Son birkaç yılın en büyük siyasi yalanı DEM seçmeninin "terörist" ilan edilme yalanıdır. Hiçbir partinin böyle bir suçlaması yok. Ama CHP ve medyasının HDP-DEM ile kurdukları kirli ilişkiyi gizlemek için bu yalana ihtiyaçları var. Daha vahimi, işi Kürtlere kadar götürmeleri.
Ne zaman sıkışsalar hep aynı yalan piyasaya sürülüyor: "DEM'e oy veren 6 milyon Kürdü kimse terörist ilan edemez."
Yakın geçmişte, Kürdün ana dili, kitapları yasaklanırken susanlar, Kürt demekten korkanlar, "Her yeri Kürtler sardı" diyenler birdenbire Kürtsever oldu. Daha dün, "Kürt sorunu benim sorunumdur" deyip; "silahlara veda" çağrısıyla çözüm süreci başlatan Başkan Erdoğan'a karşı çıkanlar da PKK'ya "silah bırakmayın" diye yalvaranlar da bunlardı. Eğer çözüm süreci başarısız olduysa bunda Kandil-Demirtaş ikilisi kadar FETÖ'nün, daha doğrusu ABD'nin dolduruşuna gelip, "Bu hükümet gidici" diye hayal kuran CHP ve vesayetçi medyasının da çok ciddi katkısı var. Hiçbiri silahların bırakılmasını istemedi.
KÜRDÜN ŞİDDET KULLANANINI SEVENLER
Onlar Kürt'ten çok, Kürdün şiddet kullananını sevdi.
Oysa ortada çok açık bir gerçek var, Türkiye Kürt sorunu denilen meseleyi büyük oranda "sorun" olmaktan çıkardı. Atılan adımları, reformları saymıyorum, artık Kürtlerin sorunları da siyasetle çözülecek bir noktaya geldi. Ama ne yazık ki, HDP-DEM çizgisi 7 Haziran 2015'te aldıkları yüzde 13 oyu daha yukarı çıkarıp siyaset yapmak yerine, Kandil'in "kanton" rüyası uğruna heba etti. Bugün şehit olan askerlerin de ölen Kürt çocuklarının da vebali onların ve onlara destek verenlerin boynunda.
DEM Parti geleneği ciddi anlamda hiçbir dönem silahların susmasını istemedi. PKK karşısında bir irade koyamadığı gibi PKK'yla ilişkisini de saklamadı.
Sokağa inip; "DEM Parti'nin PKK ile ilişkisi var mı?" diye birCHP'liye sorun hiç tereddütsüz "Evet" der. Çünkü herkes, DEM Parti'nin "PKK'nın siyasi ayağı" olduğunu bilir.
Peki bir demokrasi için bu sorun değil mi?
Ne yazık ki uzun zamandır CHP ve aydınları bunu sorun etmiyor, hatta üstünü örtmek için özel çaba harcıyor. Bir ara İyi Partililer bile bu suça ortak oldu, "HDP kriminalize ediliyor" diye esip gürledi.
Oysa HDP-DEM çizgisi PKK'yla ilişkisini sürdürdüğü için "kriminalize"ydi ve bundan da şikayetçi değillerdi.
Bugün de aynı sorunlu siyasi ilişkiyle karşı karşıyayız. Böyle bir siyasi ilişki dünyanın hiçbir demokrasisinde olmaz. Avrupa Birliği'nin Venedik Kriterleri siyaset-şiddet ilişkisini yasaklar. İspanya'da Herri Batasuna partisi ETA terör örgütüyle ilişkisi nedeniyle kapatıldı.
CHP bunu bildiği ve halktan tepki çekeceği için DEM Parti'yle veya geçmişte HDP ile açık ittifak yapmadı, yapamadı. Ellerini tutan yok, madem 6 milyon oya saygılı olmak gerekiyor ve ortada "kriminal" bir durum yok o zaman CHP, DEM Parti'yle açık ve şeffaf ittifak yapsın. Neden yapmıyor?
Yaptıklarının yanlış olduğunu, sivil siyaseti zehirlediğini onlar da biliyor. Ama DEM oylarına ihtiyaçları var, bu yüzden yeni nesil siyasetçi Ekrem İmamoğlu dahil hepsi oportünist bir siyaset izliyor ve susuyorlar.
CHP, "DEM, PKK'YLA YOLLARINI AYIRMALI" DİYEMİYOR
İşin daha garip tarafı, CHP'nin DEM Parti'yi siyasi alana çekmekgibi bir derdi de yok. Mesela CHP'nin DEM Parti'yi şiddete karşı çıkmaya davet ettiğini hiç duydunuz mu? Ya da PKK'yla aralarına mesafe koymalarını istediğini... Ama DEM Partililer CHP'ye istediklerini yaptırmak için ültimatom bile veriyor. DEM'in Ankara adayı Öztürk Türkdoğan; CHP'ye şöyle diyebiliyor: "Sosyal demokrat bir partiyse bu insanlarla yollarını ayırmalı" Ama hiçbir CHP yöneticisi, "DEM, PKK'yla yollarını ayırmalı"diyemiyor.
Kurucu parti CHP, DEM'i değiştireceğine DEM, CHP'yi değiştiriyor.
Zaten 74 yıldır iktidar olmayan CHP böyle ilkesiz siyasetiyle hiç olamaz.
***
METRO YALANLARI
Bir süredir İstanbul'da Cumur İttifakı adayı Murat Kurum'la CHP adayı aynı zamanda Eşbaşkanı (artık genel başkan da denebilir) Ekrem İmamoğlu arasında bir metro tartışmasıdır sürüp gidiyor.
Seri üretimde değil ama seri yalanda İmamoğlu ile baş etmek kolay değil. Olmayan görüntüler karşısında "kanım dondu" diyebilecek kadar pervasız yalan söyleyen İmamoğlu, şimdi aynı yöntemi metro konusunda izliyor. Temelleri daha 2017 yılında rahmetli Kadir Topbaş döneminde atılan ve ciddi mesafe alınan metroları çok rahat bir biçimde kendisinin yaptığını söylüyor.
Oysa bunun yalan olduğunu bizzat İmamoğlu'nun metro konusundaki en yetkili ismi İBB Genel Sekreter Yardımcısı Pelin Alpkökin, daha 2019 yılında yaptığı Raylı Sistemlerin Mevcut Durumu sunumuyla kanıtlıyor. O sunumu ne yazık ki artık İBB'nin resmi sitesinde bulamazsınız çünkü apar topar kaldırıldı. O sunumda madde madde hangi metronun ne kadar yapıldığı yer alıyor.
İşte birkaç örnek:
M7 Mecidiyeköy Mahmutbey metrosunun yüzde 99'u 2019'dabitmişti. İmamoğlu döneminde sadece 180 metre yapıldı.
M7 metrosunun Mecidiyeköy- Yıldız kesiminin yüzde 50'si2019'da bitmişti. İmamoğlu döneminde sadece 1 kilometresi yapıldı.
M8 Dudullu-Bostancı metrosunun yüzde 70'i 2019'da bitmişti.İmamoğlu döneminde sadece 4.3 km yapıldı.
Metrolar gibi tramvaylarda da durum farklı değil. Mesela Cibali- Alibeyköy tramvayının yüzde 99'u 2019'da bitmişti. İmamoğlu döneminde sadece 90 metresi yapıldı. Aynı şekilde Eminönü Cibali arasındaki tramvayın da yüzde 90'ı bitmişti. İmamoğlu döneminde sadece 1 kilometresi yapıldı. Bu tramvayları da tamamen İmamoğlu'nun yaptığına dair bir algı var. Adam boşuna bütçenin çoğunu reklama ayırmıyor. Cumhurbaşkanı Danışmanı İsmailCesur bu bilgileri internette paylaşırken şu notu düşmüş:
"Yukarıda yer alan ve almayan metro hatlarına ek olarakİmamoğlu'nun İstanbul için projesini yaptığı, ihalesini tamamladığı, inşaatına başladığı tek bir metro projesi olmadığını da ekleyelim. Algılara değil, gerçeğe hakim olalım."