Erdoğan gölgede kalmaya kararlı

İmralı Heyeti'ne AKP adına randevunun TBMM Grup Başkanı tarafından verilmesi dikkat çekici. Partinin genel başkanı Erdoğan, heyet ile görüşmeyecek... Belli ki DEMP heyeti ile birlikte bir fotoğraf karesinde bir arada görünmek istemiyor ve Öcalan’ın PKK’ya söz geçirip geçiremeyeceği konusunda kuşkulara sahip...

“İmralı heyeti” dün TBMM’de bir dizi randevuya gitti ve Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşme ile ilgili bilgi verdi.

Dünkü ziyaretler Meclis’te grubu olan partilere yapılan ziyaretlerin ikincisi. Yarın iki ziyaretleri daha olacak.

İYİP’in görüşmek istemediğini, CHP’nin ise “halen değerlendirmekte olduğu için randevu vermediğini” de hatırlatayım.

İmralı Heyeti, görüştüğü partilerin yöneticilerine neler anlattı, bilmiyoruz.

Bildiğimiz tek şey Öcalan ile görüşmeden döndükten sonra kamuoyuna yaptıkları açıklamada yer alanlar.

Yani Öcalan’ın silah bırakma konusunda kendisini “ehil ve kararlı” olarak gördüğü ve “yeni paradigmaya katkıda bulunmaya hazır olduğu”.

Normal olarak bizim memlekette bir grup politikacının bildiği bir şeyi bütün ülkenin öğrenmesi dakikalar alır.

İlk randevu turu tamamlandıktan sonra bildiklerimize yeni bir şey de eklenmedi.

Onun için merak ediyorum, bu heyet görüştüğü parti liderlerine “ne anlatıyor” diye.

Anladığım şu ki bilmediğimiz yeni bir şey anlatmıyorlar, daha önce yaptıkları açıklamalardaki görüşlerini tekrarlıyorlar.

Konuyla ilgili olarak dikkatimi çeken şey Türkiye’nin en büyük iki partisinin bu konudaki “ikircikli” tutumu!

CHP liderinin açıklamasına bakılırsa CHP ile “İmralı Heyeti” arasında bir görüşme “olup olmayacağı” belli değil.

CHP hala bu amaçla bir randevu verip vermemeyi değerlendiriyormuş!

Bunu değerlendirirken, heyet ile AKP arasındaki görüşmeye AKP Genel Başkanı’nın değil, TBMM Grup Başkanı’nın katılması konusunu da göz önünde bulunduracaklarmış.

Bazen CHP’nin bir siyasi parti olup olmadığını gerçekten merak ediyorum.

Böyle bir randevu talebinin olduğu bugün ortaya çıkmış bir şey değil. DEMP heyeti, İmralı’ya 28 Aralık günü gitti ve partileri gezip, Öcalan ile ne konuştuklarını anlatacaklarını da o zaman açıkladı.

Bu talebin “değerlendirilmesi” bir parti yöneticilerinin kaç saatini alabilir?

Eğer bu konuda temel bir siyasi tavrınız yoksa elbette günlerce konuşsanız da sonuç alamazsınız.

CHP’nin bu konuda temel bir siyasi tutumu yok mu?

Eğer yok ise daha önceki “barışa giden süreçte atılacak adımlara engel olmayacağız” sözleri ne anlama geliyordu?

Verilecek bilgiyi dinlemek, sonra da “biz arkadaşlarla bu konuyu değerlendiririz” deyip misafirleri uğurlamak çok mu zordu? (Dün akşam, CHP'nin İmralı Heyeti'ni bugün kabul edeceği haberi geldi).

Öte yandan AKP adına randevunun TBMM Grup Başkanı tarafından verilmesi de dikkat çekici.

Partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, heyet ile görüşmeyecek.

Erdoğan’ın, AKP Genel Başkanı şapkasını kafasından hiç çıkarmadığını, yabancı devlet adamlarıyla görüştükten sonra yaptığı açıklamalarda bile particilik yaptığını biliyoruz.

Ama bu kez partisi adına görüşmeyi yapması için, Türkiye’deki Anayasal düzende “dış kapının mandalı” sayılabilecek Grup Başkanı’nı görevlendiriyor!

Bu tavrıyla TBMM’nin manevi şahsiyetinin üstünlüğüne bir gönderme yapıyor desek öyle görmediğini biliyoruz. Yasama organının en önemli faaliyeti sayılması lazım gelen bütçe görüşmelerine bile gelmiyor.

Belli ki DEMP heyeti ile birlikte bir fotoğraf karesinde bir arada görünmek istemiyor.

Evet bunda kendisini herkesin üstünde görmesinin de etkisi var kuşkusuz ancak asıl neden Erdoğan’ın bu süreç boyunca gölgede kalmaya gayret etmesi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin çağrısıyla birlikte başlayan bu yeni süreçte bir süre daha gölgede kalmayı tercih edecek gibi görünüyor.

Cumhurbaşkanı hem TBMM’ye hakimiyeti hem de tek başına bütün yürütme gücüne sahip olması nedeniyle bu konularda etkili bir şey söyleyebilecek tek kişi.

O ne derse o olacak, bunun dışında kim ne istedi ne söyledi bir kıymeti yok.

Belli ki Erdoğan, Öcalan’ın PKK’ya söz geçirip geçiremeyeceği konusunda kuşkulara sahip.

Kendisini bu işe angaje etmemesi bu kuşkularından kaynaklanıyor.

PKK’nın, Öcalan’ın talimatlarını dinleyeceğine ikna olsa şu anda elinde bayrakla en önde o yürüyor olurdu.