CHP’nin Filistin’e destek vermesi yasak mı?

Türkiye, küçük ölçekte de olsa demokratik teamüllerin işlediği, asgari şartlarda siyasi geleneğin sürdüğü normal demokrasilerden hızla uzaklaşarak adını zikretmenin bile insana acı verdiği otokrasinin en koyu rengine doğru ilerliyor.

Bir pazartesi yazısına böylesine karamsar bir cümle ile başlamaktan aslında hiç mutlu değilim. Ama ne yapalım ki karamsar haberler de peşimizi hiç bırakmıyor.

İşte o haberlerden biri; CHP İstanbul İl Başkanlığının, Trump’ın Gazze’yi ‘devralma’ planına karşılık 9 Şubat’ta Galata Köprüsü’nde ‘Nehirden Denize Özgür Filistin Yürüyüşü’ düzenlemesine İstanbul Valiliği izin vermedi.

Bugüne kadar özellikle dış politikada sessiz kalan, etkili bir söylem dili oluşturamayan CHP, bu miting başvurusuyla çok doğru bir hamle yapmış oldu.

Açıkçası, AK Parti iktidarının özellikle ilk on yılında hukuktan özgürlüklere kadar attığı önemli adımlara destek vermiş birisi olarak bu haberi üzüntüyle ve utanarak okuduğumu belirtmek istiyorum. Çünkü bu yürüyüşe izin vermemenin en net haliyle anlamı şu; AK Parti dışında CHP ve diğer farklı kesimler hiçbir şekilde Gazze’de İsrail soykırımına maruz kalan, bombalarla katledilen çocuklara, kadınlara, bebeklere asla destek veremez, onlar için miting düzenleyemez. Nitekim geçtiğimiz aylarda, iktidarlar aynı çizgide yer almayan genç insanlar İsrail’e yapılan ticareti protesto ettikleri için gözaltına alınıp tutuklandılar, çıplak aramaya tabi tutularak tacize uğradılar.

Filistin’e destek yürüyüşüne izin vermeyen iktidar yetkililerinin çıkıp topluma bunu izah etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde insanlar “Acaba iktidar Trump geldikten sonra Gazze konusunda taraf mı değiştiriyor?” şeklinde sorular sormaya başlar ki; bu hem iktidarın bizzat kendisine hem de topluma haksızlık olur.

Bu konuda CHP lideri Özgür Özel’in ardından DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir an önce yüz yüze görüşebilmek için Gazze konusunda sessiz kaldığını söylemesi son derece manidar.

Her ne kadar iktidar, Trump’ın Filistinlileri sürgün ederek Gazze’ye çökme planı karşısında henüz ciddi bir tepki ortaya koymasa da yakın bir zamana kadar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Gazze konusundaki hassasiyetini hepimiz biliyoruz.

Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan, neredeyse her konuşmasında başta CHP olmak üzere bütün muhalefeti Gazze ve Suriye konusunda sessiz kalmakla, hatta ihanetle suçlayan ifadeler kullanmıştı.

Bu çerçevede Erdoğan’ın Adana il kongresinde yaptığı konuşmadaki şu sözlerinin, CHP’nin Filistin mitinginin yasaklanmasıyla birlikte okunmasında yarar var: “Filistin davası gibi millî bir meselede Türkiye düşmanlarının kuklası hâline gelenleri unutmadık ve unutmayacağız. Bakın açık ve net söylüyorum. Bunları yapanların derdi hiçbir zaman Filistin olmadı. Bunların derdi hiçbir zaman Gazzeli masumlar, mazlumlar olmadı. Bunların derdi hiçbir zaman Suriyeli muhacirler olmadı. Sadece siyaset yaptılar. Sadece mazlumları istismar ettiler. Bu insani trajedileri oy devşirmek için pervasızca kullandılar.”

Peki hal böyleyken CHP’nin Filistin yürüyüşüne neden izin verilmez?

İşte tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin davasına sahip çıkmamakla suçlamasından sonra, CHP çıkıyor ve diyor ki: “Ben soykırımcı Netanyahu’ya ve destekçisi Trump’a karşı Filisin davasına sahip çıkıyorum ve bunun için meydanlara inmek istiyorum.”

Ne güzel işte, başta CHP olmak üzere bütün muhalefet Gazze konusunda duyarlı bir tavır ortaya koyuyor, hepimiz için gurur verici bir tablo… Ama öyle anlaşılıyor ki; AK Parti bu durumdan hiç mutlu değil.

Eminim CHP, Gazze’nin adını ağzına almasa, hatta Trump’ın sürgün planına taraf olsa mutlu bile olur. Meydanlara çıkar der ki: “İşte CHP bu, onlar Gazze’deki çocukların acısını bilmezler ki…”

Doğrusu iktidarın bu yasakçı tavrını izah etmekte zorluk çekiyorum. Bugüne kadar Filistin ve Gazze konusunda son derece duyarlı bir söylem dili kullanan AK Parti iktidarının, CHP’nin Filistin’e sahip çıkmasından mutlu olması gerekmez mi?

Kabul etmek gerekiyor ki; AK Parti, iç siyasette getirisi olan Filistin, Gazze, Kudüs gibi konuları kullanma hakkının sadece kendisine ait olduğuna inanıyor. Bu yüzden de CHP dahil hiçbir siyasi partinin “AK Parti’nin ümmet coğrafyası”nın etrafından bile geçmesine tahammül edemiyor.