Fıkıh geleneğinin içinde fıkıhla irtibatı kesmeden fıkhın etrafını dolanmanın yollarını gösteren ama tamamen müşterisiz kalmayan bir damar var.
“Hile-i Şer’iye.”
Şeriate, yani hukuka uygun hile.
Bu konuda kitaplar yazılmış.
Merak ettim, bir tanesini okudum.
“El-Meharic fi’l-Hiyel.
Hileli çözümler ya da çıkış yolları diye anlaşılabilir.
İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin talebelerinden İmam Muhammed eş-Şeybani’ye izafe ediliyor. Ancak bu tam bir kesinlikle tespit edilemiyor.
İçinde İslam’la bağdaştırılması pek mümkün olmayan rivayetler gördüm.
Böyle rivayetlerin mevzu, yani uydurulmuş olmasını temenni ettim.
Nispeten masum bulduklarım da oldu.
Mesela şu:
“Bir adam haksız bir şekilde birisi üzerinde bir hak iddiasında bulunmakta, adam ise reddetmektedir. Bu zalim istediği cevabı alamayınca zor kullanarak ona “Vallahi Beytullah’a yürüyerek gideceğim” diye yemin ettirmiştir. Bu olayda şer’i çözüm nedir? İbrahim (Nehai) ona “Beytullah’a yürüyeceğine yemin et ve bununla mahallendeki mescidi kastet. Böyle yaptığında yeminini bozmuş olmazsın” diye cevap vermiştir.”
Seni zorlayan bir zalimse, adamın istediği şeye değil de zihninde muhafaza ettiğin başka bir şeye yemin ediyorsun.
Ama hala gizli bir yalan var yeminin içinde.
İmam Ebu Yusuf’a soruluyor.
“Birisinden bir şeye yemin etmesi istense. O da zalim olsun mazlum olsun bir başka şeye niyet ederek yemin etmek istese bu konuda nasıl hareket etmelidir?”
Cevap:
“Yemin etmesi istenen kişi mazlum ise yemini niyet ettiği şey üzeredir. Zalim ise yemini ondan yemin etmesini isteyenin niyet ettiğine göredir.”
Buradan, fukahanın mazlumlara müsamahakâr davrandığını çıkarabiliriz.
“Hiyel” bahsi oldukça teferruatlı.
Belki bir ara etraflıca ele alırız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu benim son seçimim, ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için emanetin devri olacak” sözü bu ‘Hiyel’ bahsini hatırıma getirdi.
Duygulara hitap eden bir tarafı var Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerinin.
Ak Parti’ye kırgın olan, isteksiz olan, ama henüz tamamen kopmamış seçmenleri etkilemesi mümkün.
Peki, 2028’de aday olmayacak mı Erdoğan? Seçime girmeyecek mi?
Bu mümkün mü?
Ak Parti’den herhangi bir yetkilinin bu söze bir kesinlik atfedeceğini zannetmiyorum.
Çünkü Erdoğansız Ak Parti düşünülemez.
Nitekim Bekir Bozdağ “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sözünün duygusal etkisini zayıflatma pahasına kapıyı aralık tuttu.
Başkan vekili Mustafa Elitaş da Bozdağ’dan geri kalmadı. Sözleri Bozdağ’ınkinden daha duygusaldı.
“Millet, ‘Tayyip Erdoğan devam etsin’ diye isterse, siyaset kurumu da bu konuyla ilgili bir kanaat oluşturursa biz liderimizle ölüm bizi ayırıncaya kadar devam etmek isteriz.”
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesi de kapıyı aralık tutuyor.
“Yasanın verdiği yetkiyle” diyor.
Yasa yeni bir yetki verirse ki Bozdağ ve Elitaş’ın beyanatlarında bu seçenek telaffuz ediliyor, durum değişebilir.
Nasıl değişebilir?
Meclisteki iktidar-muhalefet dengesi pek nazik.
Aklı sağda solda olan bir miktar milletvekili bulunabilir.
Hatta bazı partiler ‘milli’ ikna yöntemlerimizle ikna edilebilir.
Milli?
Milli/menfaat!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dönemi sona ermeden Meclis’ten bir erken seçim kararı çıkartılabilir.
Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘hiyel’ mantığına uygun bir şekilde kendi sözüyle çelişmeden yeniden Cumhurbaşkanlığına aday olabilir.