DEM Heyeti temaslarını tamamladı, şimdi bu temaslar ile ilgili ayrıntılı bir açıklama yapmaları bekleniyor.
Açıklama yapsalar da yapmasalar da ikinci aşamaya geçilmek üzere. İkinci aşama, DEM’in İmralı’da Öcalan’la görüşmesiyle başlayacak. İkinci aşama ve yol haritasına geçmeden önce, ilk turda yapılan görüşmelerden bazı çarpıcı anları sizlerle paylaşmak isterim.
‘YEPYENİ BİR DEVLET BAHÇELİ GELMİŞ’
* DEM Heyeti’nin siyasi parti ziyaretlerinde, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin süreci başlatan ilk çıkışı hep gündemde oldu. İşte o ziyaretlerden birinde Ahmet Türk, MHP Genel Başkanı ile ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine şu sözleri söyledi:
* “Eski Devlet Bey gitmiş, yepyeni bir Devlet Bey gelmiş.”
* Ev sahipliği yapan siyasi parti temsilcilerinin gözlemi, DEM’in en çok MHP Genel Başkanı Bahçeli’ye güvendikleri oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrının ise bizzat heyet tarafından merak edildiği belirtildi.
* Görüşmelerde siyasi partiler Öcalan’ın KCK yapılanması çatısı altındaki terör örgütlerine silah bıraktırmaya gücünün yetip yetmeyeceğini de sordu. DEM Heyeti’nin yanıtı, “Bu gücü görmeseydik biz bu sürece dahil olmazdık. Sözünün dinleneceği konusunda bir tereddütümüz yok” şeklinde oldu.
İKİNCİ AŞAMANIN ŞİFRELERİ
DEM’in ikinci İmralı ziyareti ile ikinci aşamaya geçilecek. Burada Ankara’daki beklentilerden yola çıkarak bazı hususların altını çizmek gerekiyor:
* Sürecin uzaması istenilmiyor. Geçmişteki örnekler de uzayan süreçlerin başarı şansını azalttığını gösteriyor.
* DEM’in İmralı ziyaretinin ardından beklenen, vakit kaybetmeden Abdullah Öcalan’ın açık, net, kısa ve herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak bir açıklama yapması.
* Öcalan’ın çağrısının KCK yapılanması ve altındaki tüm terör örgütü unsurlarını kapsaması isteniliyor. Yani başta KCK yapılanması olmak üzere, PKK/YPG/PYD dahil tüm unsurları silah bırakacak ve kendini lağvedecek.
* Ankara bu konuda hiçbir pazarlığa açık değil. Üstelik silah bırakma ve kendini lağvetme konuları hayata geçmeden bir başka konu ya da atılacağı iddia edilen adımlar konuşulmuyor, konuşulmayacak.
* Bu süreçte terör örgütleriyle kararlılıkla mücadelenin devam edeceği de zaten bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından birçok kez açıklandı. Erdoğan son olarak Diyarbakır’da, “Sırtını kime yaslarsa yaslasın artık hiçbir terör örgütü Türkiye Cumhuriyeti karşısında herhangi bir şansının olmadığını biliyor. Gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı var, terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi, yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması, tüm boyutlarıyla tarihe gömülmesidir” dedi.
DEM, ‘ÖCALAN’IN SÖZÜNÜ DİNLERLER’ DEDİ AMA YA OLMAZSA
DEM Heyeti’nin siyasi partilere verdiği mesaj; “Örgüt Öcalan’ın sözünü dinler” olsa da; yapılan açıklamalar farklı senaryolar yaşanabileceğini de gündeme getiriyor.
* Ankara’nın talebi, KCK yapılanması ve altındaki tüm örgütlerin lağvedilmesi. Örneğin Kandil bu karara uymazsa ne olacak? Aslında hem hükümet hem de MHP bu sorunun yanıtını net bir şekilde verdi: “Silah bırakanla barış yaparız, silah bırakmayanla savaşırız.”
* Tabii şunu da unutmamak lazım, Öcalan’ı dinlemeyenler artık Öcalan’ın kurduğu örgüt olmadıklarını da net bir şekilde ortaya koymuş olacaklar. Bu durumda eğitilip donatıldığı ABD ya da özellikle son dönemde değişik bağlantılar kurduğu İsrail’in terör örgütü konumuna düşecekler.
* Türkiye ise çağrıya uyanlarla siyasi süreci konuşacak, uymayanlara karşı ise terörle mücadele konusunda tavizsiz savaşını sürdürecek.
ARTIK GÖZLER YENİ ABD YÖNETİMİNDE
Bölgedeki gelişmeler ve Türkiye’nin hamleleri üzerine ABD’nin mevcut yönetiminden her ne kadar ziyaret, telefon da gelse; bundan süreçteki Trump Başkanlığı’ndaki yeni yönetim belirleyici olacak. ABD’nin SDG çatısı altındaki terör örgütünü NATO müttefiki Türkiye’ye rağmen silahlandırmasının kendince gerekçeleri; DEAŞ ile mücadele, İsrail’in güvenliği ve Suriye’deki Rusya ve İran varlığı idi. Kısacası artık bu gerekçelerin de ortadan kalktığı söylenebilir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Yeni yönetimin DEAŞ’la etkin bir şekilde mücadele etme kapasitesini güçlendirmek için birlikte çalışabiliriz. Türkiye olarak Suriye halkının önündeki zorlu yolu kolaylaştırmak için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Türkiye, Suriye’nin kuzeydoğusundaki kampların kontrolü konusunda daha fazla sorumluluk üstlenmeye hazırdır” ifadelerini kullandı. Kısaca DEAŞ konusunda şu hususların altını çizmek gerekiyor:
* Yeni Suriye hükümeti, DEAŞ’ın kamp ve hapishanelerinin yönetimini devralmaya hazır.
* Ankara da, yeni hükümete bu konuda her türlü desteği vereceğini zaten bizzat Dışişleri Bakanı tarafından söyledi.
* El-Hol kampında yaklaşık 50 bin kadın ve çocuğun, hapishanelerde ise farklı ülkelerden 7 bine yakın erkek mahkûmun bulunduğu biliniyor.
* Iraklıların Irak, Suriyelilerin Suriye, az sayıdaki Türklerin Türkiye hapishanelerine geçişinin ardından bu köşede daha önce yazdığım gibi geriye Avrupalılar kalıyor.
* Avrupalı DEAŞ mensuplarının da uluslararası hukuk çerçevesinde kendi ülkelerindeki hapishanelere alınmaları gerekiyor. Avrupalıların bakış açısı almamaktan yana. Bu durumda yeni Suriye hükümeti, Türkiye’nin lojistik desteği ile hapishanelerden sorumlu olmayı da masaya taşıdı.