Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün söylediklerini duyunca içim ürperdi. Ruhum daraldı. Saklamanın gizlemenin alemi yok çok korktum…
Dün Sabah Halk TV yayının da dilim döndüğünce anlattım. Erdoğan’ın sözleri Suriye’ye gireceğimizi duyuruyor gibiydi. Milleti mecbur olduğumuza ikna etmeye çalışıyordu sanki…
Gelin önce söylediklerine bakalım…
Erdoğan dedi ki; ‘Millet olarak ufkumuzu 782 bin kilometrekareyle sınırlandıramayız. İnsan nasıl kaderinden kaçarak kurtulamazsa Türkiye ve Türk Milleti de mukadderatından kaçamaz, saklanamaz. Tarihin millet olarak bize yüklediği misyonu görmek, kabul etmek ve buna göre davranmak mecburiyetindeyiz.’
Şimdi dilimiz döndüğümce tahlil etmeye çalışalım…
‘Millet olarak ufkumuzu 782 bin kilometre kareyle sınırlandıramayız’ ne demek? Çevre ülkelerden de ülkemize toprak katacağız mı demek? Bınırlarımızı genişleteceğiz mı demek? Suriye’ye sarkacağız mı demek?
Sözleri bu anlama geliyorsa sormadan edemeyeceğim; hiçbir ülkenin bir karış toprağında gözümüz yok politikasından vaz mı geçtik?..
Peki bunu niye yapacakmışız?
Tarihi zorunlulukmuş!
‘İnsan nasıl kaderinden kaçarak kurtulamazsa Türkiye ve Türk Milleti de mukadderatından kaçamaz, saklanamaz. Tarihin millet olarak bize yüklediği misyonu görmek, kabul etmek ve buna göre davranmak mecburiyetindeyiz.’
Erdoğan’a göre tarih böyle bir misyon yüklemiş!...
Halep’i, Hama’yı, Humus’u, Şam’ı alarak Yeni Osmanlı’yı yeniden inşa edeceğiz herhalde!
Erdoğan’ın kabul etmek ve buna göre davranmak mecburiyetindeyiz dediği bu mu? Ordumuzu Suriye’ye yollayacak mıyız? Mukadderattan kaçamayacağımız gerçek bu mu?
Yeni Osmanlı projesi uzun süredir bu iktidarın bilinç altında var… Davutoğlu bir iki kere dillendirdi o kadar. Erdoğan şimdi tam fırsat diyor. İnsanlar kaderinden kaçarak kurtulamazsa Türkiye’de tarihin yüklediği misyondan kaçamazmış
Yani savaşacağız…
Karşımızda düzenli ordu olmadığı için bunun adı savaş değil… O zaman ne?
Silahlar patlamayacak mı?
ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın önceki gün verdiği gaz boş yere değilmiş. Suriye’nin anahtarının Erdoğan’a verdik demesinin bir anlamı varmış. Türk ordusu çok güçlü bu işi bitirir dedi…
Belli ki Erdoğan’ da ‘tarihin bize yüklediği misyonu görmek, ona göre davranmak mecburiyetindeyiz’ derken ABD’nin kendine biçtiği rolü kabul etti…
Yavaş yavaş…
Tarihi sorumluluk…
Atalarımızın topraklarını ger alıyoruz…
100 yıllık parantezi kapatmalıyız diye halkı hazırlayacaklar…
Soru bir; yıkık dökük Suriye’ye girersek bu bize ne sağlayacak. Milyar dolarlık külfetin, belki de yüzlerce şehidimizin dışında…
Soru: iki: diyelim ki Suriye’de düzeni sağladık. Suriye’nin Türkiye’nin parçası olmasına izin verirler mi?
Trump’ın aslansının kaplansınız sözleriyle Erdoğan’ın mecburuz açıklamasını birleştirince ortaya şu sonuç çıkıyor; Suriye’yi terör gruplarından temizleme ihalesini Türkiye’ye vermişler….
Erdoğan da seve seve kabul etmiş….
Terörizmle mücadele için oradayız, Suriye’nin istikrarını sağlayacağı, masaya çok güçlü oturacağız gibi çeşitli kılıflarla operasyonu pazarlayacaklardır.
Ama kabul etmeseler de bu adı konulmamış savaştır…
Orduyu yollarsan savaşa girmişin demektir… Karşında kimin olduğunun artık önemi yoktur!...