini 600 milyar dolardan açıyor. Riyad soykırım sürerken bile perde arkasında İsrail’le normalleşme pazarlığından çekilmedi. Hatta Suudilere sorarsanız ateşkesi sağlayan itici faktör ‘normalleşme’ diyaloğuydu. Ne var ki bu diyalog, Netanyahu’nun "Filistin devleti istiyorlarsa Suudi Arabistan'da kurabilirler” sözleriyle Suudi egemenliğine saldırmasını engelleyemedi. Kimse aşağılanmaya müsait olmayanı aşağılayamaz. Bu sadece siyasi ve ekonomik güç meselesi değil.

***

Fakat iki ayaklı giyotin, ölümü gösterip sıtmaya razı etme taktiği gütmüyorsa eninde sonunda küresel gücün sınırlarını tecrübe edecektir.

Trump’ın büyük projelerinden biri Abraham Anlaşmaları'na Suudi Arabistan’ı da dahil ederek İsrail’in çevresini tamamen değiştirmek. Fakat Gazze’deki soykırım Riyad’ı, Filistin devletinin kurulacağı yönünde bir taahhüt alma koşulundan geri dönemez noktaya taşıdı. (Gerçi İsrail tarafında anlaşmaların bir değeri yok ki sözün değeri olsun. Riyad’ı basit bir sözle de bağlayabilirler. Mesela Trump ilk döneminde Abraham Anlaşmaları'nı imzalatmak için Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) Ürdün Vadisi’nin ilhak edilmeyeceği sözünü vermişti. Şimdi ilhak için geri sayımı başlattı.) Suudi yönetimi, Filistinlileri umursadığından değil ama İslam dünyasındaki yerine halel getireceğinden Gazzelilerin yerlerinden edilmemesini de İsrail’i tanımanın ikinci koşulu yapabilir. Yeni bir Nekbe, kapısını Suudilerin tuttuğu Arap Birliği’ni de hepten çöpe çevirecektir. ABD’nin dostları nezdinde tehdit-sonuç ilişkisi ters dönebilir.

Ürdün çok kırılgan fakat Mısır biraz daha direnebilirse Filistin davasına sırtını dönmüş Arap tutumunda toparlanmaya sebep olabilir.

Kimse hayatları üzerine bahis oynanan Filistinlilere ne istediklerini sorma gereği duymuyor. Direnenler onlar. İsrail, Gazze’de Hiroşima’ya atılan atom bombasından birkaç kat daha fazla imha gücü kullandığı halde Filistinlilerin toprakla bağını koparamadı. Cehennemi yaşadılar, şimdi kıyametle korkutuluyorlar. Atom bombası ve kimyasal bombadan başka atmadıkları ne kaldı? Ha evet, İsrailli bakanlar aç, susuz ve elektriksiz bırakmaktan söz ediyor. Sanki yapmadıkları bir şeymiş gibi! Maliye Bakanı Bezalel Smotrich “Gazze’ye elektriği ve suyu kesmeliyiz, insani yardıma son vermeliyiz. Zarar gören her rehine için Gazze şeridinin yüzde 5’ini ilhak etmeliyiz” diyor.

Filistinliler Trump’ın planını 1948’de başlayan soykırımın devamı olarak görüyor. Bu bakış açısına tutunmuş bir iradeyi kırmak kolay değil.

Planla ilgili bir diğer bozucu faktör İsrail’in içinden gelebilir. Rehineler için ateşkesin korunmasını bekleyenler bir kenara, etnik temizlikten yana olup da Mısır ve Ürdün’ü sürgün adresi olarak doğru bulmayanlar var. 2.2 milyon insanı sürmek mümkün değil, ama olsa bile İsrail’in aradığı güvenli çevreyi garanti etmeyecektir. İşte iç tartışmalar buradan yürüyor. Mesela Knesset Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein, Lübnan örneğini vererek Ürdün ve Mısır’a sürmenin yanlış bir seçim olduğunu söylüyor. Ona göre Filistinliler çok uzak yerlere sürülmeli. Coğrafi bağlar koparılmazsa direnişin de bitmeyeceğini görüyorlar. Mısır ve Ürdün’le barış anlaşmalarının temin ettiği sükûnet de sona erecektir.

Öte yandan Trump cephe açarken pergeli o kadar geniş aldı ki Amerika kıtasından Avrupa ve Asya’ya kadar geniş bir coğrafyaya itiraz gerekçeleri sundu. Onlarca ülkenin huzurunu kaçırdı. Bu tür bir atmosfer bir umut Gazze’ye yönelik gaddar ve aç gözlü heveslerin, planların kırılmasına da yarayabilir. Bir yerde istediğini alınca sıradaki hedefte daha da pervasızlaşacağını herkes görüyor.