Erdoğan, Öcalan’ı serbest bırakan lider olarak tarihe geçmek ister mi?

İktidarın “terörsüz Türkiye” olarak sloganlaştırdığı yeni süreç, en azından şimdilik karşılıklı iyi niyet temennileriyle devam ediyor. Bu adımlar Kürt sorununun çözümü konusunda sahici bir sonuca ulaşır mı, şimdiden bir şey söylemek pek mümkün değil ama toplumsal barış açısından hayati bir önem taşıdığı muhakkak.

Coşkulu bir umuda kapılmak istemiyorum ama kim bilir belki de talihimizin döndüğü bir tarih aralığından geçiyoruzdur. Türkiye’nin en milliyetçi ve özgürlükler konusunda en ‘şahin’ bakış açısına sahip bir partinin lideri olan Devlet Bahçeli’nin başlattığı ‘Öcalan süreci’ ile yüzyıllık bir sorun çözülürse, hep birlikte alkışlamak gerekiyor.

Şu an itibariyle bu sürecin temel aktörü Bahçeli… Her hafta grup toplantısında yaptığı konuşmada, kararlı bir şekilde meseleyi bir adım daha ileriye götürmeye çalışıyor. Gerçekten de kimsenin beklemediği bir şekilde süreci tek başına götürüyor denebilir. Ayrıca MHP sözcüleri de Bahçeli’nin adımlarını, toplumun anlayacağı bir dille izah ediyorlar.

Mesela MHP’nin hukukçu milletvekili Fethi Yıldız, “tutuklu veya hükümlünün yaşama hakkı gerektiriyorsa cezasının infazı ertelenebilir” diye bir açıklama yaptı ve doğal olarak insanlar, bu açıklamayı Öcalan’ın serbest bırakılması için böyle bir formülün düşünüldüğü şeklinde yorumladılar.

Ortaya çıkan bu tabloda İYİ Parti hariç, bütün muhalefet partileri süreci destekliyor. Hepsinin de ortak kanaati, meselenin şeffaf bir şekilde ama mutlaka parlamento zemininde çözülmesinden yana.

Ama bu sürecin bir ayağı eksik, o da iktidar… Şu ana kadar iktidar hiçbir şekilde topa girmiş değil. Oysa hepimiz biliyoruz ki ülkeyi AK Parti iktidarı yönetiyor.

Bahçeli’nin neredeyse her hafta yaptığı çağrılara paralel olarak DEM heyeti İmralı’ya gidip geldi, bütün partilerle görüşmeler yaptı. Bu zaviyeden baktığımızda da süreç dolu dizgin ilerliyor gibi sanki… Ama MHP ülkeyi yönetmekle yükümlü değil ki… Eğer bu meselede gerçekten bir adım atılacaksa, öncelikle iktidarın fiilen işin başına geçmesiyle olacak.

Şu anda elimizde iktidar cenahından yapılan tek açıklama var, o da AK Parti Grup Başkan Vekili Abdullah Güler’in sözleri. Güler, Öcalan’a genel af gibi bir durumun gündemlerinde olmadığını belirterek, “Bu bir çözüm süreci değil, benzerliği de yok” diyor.

Bu durumda AK Parti temsilcisi Güler’in açıklamalarını esas alacaksak, günlerdir Bahçeli’nin açıklamalarını, İmralı’ya gidip gelmeleri nasıl izah edeceğiz?

Güler’in sözlerini “Bahçeli ve DEM bir şeyler yapmak istiyor ama biz bunlara katılmıyoruz” şeklinde yorumlayamayacağımıza göre, demek ki ‘süreç’ ya da adı her neyse, AK Parti’ye rağmen adım adım ilerliyor…

Aslında Abdullah Güler’in açıklamalarını çok da fazla dikkate almayabilirdik belki, çünkü esas karar verici olan ve de son sözü söyleyecek olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır. Ama cumhurbaşkanının bu meseleye nasıl yaklaştığı konusunda da elimizde hiçbir veri yok.

Düşünün ki Bahçeli, Öcalan’a Meclis’e gelme çağrısı yapıyor, ‘umut hakkı’ndan söz ediyor. Erdoğan ise her konuşmasında sürekli konunun etrafında dolanıyor, hatta Bahçeli için övgü dolu sözler söylüyor ama Öcalan konusunda bir tek somut ifade bile kullanmıyor.

Muhalefetin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın neden Bahçeli’nin tezlerine sahip çıkmadığı yönündeki eleştirileri konusunda hala sessizliğini koruması, açıkçası biraz kafa karıştırıcı. Erdoğan hiç konuşmuyor değil, konuşuyor elbette. Mesela Suriye’deki PKK, YPG yapılanmasına yönelik, ”Bir gece Amazon gelebiliriz” gibi yüksek perdeden ifadelerle aba altından sopa bile gösteriyor. Erdoğan ısrarla Bahçeli’nin Öcalan’la ilgili mesajlarını görmezden geliyor. Anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan ve Bahçeli ile aynı fotoğraf karesinde yer almayı tercih etmiyor. Ama bir gerçek var ki AK Parti Bahçeli’yi ortada bırakamayacağına göre, yolun bir yerinde sürece dahil olacaktır.

Muhtemelen Erdoğan, sürecin nereye evrileceğini, siyaseten nasıl sonuçlar üretebileceği konusunda en azından zihninde daha net bir kanaate sahip olmayı bekliyor olabilir.

Zira net olan bir şey var ki bu sürecin sonunda Öcalan, en azından ‘ev hapsi’ bağlamında serbest kalacak.

İşte Erdoğan’ı esas endişelendiren de meselenin bu boyutu olsa gerektir. Diyelim ki bu süreç kazasız belasız sonuçlandı ve Öcalan serbest kaldı. Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Öcalan’ı serbest bırakan bir lider olarak tarihe geçmek istemeyecektir.